Toplumun tüm katmanlarında, sistemin tüm çarklarında ve bunlar arasındaki tüm ilişkiler de büyük bir çürümüşlük var. 
Bunu çok canlı bir şekilde yaşıyoruz. 
Gün geçmiyor ki, buda nereden çıktı diye serzenişte bulunmayalım.
Bu çürümüşlük, kimin marifeti?
Neden, bu kadar hızlı gelişiyor ve neden her yerde kendini tüm çıplaklığı ile gösteriyor?
Ve niçin, bu çürümüşlüğün önüne geçilmiyor veya geçilemiyor?

Sorulacak çok soru var.
Ama, bu çürümüşlüğün nedenleri nedir, bir türlü ortaya konamıyor, cevap bulunamıyor.
Peki, bu soruların cevapları neden ortaya konmuyor yada konulamıyor.
Konsa da neden sonrasın da sorgulanmıyor, sorgulansa da geçiştiriliyor, verilen cevaplar ise kimse tarafından ciddiye alınmıyor veya tatmin etmiyor.
Neden? 
Hangi düşünce buna engel oluyor?

Sözde çağdaş ve medeni sistem, sağlam temeller ve ilkeler üzerine kurulu diye slogan atılıyor.
Bu sloganı atanlar ve bunun çığırtkanlığı yapanların sayısı, toplumların ekseriyetini sağlıyor ve bu gerçeklik bilinçli yada bilinçsiz bir şekilde kabul görüyor.
Üzgünüm ama kabul görüyor.
Özellikle elitler ve onların patronu iblis bu işin çığırtkanlığını çok iyi organize ediyor ve bu sahtekarlığı kabul ettiriyor.
İnsanın fıtratına hitap eden kavramları, allayıp pullayıp içerlerini boşaltarak, insanların önüne sunuyor ve sahiplenmelerini istiyor.
Ve sahipleniliyor.

Bunu da, günümüzün medeniyet merkezi olarak kabul gören coğrafya da, dört yüzyıl önce rönesans ve reform safsatası ile başlayarak, sonrasında üzerine değişik değişik kavramları yerleştirerek ve bunu organize bir şekilde kurumsal hale getirerek, uzun zamandır kusursuzca işletiyor.
Ortaya koymuş oldukları bu kavramlar, onların  organizasyonları ve kurumsal yapıları, bunların tümü toplumların üzerine çökmüş bir engizisyon mahkemesi gibi, baltasınıı insanın ense kökünde tutuyor.
Ve yeri geldiğinde bunu indirmekten çekinmiyor.

Bunlardan birisi olan dünya sağlık örgütü, yaptıklarını ve gelecekteki hedeflerini göz önüne getirirseniz ne demek istediğimi net bir şekilde anlayacaksınız ve göreceksiniz.
Kurulan sağlık kuruluşları ve ilaç sanayinin geldiği konum ve insanlık için düşündükleri, vicdanlı bir insanın kabul göreceği şeyler değildir.
İnsana sağlıklı bir yaşam sürmesi için değil, yaşamını kendi kontrollerinde, sürekli hastalıklı bir şekilde, öldürmeyecek fakat süründürecek, bu süreci uzatabildiği kadar uzatacak, sürekli kendilerine kazanç kapısı olacak şekilde, insanların yaşam sürmelerini istemektedirler.
Bunun dışına çıkarsan da seni bilimin karşısında bozguncu olarak ilan etmektedirler.

Bunların örnekleri çoğaltmamız mümkündür.
Bunu eğitim sisteminde de, adalet sisteminde de görebiliriz, hatta tüm kurumlar için temelde bu pratiği görebiliriz.
Fakat en büyük aldatmacalarını da, bu kurumları organize eden, yapılarının değişmesine engel olan ve devamlılıklarının teminatı olan, demokrasi denen ucube yönetim biçimin de sergiliyorlar.
Ne menem olduğu belli olmayan, içi boş, sırça köşklerde yaşayan elitlere hizmet eden ve onların isteklerine göre insanların hayatlarına hükmeden, bir İngiliz anahtarı misali, toplumlara ayar veren bu yönetim biçiminde sergiliyorlar.

Bunu en güzel tanımını Malcolm X bir konuşmasında özetliyor.
Yıllarca köle olarak alınıp satılan siyah renkdaşlarının karşısında, onları uyandırmak için kükreyerek söylüyor.
Hemde bu pazarın tam da ortasında.
Amerikan demokrasisi iki yüzlülüktür, evet demokrasi iki yüzlülüktür, diye haykırıyor.
Evet demokrasi iki yüzlülüktür.
Demokrasi özgürlükse, neden bizim insanlarımız özgür değil? 
Demokrasi adalet ise, neden bizim insanlarımız adalete sahip değil? 
Eğer demokrasi eşitlik ise, neden bizler eşitliğe sahip değiliz? diye yüreğinin en derinliklerinden gelen vicdani bir refleks ile soruyor.
Fakat, çok iyi bildiği cevabı duyamıyor, bu iki yüzlülüğün sahipleri, duymasına da engel oluyorlar.

Koca yürekli insanlara ihtiyaç var.
Tıpkı Malcolm gibi, tüm çıplaklığı ile çürümüşlüğün gerçek nedeninin üzerine üzerine gidecek ve bu çürümüşlüğü, insanlığın üzerine örten bu demokrasi sahiblerini sırça köşklerinde hapsedip, rüyalarını ve hayallerini başlarına geçirecek, koca yürekli insanlara ihtiyaç var.

Bu çürümüşlüğün sebebi, bu kurumların yapısı değil, aksine bu kurumların mükemmel oluşunu, fakat bunların işleyişini sağlayan liyakat sahibi kişiliklerin, bu kurumların başında olmamasından kaynaklandığını söyleyerek, kötülerden bir kötü seçtiren bu sistemin kendisindedir.
Sahtekarlıklarını sürdürmek isteyen ve sırça köşklerinde demokrasinin tüm nimetlerinden yararlanan bu iblis tayfasının karşına çıkıp, kükreyerek, batsın sizin liyakatınız ve kurumlarınız, diyecek yürekli insanlara ihtiyaç vardır.

Bozukluk demokrasinin ta kendisindedir.
Aksine bu kurumları işletenler, tam da demokrasinin istedikleri liyakat özelliklere sahiptirler.
Bozukluk, bu kişilikleri azulayan ve bu kişilikleri kurumlara oturtan demokrasinin ta kendisindedir.
Emin olun tamda bunu istiyorlar.
Gözlemleyin, göreceksiniz ki gelende, gidende aynı tavır içerisindedirler.
Gelmeden önce söylediği ve davranışı ile geldikten sonra söylediği ve davranışı bambaşka şekillere bürünmektedir.
Gidenler için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Gitmeden önceki davranışı ile gittikten sonraki söylemi arasın da yüzseksen derece farklılık arzetmektedir.

Çünkü sistem bunu gerektirmektedir.
Bunun dışında bir davranışı asla kabul etmeyecektir, etmiyorda.
Sistemin içine aldığı her bir kişiliği, sahip olduğu fıtri özelliklerini törpüleyerek kendisine benzetmeye çalışmakta, törpülenirse sistemin çarkları arasın da kendisine yer buldurur iken, törpülenmeye direnirse sistem onu bir şekilde kusmaktadır.
Ve çarklar, tamda demokrasinin istediği şekilde devam edip gitmektedir.

Ne kadar bu çürümüşlüğü ifade etmek için sistem içersinde bağırıp çağırsanız da, kimseler bu sistem içersinde sizleri duymayacaktır. 
Duyduğu kısım ise sizlerin bozguncu olduğunuz ve bir şekilde hayattan izole edilmeniz gerektiği yönündedir.

Gelin Malcolm gibi koca yüreklerimiz ile, kükreyerek, yüzyıllardır insanlığın kabusu olan bu sistem karşısında selam olan, barış olan, özgürlük olan, adalet olan Rabbimizin sözüne yönelelim ve onun elinden tutarak insanlığın bu çürümüşlükten, bu bozgunculuktan kurtaralım.
Ama sadece ve sadece Rabbimizin elinden tutarak, onun adına ortalıkta dolaşan, aslında bu sistemin aparatları olan, bu sisteme hizmet eden sahtekarların ellerine ellerimiz uzatmadan.
Sadece fıtratımızın sesini dinleyerek.
T.K.      @kul6303839