ADLİ YIL BAŞLADI
GEÇ GELEN ADALET, ADALET DEĞİLDİR
Türkiye için güzel bir gün, anlamlı bir gün. ‘Adalet mülkün temelidir.’ diyor ya Hz. Ömer, bugün (2 Eylül) adli yıl açılışı vardı. Sayın cumhurbaşkanımız da katıldı. Adalet noktasında hak ve hukuk noktasında inşallah adli yıl başlangıcı bu ülkeye, bu insanlığa, adliye camiasına hayırlara vesile olsun. Cumhuriyet Başsavcımız Yasin Emre’nin şehrimize katkısı çok anlamlı. Hakikaten Düzce'ye çok değerli hukukçularımız, başsavcılarımız, hakimlerimiz gelmiştir. Yasin Emre Düzce'ye çok büyük bir imza attı. Adliyenin önüne ön bürolar yaparak adli mekanizmanın hızlanmasına çok ciddi bir dokunuş sağladı. İdari yargı da artık yeni personellerin gelmesiyle Düzce'de önümüzdeki dönemde hizmet verecek. Eskiden Bolu'ya gidiyorduk, oraya gidiyorduk. Burada bu iş de olacak. Hepsinden önemlisi bu Körpeşler civarında adli personele, hakimlerimize, savcılarımıza 30 dairelik bir lojman kazandırdı. Hakikaten güzel bir dokunuş, Yasin Emre'nin Düzce'de bıraktığı eser. Tabii bunda siyasi ve Ankara'daki bürokrasi camiasındaki iletişimlerin, milletvekillerinin ve il başkanlarının bir etkisi var. Siyaset her zaman vardı, adliye her zaman vardı, başsavcılık makamı her zaman vardı. Sayın Yasin Emre'nin Düzce'ye dokunarak kattığını hakikaten hiçbir makam, hiçbir yetki, hiçbir etki katmamıştır. Adliye Sarayı’nın adı vardı ama şu anda adıyla beraber eylemi de var. Ön bürolarıyla, gerek mekanizmasıyla Düzce Adliyesi birçok ile göre çok başarılı. İnşallah bu böyle devam eder. Yarın bir gün Sayın Başsavcı da gidecek ama yerine birileri gelecek. Başka başsavcı gelecek ancak buradaki hakikat şu; aynı kaliteyi yakalayamadığı zaman daha iyi anlaşılır. Sayın Emre'ye ve adli yılda adalet bekleyenlere, hukuk bekleyenlere, hak bekleyenlere hayırlara vesile olsun. Hani bir söz daha var: Geç gelen adalet, adalet değildir. Adalet vakti zamanında, yerinde ve konumunda gelmeli. Bunun için de ciddi bir yapısal reforma da ihtiyaç var. Anayasal değişikliğe de ihtiyaç var. Memleketin anayasası çok önemli. Vakti zamanında Türkiye'nin dış borcu 14- 15 milyar dolardı Tansu Hanım (Tansu Çiller) döneminde. Telekom'un PTT'nin T’sini satıyorlardı. O dönem Mümtaz Soysal müracaat etti, Anayasa Mahkemesi’nden iptal ettirdi. Yıllar sonra 6 milyar dolara satamadı, Türkiye'nin dış borcu da arttı. Anayasa çok önemli, anayasa ekonomide ve hayatın bütün birimlerine her maddesi dokunur.
KÜLÜNK: ERDOĞAN’IN KREDİSİ TÜKENDİ
Metin Külünk bir açıklama yaptı. “Sayın Cumhurbaşkanı kendisini tüketti.” şeklinde konuştu. Tabii bunu bir eleştiri mahiyetinde değil de bir sesin duyulması anlamında söyledi. Orada da bir açıklaması var. Metin Külünk diyor ki ‘Cumhurbaşkanının en büyük gücü halktır, halktan koptu.’ İnsanlar, ‘Beyaz eşya bu kadar satılıyor, araba bu kadar satılıyor.’ diyerek, Cumhurbaşkanı’na farklı bilgiler verildiği söyleniyor. Metin Külünk söylüyor. Metin Külünk de Sayın Cumhurbaşkanı ile çocukluk arkadaşlığı yapan, 15 Temmuz'da darbe gecesi de yanında olan bir isim. İşte halktaki hoşnutsuzluk, halktan kopuş birilerine cesaret verdi. Ne olur? Hiçbir şey olmaz. ‘Çelik kubbe’ dedi geçen gün Cumhurbaşkanı. Biz uzun zamandan beri stratejik, milli savunma sanayi noktasında büyük adımlar attık. 1960'lı yıllarda Süleyman Demirel'in bir hatıratında var diyor ki; ‘12 tane helikopterimiz vardı.’ 1965'te başlayan çalışma 74 yılında bize Kıbrıs'taki hakkımızı almamıza sebep oldu. Bugün de konuşulan şu; 500 milyar dolar para verelim, Türkiye'nin ekonomik sıkıntısına girmesi mantığında. 500 milyar dolar para verelim Kıbrıs'taki haklarınızdan vazgeçin. Aynı Musul-Kerkük'teki haklarımızdan vazgeçtiğimiz gibi, bugün de Kıbrıs konusu gündeme geldi. Ancak Nasrettin Hoca'nın hikayesi var ya hani hırsızın hiç mi günahı yok. Bu memlekette bir deprem oldu, bir pandemi oldu, paralar dağıtıldı, imkanlar sunuldu ve o zaman işin enteresanı, bugün insanların beğenmediği eleştirdiği Berat Albayrak vardı. Oklar kime gidiyorsa, düşman okları kime gidiyorsa buradaki düşmanın amacı ortaya çıkar. Bu memleketin sağ, sol, ülkücü, milli görüşçü, sosyalist fark etmiyor; bütün siyasi görüşten insanları milli olan, yerli olan hepsini mutlak ve mutlak bir tertibe kurban ettiler. Ali Kurban oldular bu memlekette. Bu memlekete faydalı olmak isteyen herkese mutlak ve mutlak tertipler kurulur.
DÜZCE’DE 9 EYLÜL’DE KABUSU YAŞAMAYALIM
Bugünlerde bir sesler çıkıyor, farklı farklı sesler çıkmaya başladı. Önemli olan şudur; sebep sonuç çıkan sesin, atılan adımın bu ülkeye faydası ne? 9 Eylül'de okullar açılıyor. Düzce'de çok ciddi bir otopark ve trafik sıkıntısı başlayacak. Mesela Memur-Sen’den gelirken birkaç ışık yanmadan karşıya geçemiyorsun. Bize hikaye anlatmasın kimse, D-100 Karayolu'nun geçmediği birçok ilde dalçıklar var. Bize hikaye anlatıyorlar. Gerek Kervan’da gerek Düzce'nin muhtelif bölgelerinde iki tane dalçık olsa bunlar olmayacaktı. Mesela Karadeniz Ereğli’de 20 bin ton çelik üretiliyor. Bu araçlar sürekli buradan İstanbul istikametine gideceği zaman yeni açılan Çamköy'de yoldan geliyorlar, alternatif yol. Başka alternatif var mı? Yok. Peki niye alternatif bugüne kadar olmadı? Millet niye varlık içinde darlık çekiyor? Bu siyaset, bir dertlenme mekanizması. Faruk Özlü dertlendi, Çamköy yolunu açtı. Ama yerel imkanlar bu kadar. Genel imkanlarda niye bu Kuzeybatı Çevreyolu veya Düzce'nin trafiğini rahatlatacak, iklimini rahatlatacak, coğrafyasını rahatlatacak adımlar atılmadı? Şehir merkezinde tıkandık kaldık. 9 Eylül'de Allah bu millete kolaylık versin. Nasıl geçecek, nereye park edecek, nasıl bir keşmekeş olacak hep beraber göreceğiz. Vakti zamanında yeterli ve gerekli tedbirlerin alınamamasından dolayı bunlar böyle oldu. 9 Eylül'de okullar açılıyor ya bir kırtasiyeci mafyası çıkıyor. Bunlar bir kıyafet mafyası gibi, ‘Okullarda şu kıyafet olacak!’ diyorlar. Kıyafet serbest değil mi? Niye milleti tektip elbiseye, sisteme dahil ediyoruz? Maalesef memleketin durumu böyle. Metin Külünk doğruyu söyledi. Metin Külünk hakikati söyledi. Ama tabii her doğru her yerde söylenmez diye de bir kaide var. Sonuç ne olur bilemiyoruz, Sayın Cumhurbaşkanı bunu duydu mu bilmiyoruz. Ama şu var; yaşam aslanın ağzından, bağırsaklarına kadar gitti. Millet çok kötü bir durumda, imtihanımız da büyük.