Ben 90’lı yıllardan beri başladığım gazetecilik mesleğinde, İhlas Haber Ajansı ve Türkiye Gazetesi’nde hizmet ederken, Düzcespor o zamanlar 2.Lig’deydi. Her hafta maçlarla alakalı olarak bilgi istenirdi. İstenilen bilgide şuydu; ilk 11 ve kadrodaki insanların maçlardaki performansı, yıldızlamaları, üç yıldız, iki yıldız neyse… Bu bilgileri o zamanlar telefonla bildirirdik, şimdiki gibi internet teknolojisi yoktu. Ben de bu işi hiç beceremezdim. Hayatım boyunca futbol denilen sporla bir türlü kan bağım olmadı. Uyuşamadık ama eski bir güreşçiyim. Kırkpınar’da dahi güreştim. Omuzumuzun sakatlanmasından sonra güreşimiz devam edemedi. Spor noktasında eyvallah da futbolu pek bilmem. İlgi alanıma da girmedi zaten ama güreşi seviyorum. Peki, bunları niye anlatıyorsunuz Sadullah Bey? Yaşam hikâyenizi mi dinleyeceğiz? Hayır. Birazdan bir yere geleceğim. Düzcespor’u 90’lı yıllarda tanıdım ben. Bir muhabir olarak ama yine de becerikli değildim yani sporda kim ne kadar performans gösteriyor, santrafor mu stoper mi, bunları pek beceremedim, bilemedim yani. İlgisi olacak insan sevecek, insan dertlenecek.
Şimdi bir Düzcespor’umuz var. Düzcespor’umuz bir dönem finale oynadı. Allah nasip etmedi, başarısızlıklar oldu. Şu anda da lider. Bulunduğu pozisyonda da rakiplerinden açık ara farkla lider. Tabii buraya kolay gelinmedi. Yemesinde içmesinde, lojistik desteğinde, ikametinde, maddi ve manevi olarak ıstırap çeken sporcuların bugün geldiğimiz noktada birtakım meseleleri hallolmuş ki öyle görünüyor hallolmuş. Düzcespor yönetimi futbolcularını ve camiayı arkasına alarak bu başarıyı yakaladı ve gidiyor. Başta Gökhan Kapoğlu olmak üzere tüm yönetim kurulunu tebrik ediyoruz. Bilmesem de hakim olamasam da vakıf olmasam da futbol meselesinde ama Düzce’nin bir markası olarak ortaya çıkan ve verilen mücadelede de hakikaten, gerçekten güzel bir mücadele veriliyor, futbolcusuyla, yönetimiyle, antrenörüyle, camiasıyla… Ve burada da taktir edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bazı düşüncelere baktığınız zaman Düzcespor camiasının ve Düzcespor’un Düzce kamuoyundaki yeri yüzde 1,1-1,5 civarında etkileşim noktasında. Değerlendirip buraya pek değer vermeyenler var. Ben o noktada değilim. Vakıf olmadığım için, hâkim olmadığım için, ilgi alanım olmadığı için ben ilgilenmiyorum. Ama bunu bu şekilde değerlendirenler var. Zaman zaman Düzcespor meseleleri bu ekranlarda, kamuoyunda tartışıldı. Ve gelinen noktada hakikaten Gökhan Kapoğlu maddi olarak manevi olarak kendi imkânlarıyla etrafındaki imkânlarla Düzcespor’u bir yere taşımak için mücadele veriyor.
Dedik ya tebrik ederiz. Peki, gerekli desteği bulabiliyor mu? Destek noktasında maddi, manevi, iştimai destek noktasında gereken desteği görebiliyor mu? Gereken desteği gördüğüne pek ihtimal vermiyorum. İnsanların geçmişi ile alakalı hukuklarından dolayı varsa hayatlarında maddi manevi içtimai bedelleri öderler. Allah bile yeryüzünde kullarına, günah işleyenlere tövbe edin sevap işleyin diyor. Öldüğümüz zaman da günahları bir tarafa koyuyor, sevapları bir tarafa koyuyor. İnsanları hayatta Allah’ın bile hoş gördüğü affettiği noktada, insanların değerlendirilirken bu ölçülerde değerlendirilmesinde fayda var. Kimse Allah’ın yerine geçmesin haşa özel kalem müdürlüğü de yapmasın. İnsanlar hata yapar, eksik yapar, fazla yapar ama yapmış olduğu hataların, yapmış oldukları eksiklerin ya da zafiyetlerin bedellerini öderler. Bedel devamlı devamlı ödenmez. Her insanın günah işleme özgürlüğü olduğu gibi, hata yapma acziyeti olduğu gibi, sevap işleme, hayır yapma, doğruyu yapma imkânı da var.
Şimdi burada destek noktasında kim nasıl değerlendirir bilmiyorum ama Gökhan Kapoğlu’na ve ekibine gerçek bir desteğin verilmediğini görüyorum. Sadece sosyal medyada teşekkürler, işte başarılar çocuklar, en güzel sizsiniz sizden güzeli yok… Tabii burada Sayın Faruk Özlü de Düzcespor noktasında altyapı noktasında stadyum noktasında bir takım adımlar atıyor. Ama burada bu heyecanın bitmemesi lazım. Gökhan Kapoğlu’nun ve ekibinin heyecanın bitmemesi lazım. İnsanlar söz vermiştir, sözünde durmaz. Veya sözünde kısmen durur veya hiç durmaz. Ama şu önemli hani vakti zamanı geldiği zaman dersinki: “Adam sözünden, at yularından tutulur.” Hemşerim bir dakika dersin. Ayrıyeten burada herkes bir yerlerde bir iştigalde, birisi siyasette, birisi ticarette, birisi yönetimde… Burada bir iştigaller var. Hani söz var diyor ya: “Dere akar mili kalır, yiğit ölür namı kalır.”. Evet çok güzel bir söz. Yaptığımız eserle, yaptığımız hizmetler memleketimize, çoluğumuza, çocuğumuza, geleceğimize bırakacağımız en büyük mirastır. Menfi yaşadıklarımızla, müspet yaşadıklarımızla hepsi bizden sonraki nesillere, bizden sonraki camiaya bir ölçüdür. Bizim böyle bir arkadaşımız vardı. Böyle böyle hizmetler yaptı. Bizim böyle bir babamız vardı. Böyle böyle hizmetler yaptı. Böyle bir dostumuz vardı deyip de mutlaka bir gün anılırsınız, bilinirsiniz. Bugün ekonomik bir sıkıntı var ülkede ama bunu da aşacağımıza inanıyorum ben. Ekonomik İstiklal savaşını aşacağımıza inanıyorum. Bugün birine çok küçük bir rakamı vermeye insanların eli gitmiyor bu sıkıntıların içinde. Ama bu yönetim başka Kapoğlu olmak üzere, hakikaten maddi, manevi, içtimai bütün değerlerini ortaya koyup bir mücadele veriyorlar. Bu mücadelenin alkışlanması lazım. Ben buradan alkışlıyorum ve tebrik ediyorum.
Düzcespor’un geldiği yerde Düzce’nin en önemli markası olarak da bulunduğu yerde inşallah sezonu da lider olarak, şampiyon olarak kapatıp şampiyonluk bayrağını, şampiyonluk kupasını onurunu, gururunu Düzce’nin yaşaması ve ondan sonraki evrelerde ve aşamalarda daha büyük hedeflere ulaşması için verilen mücadelenin tebrik edilmesi ve desteklenmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü her insan gelir gider. Diyoruz ya: “Dere akar mili kalır, yiğit namıyla anılır.” Buradaki mücadele hakikaten takdir edilecek bir mücadele ve Düzcespor’a verilecek olan maddi, manevi, içtimai desteğinde daha üst seviyelerde ve bu mücadeleyi teşvik eden ve çok ciddi bir şekilde ekonomik olarak verilen bu kavganın arkasında olması gerekilen bir durum olarak değerlendiriyorum.