Körlüğü sağladılar, hemde salgın körlüğü.
Bu da ne diyesi geliyor insanın.
Jose Saramago, yıllar önce bu gerçekliğin hikayesini yazmıştı, “körlük” kitabında.
İblisin sesi idi bu deneme.
Bir toplum, bu toplum içersinde kör olan bir insan ve körlüğünü diğer insanlara hastalık olarak bulaştıran ve körlüğün salgın hale gelmesini sağlayan bir yapı.
Bu körlüğün topluma yayılması ile toplum davranışlarında ki insanlık dışı davranışlar, ilişkiler ve duygular.
Hayvani duygular ve davranışlar.
Fiziki olarak anlatıyor ama aslında toplumun varacağı yeri sosyolojik olarak tasvir ediyordu, Jose  Saramago, ya da iblis.
Geleceğin toplumsal inşaasını anlatıyordu.

Gerçekleşti.
Pendemi salgınından daha beter bir durum, fakat kimse farkında değildi bu salgının gelişinden.
Gerçekleşen, fiziki değil vicdani körlük.
İblis, bunun reklamını yapmıyordu, sessiz ve derinden ilerliyordu, çünkü hedefi bu vicdani körlüğü toplum hayatına hakim kılmak idi.
Bunu toplumun geneline yaymak ve insanlığın bu körlüğün farkında olmamalarını sağlamaktı.
İnsanları bakar kör yapmak idi, kalp gözlerini kapatmak  idi, gerçekleri görmemelerini sağlamak ve sonucunda hayvani duygu ve davranışları ile bir yaşam süren toplum oluşturmak idi.
Ve büyük oranda başardı.

Herkes, kendi bakış açısı ile olaylara bakıyor ve o şekilde konumunu şekillendiriyordu.
Böyle olunca da gördüğünü, fıtratına, vicdanına ve yüreğine danışarak sorgulamıyor, onu tartmıyor, mutlak doğru olarak gördüğünün gerçekliğine, hem kendisini inandırıyor, hemde topluma bunu empoze ediyordu.
İlla da benim dediğim doğru diye.
Doğru gördüklerinin de hayata hakim olmasına ve değer katmasını istiyordu.
Kattığı değerler nedir sorgulamıyor.
Sorgulayanlara da nefret kusuyor, yetmiyor bunu kabullenmeyenlere de hakaret ediyordu.

Son haftalarda bunun yansımasını iki olayda, olayın faillerinin davranışlarında ve toplumun bu faillere ve davranışlara karşı yaklaşımlarında görmekteyiz.
Birisi ismi kadar“Narin” bir olay iken, diğeri”Dilan” ismini inkar edecek kadar kaba bir olay idi.
Birisi daha hayatının başında saf ve temiz bir kız çocuğu iken, diğeri kartlaşmış, toplumu dolandırmayı onunla dalga geçmeyi meziyet bilen bir genç kız.
Biri fıtratın temiz hali iken, diğeri fıtratın kirlenmiş halini ortaya koyuyor.
Toplum da bu iki olay karşısında nasıl düşüneceğini, gözlerindeki gözlüklerin kendisine gösterdiği kadarı ile  tanımlamaya çalışıyor idi.

Bu tanımlamayı yaparkende, koşar adım kendisini körlük çukuruna atıyor idi.
Aslında çok net ve yoruma kapalı iki olay.
Bunun üzerinde saatlerce konuşulacak ve yorum yapılacak bir durum yok.
Söylenecekler net.
Fakat insanlar günlerce üzerine konuşarak, iftira atarak ,senaryolarını geliştirerek, kendi egolarını tatmin ederek, olayın aslı ile değil, detayları üzerinden toplumu körlük çukuruna çekmişlerdir.

Birinde daha çocuk yaşlarda bir kız çocuğu, nelere şahit olduğunu bilmediğimiz ve canice muamele gören ve öldürülen bir kız çocuğu.
Bunu yapanlar ise hayata gözünü kapatmış, kalp gözlerini kilitlemiş, fıtratlarını rafa kaldırmış, hayvani duygularla hareket eden varlıklar.
Daha olayın sıcaklığı ortada iken kimlerin fail olduğu netliği yok iken, gözlükleri takan herkes sağa sola saldırmaya, vicdanları körlüğün dibine çekmeye çalışmışlardır.
Bu hayvani davranış biçimini, ortaya çıkarmak veya ders almak için değil, kendisi gibi düşünmeyen herkesin üzerine yine hayvani bir davranış ile saldırarak olayın seyrini değiştirmişlerdir.
Pırlanta gibi, narin bir kız çocuğunun yaşadıkları yerine insanların ihtirasları, kinleri, nefretleri, egolarını ön plana çıkararak, sağa sola saldırarak hayvani davranış sergilemişler, iblisin hedefi olan, toplumu aşağıların aşağısı bir hale sürüklemişlerdir.

Yine diğer bir olayda körlüğün tüm vasıflarını kullanarak, insanın fiziki yapısı üzerinden, cinsel dürtüleri ve şatafatlı hayatın gereklerini kullanarak toplumun cebinden ve devletin kasasından  tırnaklayarak ve amudu ile götürerek, paralarını çalan genç bir kız ve onun yaşam öyküsü üzerine toplumun bakışı ve yaklaşımı.
Evet, isminin anlamı hoş olan fakat adı gibi hoş olmayan bir yöntem ile, soygunu gerçekleştirmiştir bu egosu yüksek kız.
Sistem buna çok açık, yapılan hukuki, belki değil ama ahlaki olmayan bir yöntem.
Özellikle bayanların ve kısmen de erkeklerin vücutlarını cilalayarak, onlara görsel süsleme sanatı uygulayarak, kötü tarafı kişiliklerini satın alarak, toplumu söğüşlemiş ve kendisine ve çevresine şatafatlı bir hayat kurmuş, herkesi kendine hayran bırakmıştır. 
Herkes bu kızın yaşadığını hayal etmekte ve özlemekte.
Çünkü karşısında ve beyninde hayvansı dürtüleri ve hedefleri olan bir toplum var.
Bu kız bunu çok iyi biliyor ve öyle de davranıyor.

İşin garip tarafı da,  bu cilalanmayı kabul edenler ve bu yaşamı hayal edenler, ortaya çıkan ve görünen o ki sistem açısından da çokta sıkıntı olmayan bu dolandırıcılık karşısında, seslerini daha çok çıkararak sanal bir saldırıya geçmişlerdir.
Sadece sanal.
Dolandırıcısına aşık olan bir toplum misali.
Maddi olarak değil, o zaten var, esas kişiliklerimizi, karakterlerimizi dolandıranlara aşık olduk.
Herkes onun şatafatlı hayatını bir körlük içersin de hayranlıkla izlemişlerdir.
Ve hala izlemektedirler.
İtirazların çok kısa zaman içersinde kesileceğine emin olabilirsiniz.
Çünkü sistem bu körlüğü kurmuştur.

Bu sefer de, George Orwell “ Hayvan çiftliği ”adlı kitabında, körlük sonrası toplumun gelceği son noktayı, iblisin sözcülüğünü yaparak tasvir etmiştir.
Bir hayvan çiftliği !
Çiftlikte varlığını sürdüren bir çok hayvan topluluğu ve o topluluklardan biri, domuz topluluğu.
Ve bu domuzlardan biri, önderleri.
Çiftlikdeki tüm hayvanları organize ederek ve isyan ettirerek, çiftlik sahibi insanlara karşı otoriteyi ele geçirmiş.
Ve sonrasında onları sömüren ve sömürüsünü devam ettirebilmek adına, domuzların yaşam biçimini tüm çiftliğe ve diğer hayvan guruplarına zorla ve dalavere ile hakim kılmıştır.
Domuzlar ise bu özgüven ile, tüm pislikleri yiyen, iğrenç davranışları olan, iğrençlikte sınır tanımayan ve bunu normal bir yaşamsal davranış olarak yapan ve bunun yaygarasını koparan, bu güç ile her tarafa ve her türlü ilişkiye zarar veren bir yapıya sahip olmuşlardır.

Domuzların bu davranış biçimini gerçek hayatta bu iki olayda ve bu iki olay karşısında konumlanan toplumun ekseriyetinin davranışların da görmekteyiz.
Körlüğün üzerine, birde hayvan çiftliğini özenle kurmuş  bulunmaktayız.
Tıpkı domuzlar gibi.

Daha körpe saf bir kızı, eziyet ederek öldürmek ve cenazesini kargalar kadar olamadan, tıpkı kabil gibi mezarsız bir şekilde canice yok etmeye kalkmak ve bundan halk olarak nemalanmaya çalışmak;
diğer yandan toplumun gözünün içine baka baka, onlarla alay edercesine paralarını ve kişiliklerini bir takım aldatmacalarla çalmak, sonra dalga geçmek ve sonrasında buna halk olarak özlem duymak;
domuzluk değil de nedir?
Her türlü iğrençliği yap sonra insan ol.
Mümkün mü?

Bu iki olayda da emin olalım ki,
Rabblerini bir tarafa bırakarak, Onun adına hayatı okumayı terkederek , Onun elinden tutmaktan vazgeçerek, yeni yeni Rabbler edinmenin vermiş olduğu çürümüşlüğü ve kötülüğü görmekteyiz.
Gelin bu körlükten kurtulalım.
Gelin kendileri de aciz olan ve Rabb adına ortaya çıkanların, peşlerine düşmeyi bırakalım.
Gelin kulağımıza gelen sesler içersinde, Rabbimizin sesini seçelim ve onun arkasına takılalım.
Gelin salatımızı sadece ve sadece Rabbimize yönelerek yapalım ki;
hayvansı dürtülere ve davranışlara sahip körlüğe ve davranışlara sürüklenmeyelim.
T.K