Vatandaş devletin kapısından, hacete gider yani talep eder. Bu hacetler, iki boyutta değerlendirilir. Devlet tarafından, kanun ve müeyyide, vatandaşın tarafından yine kanun ve müeyyide... İstenirse bir mesele, dağları aşırmadan çözülür, istenirse bir mesele düz ovada şaşırırsın. Kolaylaştıran zorlaştırmayan, yakınlaştıran uzaklaştırmayan çözümler lazım.

BUGÜNLERDE BELEDİYEDE REVİZYON BEKLİYORUZ

Düzce Belediyesi'nde veya birçok belediyede de var bu. Ama özellikle Düzce Belediyesi'nde şöyle bir yapı var. Burada kendine özgü bir bürokrasi var. Kendi arasında dayanışma içinde, ama dayanışma içinde olduğu gibi de kendi arasında gruplaşma içinde olanlar da var. Vatandaş bir talepte bulunduğu zaman uzatılmadık sebep, anlatılmadı gerekçe, izah edilmedik olmaz yok burada. İşin sonunda riyaset makamına gittiğinde, Faruk Özlü de kanun ve mevzuata çok hassas duran bir isim, devlet bürokrasiden geldiği için. Hep ortaya koydukları gerekçe ve sebepleri bürokrasinin, zor tarafından şu maddeye göre, yasaya göre, genelgeye göre diyorlar. Aslında o madde ve genelgeden sonra, vatandaşın lehine başka genelge de var. Ama bizim A müdürlerimiz, B müdürlerimiz, C müdürlerimiz birbirleriyle rekabetinden dolayı, vatandaşı böyle fıldır fıldır çeviriyorlar. Yeni yılda bir revizyon bekleniyor belediye başkan yardımcılarında, müdürlüklerde ve şu anda, onun kulisleri başladı. Bir belediye başkan yardımcısının maaşı var değil mi? Bir tane sekreteri var, bir tane şoförü var. Belediyeye maliyeti var. Bu maliyetler niye kullanılıyor? Vatandaşın meselesini çözsün diye. Vatandaşının meselesini çözmemek üzere bir yapı, birbirlerinin referanslarını olumsuza çeviren bir yapı var. İşin sonunda, alttaki memurlar da bundan korkuyorlar, rahatsız oluyorlar. Müdürlerini, amirlerini dinlemek zorunda kalıyorlar. Niye yarın makam gider, biz baş başa kalırız. Tüm belediyelerde aşağı yukarı bu böyledir. Fakat riyaset makamındaki kişi hassas olduğunda, özellikle kanun ve genelgeye hassas olduğunda bu da bir istismar noktasına geliyor. Kolay olan zorlaştırılıyor, zor olan daha çok zorlaştırılıyor. Ama belirli bir sebepler, belirli bir hesaplar kitaplar varsa, hukuklar varsa arada zor zaten. Kolay olmayacak mevzuat çıkıyor. Hani belediyeler için derler ya; bir adam asmaz bir para basmaz. Bugünlerde bir kanun resmi gazetede yayınlandı. SGK borçları ve belediyenin borçları genel bütçeden gelmeden kesilecek. Ne olacak, gelirler düşecek, gider artacak ve artıyor da. O zaman tasarruflara gidilecek. Tasarruf tedbirleri olacak, gerekirse işçi çıkartmaları olacak. Önemli olay şu; sen kolaylaştırıyor musun, yakınlaştırıyor musun? Bürokrasi öyle bir şey ki davul senin boynunda, tokmak başkasının elinde. Kimse bir belediye memurunun yapmış olduğu eksikten dolayı, o memuru çok sorumlu tutmaz. ‘Belediye başkanı görmüyor mu?’ der. Belediye başkanları, riyaset makamındaki olaylara vakıf olmalı. Vakıf olunuyor ama her şey biliniyor, duyuluyor, görülüyor ama sonuçlar fazla değişmiyor. Onun da kendine göre bir yönetim şekli olur. Burada çok olaylar ve kişiler noktasında detaya girmek istemiyorum.

ZATEN ÇÖPÜ ALIYORSAN BAŞARILI OLUYORSUN

Mesela bir çöp kaldırılmamış 2-3 gün, vatandaş bize göndermiş. Biz haber yapmışız. Belediyeden serzeniş var. Araç oraya gidememiş, kaygan olmuş. Bunlar zaten iklim şartlarından, kardan olabilir, ancak sen oraya gidersen, o çöpü alırsan, o karda o sorunu çözersen zaten başarılı oluyorsun. Riyaset makamına bir artı topluyorsun. Bu şartlarda, bu imkanlarla bu meseleyi başardılar diye. Bir talep olduğu zaman, vatandaşı kolaylaştırın. Bunları böyle üstü kapalı söylüyoruz, ama işin sonunda bunu anlayan zaten anlamıştır. Anlamayanlar da isim söylediğimiz zaman, ‘Bizi haber yapıyorlar, bizle ne zorunuz var?’ diyorlar. Sizle ne zorumuz olsun idaredeki, bürokrasidekilerle. Aşımız, işimiz, eşimiz mirasımız bir mi? Siz görevinizi yapacaksınız, biz görevimizi yapacağız. Biz Düzce halkı adına gelişen olayları, kamuoyunun takdirine sunacağız. Siz de görevinizi yapacaksınız. Amiriniz, müdürünüz başkanınızdan emir alacaksınız veya fırça yiyeceksiniz. O makamlarda öyle oturmak kolay değil.

DÜZCE’DE HUZUREVİ SIKINTISI VAR

ANASINA MORUK DİYEN NESİLLER YETİŞTİ

Huzurevleri… Bir yakınım bizi aradı dedi ki; ‘Bir yakınımız var, 75 yaşında bir amcamız var. Evlatlar bakmıyor.’ Ne hale geldik ya. Anasına moruk, babasına bunak diyen bir nesil yetişti. Maalesef eskiden huzurevi mi vardı? Huzurevlerine bir anne babayı bırakmak, ne kadar ayıp bir şeydi. Şimdi 6 ay sıra bekleniyor. Düzce'de huzurevi sıkıntısı var. Bu nesil, atasına, ebesine bakmıyor. Şeyh Edebali'nin ‘Ananı atanı say, bereket büyüklerle beraberdir.’ düsturunu bilmiyor, duymamış. Düzce'nin akil, memleket seven iş adamlarının bir konsorsiyumla Düzce’ye acilen birkaç tane huzurevi yapmaları lazım. Zenginler de bir gün huzurevine düşebilir. Bu nesil anaya - babaya bakmıyor belli. Bu nesil huzurevi yapılması noktasında huzurevlerinin çoğaltılması noktasında bir mecburiyeti tetikliyor. Annesine, babasına, atasına, dedesine saygının olmadığı, hürmetin olmadığı bakımın olmadığı günler yaşıyoruz. Bereketsizlik var, huzursuzluk var. Dün çok ayıp olan huzurevine bir ebeveyni bırakmak, bir büyüğü bırakmak, anneyi babayı bırakmak bugün mecburiyet ve ihtiyaç haline geldi. Nereden nereye geldik. Sosyal hizmetlere gidin, bir yakınınızı veya bir büyüğünüzü sormak için. Bizim dediğimizi teyit etmek için ‘Huzurevine yerleştirmek istiyoruz.’ deyin. Orası da pahalandı, ciddi zamlar yapıldı. Tabii ekonomik şartlar onu mecbur bıraktı. Düzce'de ivedilikle huzurevlerinin yapılması lazım. Anasına, babasına, atasına hürmet etmeyen nesli devlet olarak dünyadaki sebeplere yapışıp ahiretteki hakikate ulaşmak adına bunun yapılması lazım. O kadar imkansızlıklar içinde bir imkan var ki, insanlar çok zor şartlarda yaşıyorlar. Huzurevleri artık ayıptan çıkıp hayatın bir gerçeği haline geldi.

‘Bazı haberler oluyor, siz bu haberi niye girmediniz?’ diyorlar. Laf vardır, iş bitirir. Laf vardır baş götürür. Bizim basın olarak bu topluma karşı bir sorumluluğumuz var. Toplumda infiale sebep olacak, toplumda rahatsızlığa sebep olacak, sırf reyting almak adına toplumun hoş görmediği, topluma uymayan, bizim geleneğimizle, Türk milletinin asaletiyle, imanıyla, inancıyla bağdaşmayan haberleri mümkün mertebe biz yapmıyoruz. Biz de birçok konulara vakıf oluyoruz ancak biz bir topluma sorumluluğumuz gereği huzur, mutluluk, umut ve yaşam kalitesini yükseltme adına olumlu veriler sunmaya çalışıyoruz. İnşallah böyle devam ederiz.

PROGRAMIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN;