1980’li yıllarda Bulgaristan’da soydaşlarımız o günkü komünist düzende çok büyük zulüm görüyorlardı ve Bulgar Devleti soydaşlarımızı soy ismini değiştirmeye, aslını inkâr etmeye zorladığı günlerde rahmetli Turgut Özal kapıyı açtı, ülkeye oradan soydaşlarımız geldi, hepsine memlekette bir yer gösterildi, bir düzen kuruldu. Bunu niye anlatıyorum; Düzce’nin bir markası, iş insanlarının olduğu bir yer, Kılıçlar ailesi. Onlar da Bulgar zulmünden, baskısından kaçıp Türkiye’ye gelen ailelerden. 80’li yıllardan sonra burada çalıştılar, didindiler, biriktirdiler, ekonomik ve içtimai olarak bir yere geldiler. Yumurta ve bazı sektörlerde Düzce’de bir numara oldular. Fakat bu aile geçen hafta sonu haberlere konu oldu; bina yaptırmış beş yıl önce, binada kiracılar var gerek deprem gerek pandemi gerek ekonomik sıkıntılar derken fiyatlar çok arttı, kira fiyatları çok yükseldi. Burada da bin 500 TL’ye kalan, 2 bin TL’ye kalan aileler var, onları çıkarmak istiyor, yüzde 25 kira artımını uygulamadan çıkarmak istiyor. Öncü Medya ekibi oraya gitti, gittiklerinde hakaretle, sinkafla, küfürle karşılaştılar. Aslında haklılık payları var mı? Yok. Onu ben bilmem ama bin 500 TL’ye de orada oturulmaz. Bir makul olması lazım ama 2 bin TL’ye olan yerden 10 bin TL kira istediği iddia ediliyor, 8 bin TL kira istediği iddia ediliyor. Kılıçlar, Ahmet Kılıç, oradaki Hüseyin Kılıç, kimseniz artık, bizim ekibe oraya gittiniz diye sövüp sayan zevat, 30-40 sene önce geldiğiniz memleketteki hâl içinde baktığınız zaman ayazda yuvasından düşmüş serçe kuşu gibi tir tir titrerken Allah size bir kapı açmış, Allah daha çok versin, burada iş yeri sahibi olmuşsunuz, kazanmışsınız, didinmişsiniz ve 40 sene önce tir tir titrediğiniz memlekette şimdi aslan gibi kükrüyorsunuz. Milleti evini, etrafını, çocuk parkını yıkmakla… Bu ne ya? Yakışıyor mu size bunlar? Dünya malı bu. Depremde kaç tane can gitti. Bunun için değer mi? Daha makul, daha mantıklı çözümler bulunamaz mı ki bizim muhabirlerimize ileri geri konuşuyorsunuz. Yazık. O günlerinizi ne çabuk unuttunuz? Bulgaristan’daki zulümden kaçıp da bu topraklara sığındığınız günden buraya geldiğinizde bu toprakların insanlarına Bulgaristan’dan öğrendiğiniz zulmü mü uyguluyorsunuz? Böyle bir şey olmaz! Yazıklar olsun! Makul ve mantıklı bir noktada -mutlaka paranın bir değeri var- orada bir kiracıya oğlum gelecek deyip de çıkarıp 6-7 bin TL’ye kiraya veriyorsunuz. Yasal mı, değil. Nerede bu devlet derler adama. Sayın Vali başta olmak üzere buradaki drama devletin idari birimleri, adli birimleri bir şekilde el atmalı ki bu cüretsizlik had safhaya gelmesin. İnsanlar zaten ekonomik olarak bir sıkıntıda, ‘oğlum gelecek, evden çık.’ de ondan sonra kiraya ver! ‘Gözünüzü toprak doyursun ya’ derler. Serçe kuşu gibi ayakta titrediğiniz günleri unutmadan bugün kükrediğiniz günlere dikkat edin.
Çilimli bölgesinde Ferrero diye bir firma var, fındık sektöründe Türkiye’de tek ve dünyada bir ağırlığı var. Bu firma insanları ötekileştiriyor. Şöyle bir uygulaması var; kendine bölgeden 150-200 esnaf seçiyor. Onlardan piyasadan, borsadaki fiyat diyelim ki 10 TL, 12,5 TL’den alıyor. Onlara da kota koyuyor, insanları ötekileştirerek ticaret yapıyor. Ve fındık üretimini, tüketimini ve ticaretini şekillendiriyor. Ve burada da bir tarım uygulamaları yaparak topraklarda ne yaptığı belli değil. İstediği gibi at koşturuyor bu firma. Ben de bir fındık üreticisiyim. Atardamarlarımıza girmek üzere. Bu anlamda nokta belirliyor. Bu noktalara da kimse de giremez!
Ferrero’dan şu yüzden bahsettim; mevsimler değişti, sel var, yağmur var, çamur var… 40 bin metre kare alanda yatırım yapıyor, fındığı kurutacak, fındığı kıracak. Entegre tesisleri başka bir yerde. Burada değil. Yani ham maddeyi ıslah edecek parasını başka yerde kazanacak, Türkiye dövizi falan yok! Olsa da fındığın zaten bir getirisi var.
Bir yerin dengesini çok kötü bozuyor; yaptığı inşaat alanında, DSİ’nin kanalları var. Su basmanı ve sele karşı kurutma kanalları. İnşaat yaparken tıkamış! Nerede bu devlet diyor insan. Sayın Valim, gittiniz gördünüz mü bilmiyorum, Sayın Çevre İl Müdürü, DSİ Müdürü Sayın Deniz Bey, Sayın yetkilileri, burada yarın bir gün buradaki tıkanmadan dolayı bir insanın malına, canına bir keder gelirse bunun hesabını kim nasıl verir bilmiyorum. Ama ben buradan baştan söylüyorum. Birileri para kazanacak, ‘15 kollu bir deviz’ diye bir türkü vardı eskiden, bunun gibi. Eğer bu güçle bunu yapıyorsa buna lütfen müsaade edilmesin. Ben eksik bir şey söylüyorsam devletin yetkilileri gitsinler DSİ’nin kurutma kanalları tıkalı, kapatmış. Bu memlekette görüyorsunuz ne zaman yağmurun yağıp da ne zaman bir afetin olacağı zaman dilimi anlaşılamaz oldu. Valilik açıklama yapıyor, sarı kodlar veriyor, tedbir alın diye. Belediye, özel idare, herkes tedbir alıyor ama burada bir tedbir yok. Ferrero’nun bu işgüzar ve keyfi uygulamasındaki tasarrufuna DSİ İl Müdürü, Çevre İl Müdürü aynı zamanda Sayın Vali’nin mutlak duyarlı olması lazım.