22 Mart Cumartesi akşamı, aynı zamanda benim doğum günümdü böyle bir tevafuk olmaz Öncü’nün 30. yaş günü dolayısıyla Mutfak Sanatları Merkezi’nde bir iftar yemeği tertip ettik.

İFTARA KATILAN HERKESE TEŞEKKÜR EDİYORUZ

Sayın Filistin Büyükelçisi, Sayın Düzce Valisi, Sayın Düzce Belediye Başkanı Sayın Rektörümüzün Vekili, Sayın Başsavcımız, sayın belediye başkanlarımız hepsi teşrif ettiler. Sivil toplum kuruluşlarından dostlar, akil insanlar, Düzce'nin değerleri bu davetimize icabet ettiler. Katılan herkesi, orada gönlü olan herkesi, davet edemediklerimizi, unuttuklarımızı saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bir de plaket verme töreni vardı. En anlamlı plaket de Öncü TV'nin kurucusu olan Sayın Önder Tonyalı’ya verildi. Hakikaten duygulandı Önder Bey ama kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin, ‘Tarlada izi olanın, harmanda yüzü olurmuş’ diyor büyükler. Önder Bey'in attığı adım, kurduğu temeller üzerinde yapı, Türkseven ailesine geçtikten sonra Düzce'de hayatını devam ettiriyor. Hasbelkader biz de bu iş devam etsin diye bir mücadele veriyoruz. Orada herkesin bir düşüncesi vardı tabii, herkese söz vermek imkanı yoktu o kadar hengamenin içinde de ‘Öncü deyince aklınıza ne geliyor’ diye röportaj da yapamadık oraya gelenlerle.  Ben şunu gördüm vatandaşın ‘Öncü’yü ararız’ dedikleri kadar bir teveccühün olduğunu gördük. Kolay değil çeyrek asırdan fazla bir kurumun ayakta kalması… İnşallah daha nice uzun ömürler, uzun yıllar gider.

Biliyorsunuz yakın zamanda Öncü Medya’nın yönetim kurulu başkanı değişti, genç dinamik idealist ve vizyonu olan, hayalleri olan, heyecanı olan Ertuğrul Yasin Türkseven, yönetim kurulu başkanı oldu. O gece de hitap ettiği konuklardan takdir topladı, değer topladı ve bundan sonra bayrağı alıp en güzel şekilde en zirveye dikeceğinden eminim. Zaman içinde her şey olacaktır ama Düzce'nin Öncü’sü, Düzce'nin öncülüğünde, Düzce'nin ruhunda, Düzce'nin gerçeğinde, Düzce'nin hakikatinde buraya kadar geldi, bundan sonrası inşallah daha güzel olur.

Şimdi bizi haber, değerlendirme ve yorum noktasında eleştirenler, takdir edenler de oluyor. Gazeteciler veya medya kuruluşları son yıllarda sosyal medya çıktıktan sonra toplumda güvenilirliğini yitirdi. Ancak Öncü bundan hiçbir şey kaybetmedi, kaybetmediğini de gördük.

Öncü’de şu ölçü var; kamusal alanla ilgili, kamu kuruluşlarıyla ilgili herhangi bir konu; bu istismar olur, suiistimal olur, ihmal olur birimine göre, kurumuna göre, yapısına göre amirlere, memurlara, başkanlara, yani iletilmesi noktasında mülki idare amirlerine önce bir arz edilir. Öncü’nün haber anlayışı bu.

‘Falan yerde, falan konuda böyle bir sıkıntı var, böyle bir sorun var veya böyle bir talep var.’ denir. O kurum mutlaka bununla ilgili bir değerlendirme yapar ve sonuca döner. Baktık ki amaç hasıl oldu, netice itibariyle oradaki sorun, talep veya niyet her neyse vatandaşın ve memleketin, kamunun faydası olacak şekilde çözümlendiği zaman, Öncü eğer tarafların bu işte rızası varsa bunu haber yapar. Diğer türlü ego için, enaniyet için anılmak için, bilinmek için, etki için, yetki için, güç için biz kamuyla devletle kavga eder pozisyona gelmeyiz çünkü devlet çok kutsal.

Netice itibariyle devletin kurumlarında aksayan, olmayan herhangi bir şey olduğunda biz bunu o kurumun muhataplarına ‘Burada böyle bir konu var, bu konuyla ilgili kamu adına ne yapıyorsunuz veya bu konuda değerlendirmeniz var mı?’ deyince, mesele çözüldükten sonra, amaç hasıl olduktan sonra bunu biz haber yapmamıza gerek yok.

Devletin kurumunu, devletin makamını, devletin yetkilisini yıpratarak elde edilecek bir şey yok bu memlekette. Bu şekilde gelinmedi bir yere, bir yere de gelinmez. Öncü’nün WhatsApp İhbar Hattı (0 542 767 18 81)’na insanlar yazıyor, çiziyor, gönderiyor. Biz bununla ilgili araştırma yaparken vatandaş ve kurumun başındakiler, yetkililer diyorlar ki ‘Bu vatandaş kim?’ O vatandaşa soruyoruz diyoruz ki ‘Sizinle iletişim kurmak istiyorlar müsaade ediyor musunuz?’

Kişi, ‘Evet ediyoruz’ derse biz bununla iletişim kurduruyoruz. ‘Yok benim ismim bilinmesin.’ diyenler için, o bizim namusumuz hiç kimseyi hiçbir şartlarda, hiçbir şekilde WhatsApp ihbar hattına veya gelen bilgi için bugüne kadar açık etmedik, ortaya da dökmedik. Bunu yaparken de o insanları da mağdur etmedik, usulüne uygun uyguladık.

Onun için ‘Öncü’yü ararım’ noktasında Düzce'de öncüyüz. İşte, bu güven çok önemli. Bugüne kadar başta kurucularından, bunun için kim emek verdiyse, bu kurumda çalışan arkadaşlarımıza ben teşekkür ediyorum. Ölmüşler olabilir, Allah onlara rahmetiyle muamele eylesin, yaşayanlara da hayatlarında mutluluklar.

Çünkü bu sektörde ayakta kalmak öyle kolay bir şey değil, fincancı katırlarını ürkütürsünüz ona uygun olmayan bir şey söylersiniz, yani insanlar sizi canı nasıl istiyorsa öyle anlar. Ayıya sormuşlar ‘Bu sene armut nasıl olacak?’, Ayı demiş ki ‘Bol olacak, ballı olacak sulu olacak.’ ‘Nereden biliyorsun?’ deyince, ‘Canım öyle istiyor’ demiş.

BİZ DÜZCE’DEN TARAFIZ

Biz herkesi memnun edemeyiz, herkesi memnun etmek isteyen hiç kimseyi memnun edemez zaten. Biz herkese faydalı olamayız ama herkese faydalı olmak gibi bir misyonumuz da var. Herkesi bir arada tutup birleştiremeyiz ama birleştirmek için bir derdimiz var. Düzce’nin bütün sorunlarını çözemeyiz, haddimize de değil. Düzce'yi idare etmek kolay, yönetmek zor. Biz yönetmiyoruz ki biz icra makamı değiliz, biz muhalefet makamı da değiliz. Biz haklının arkasında, haksızın karşısında da değiliz. Biz Düzce’yiz, biz Düzce'nin halkıyız, Düzce'nin değerlerine, Düzce'ye hizmet etmeye çalışıyoruz.

Burada sürç-ü lisan edebilir miyiz? Ederiz. Hata yapabilir miyiz? Yaparız. Duygularımızla doğrularımızı birbirine karıştırıp da nefsimizle hareket edebilir miyiz? Ederiz.

İnsanız biz de sonuçta ama bunları en aza indirmek için, elimizden ne geliyorsa da yapıyoruz ve yapacağız da.

HERKESE FAYDALI OLMAK GİBİ BİR MİSYONUMUZ VAR

Öncü hakikaten Düzce'nin öncüsü, dikkat edin şöyle bir bakın internet sitelerine, bu internet sitelerinde haber okuma numaratörleri var. Düzce'nin tek numaratörü olan internet sitesi Öncü’dür. Bu niye? Biz haberimize güveniyoruz, biz okuyucumuza da güveniyoruz. Biz eleştiriye de açığız ve bakın sosyal medyanın haricinde yönetim panellerinden gelen birçok yorumlar var, bizi de eleştiriyorlar. Kendi şahsımla ilgili yapılan tüm eleştirileri onaylıyorum, arkadaşlara diyorum ki “Benim gıyabımda siz de onaylayın.” Çünkü eleştirilirsek biz doğruyu görürüz, eleştirilirsek somut verilerle yürümeyi öğreniriz, eleştirilirsek bizim enaniyetimiz olmaz, gururumuz olmaz, kibrimiz olmaz, kinimiz, dinimiz olmaz, menfaatimize göre hareket edemeyiz. Hz. Ömer, yanına bir adamı yevmiyeci tutmuş, demiş ki ‘Her vakitte soracaksın, ya Ömer bugün Allah için ne yaptın? Sor bana bunu’ demiş. Düzce'ye, memleketimize ve Ömerler lazım.

BİZ NE KAZANIYORUZ? NE KAYBEDİYORUZ?

Son günlerde Türkiye'de, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu'nun tutuklanması, yanındaki tutuklananlar, kayyum atanmaları için herkes bir şey söylüyor. Ülkenin bir aklı, devletin bir aklı var, siyasetin de bir rekabet kuralları var. Güçlerin kullanılma noktasında, kamuoyunun, devlet gücünün herkesin kendine göre bir aklı var.

Bunların bir hesabı, kitabı yapılmış, ne dedik haklının arkasında, haksızın karşısında durmayacağız, biz tam ortada durmak istiyoruz. Biz bir taraf değiliz, Düzce'den yana tarafız. Yerel medyada, insanlıktan yana tarafız, vicdandan yana tarafız. Ben buraya, bu olaya şuradan bakıyorum hani cambaz işi var ya ‘cambaza bak diyor cambaza, ipin üzerinde cambaza bak’ cambaza bak derken, cambaz şaklabanlıklar yaparken cüzdanımız ve cebimizden alınan paraya bakıyorum. Ben Türkiye'de bu olaylardan, bu yaşananlardan, esnafın, tüccarın, sanayicinin, insanın ne kaybettiğine, ne kazandığına bakarım. Biz şu anda kaybediyoruz. Ekonomik olarak çok sıkıntı var ülkede. Şu anda, zaten bir tedbirler alınmıştı. Ne kazandık, ne kaybettik bilmiyoruz ama iş insanından, esnaftan, vatandaştan duyduğumuz, gördüğümüz, tespit ettiğimiz biz kaybediyoruz. Kaybetmeyelim; bu millet fakir fukara halde kazma, kürek, balta ve nacakla istiklalini kazanmış, her öyle 3-5 yılda bir, bu ve buna benzer olaylardan dolayı hazinemiz boşalmasın. Devletimizi yönetenler, mutlaka bunun bir çaresini bulacaktır. Yani herkesi sağduyuya davet etmek lazım. Kapitalist dünyada her şey ekonomiye bağlanmış yani bugün basit bir örnek verirsek, şimdi bir kıza bir adam talip oluyor bu ahlaklı mı? Namuslu mu? Dürüst mü? Yani hiç kimse ailesini, kökünü, aslını ve neslini sormadan; ne iş yapıyor? Arabası var mı? Evi var mı? İmkanı var mı? diye bakıyoruz. Evlilik bir hayata başlangıç, hayata başlarken bile dünyalığın hakim olduğu İngiliz parlamentosunda yazan ‘Dostun yok, düşmanın yok, menfaatin var’

Milletvekillerine kraliçenin talimatı gibi olan bir yapının içinde, biz bu işten ne kazanıyoruz? Ne kaybediyoruz? Ona bakmak lazım.

Allah devlete, millete zeval vermesin. İnşallah bu kadar emek, bu kadar ekonomik emek, bu kadar tasarruf, bu kadar sıkıntının, külfetin bir nimeti olsun. Nimetli, bereketli huzurlu bir günde uyanmak dileğiyle hoşça kalın, dostça kalın Allah'a emanet olun.

MAKALENİN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN