Kaynaşlı Dipsizgöl diye bir ortaokul var. Burada bir matematik öğretmeni var. Emine Hanım. Emine Hanım’ı Cimer'e vatandaş şikâyette bulunmuş. Konu da şu; öğrencilerle konuşurken, ders yaparken her istediğin şekilde eğitimi, algıyı, bilgiyi öğrenci alamayabilir. Öğrencilere çok aşağılayıcı, çok küçük düşürücü, onur kırıcı kısaca bu çocukların özgüvenini bitirecek şekilde hitap ettiğini bildirmişler.

Bu konu Sayın Valimize arz edildi. Mutlaka gereğini yapacaktır ancak şu var; Bu milletin evladına bu şekilde davranan bir eğitimciyi bu milletten saymam. Çünkü yıllardır biz zaten özgüveni böyle köreltilmiş dibe vurdurulmuş, bir eğitim nizamının içinde yetiştik. Sanayiye gideriz arabamıza bir parça alacağız. ‘Ne yaparlar Avrupa mı yerli mi?’ derler. Avrupa daha iyisi ondan alalım. Topluma ahlaki noktada bir yaklaşımlarda Türk mü? Türkiye'de bunu yaparlar. Avrupa'da bunu yaparlar diye bize sürekli kendini aşağılama noktasında bir yaklaşım var.

Ya bu Avrupa'da, Belçika'da, Fransa'da, Amerika'da, İngiltere'de yetişen çocuklar dünyaya doğmadan anasının karnında eğitim mi alıyor? DNA moleküllerinde bizim neslimizden daha artı ne var? İşte bu eğitim sisteminden. Sen çocuğu sınıfta rencide edecek şekilde hakir görürsen, özgüvenini kırarsan o zaman sen bu milletten değilsin. Netice itibariyle biz Avrupa'daki çocuklardaki özgüvenin mantığını buraya yerleştirmeliyiz. DNA moleküllerimizde, kanımızda ve ruhumuzda dünya insanlığına hizmet ederken, onların DNA moleküllerinde ve geçmişlerinde insanlığa zulümle, sömürgeyle, baskı yaparak, değerlerini kullandıkları bir tarihleri var. Bizim öyle bir tarihimiz yok. Ey Emine öğretmen bunları sen öğrenmedin mi? Emine öğretmenin şahsında tüm öğretmenlerimizi saygıyla hürmetle anıyoruz ama bu milletin evladının, özgüveninin, karakterinin ve şahsiyetinin oluşmasında çok önemlisiniz. Bir nal bir atı, bir at bir orduyu, bir ordu bir devleti kurtarır. Birimiz dünyayı kurtarabiliriz. Dipsizgöl köyündeki matematik öğretmeni de bu evlatlara bu ruhu veremiyorsa mesleği bıraksın. Kimse, orada egolarının ve hırsının keyfinin tatmin yeri değil.

Dün akşam (25 Şubat) Çilimlideydik. Muhabbet kapısı vardı orada çok güzel bir gece yaşadık. Değerli sanatçılar vardı ve hepsinden önemlisi Mustafa Karataş o sohbete katıldığı Çilimli Belediye Başkanı Muhsin Yavuz'un davetine icabet ederek orada muhteşem bir gece yaşandı. Sedat Uçan ilahileriyle,  diğer sanatçılar da destek verdi. Ben hakikaten o sohbetten, mistik havadan ziyadesiyle mutlu olduğum gibi birçok insanın da mutluluğunu yüzünde gördüm. Muhsin Yavuz sahneye çıktı, teşekkür etti katılanlara adeta veda konuşması yaptı. Büyük bir teveccüh ile karşılandı ve enteresan olan sağ tarafına Milliyetçi Hareket Partisi'nin Belediye Başkan Adayı, sol tarafına da AK Parti'nin belediye başkan adayını oturttu. Çok centilmenceydi. Kaynaşlı'da Erol Bayraktar partisinden istifa edip, Büyük Birlik partisinden aday oldu. Yığılca'da Muzaffer Yiğit partisinden istifa edip Yeniden Refah Partisi’nden aday oldu.  Muhsin Yavuz ‘15 yıl görev yaptım, virgül koyuyorum.’ dedi. Hiçbir partiye de hiçbir yere de gitmeden dik duruşunu asilce duruşunu gösterdi.

Çilimli’ye gidince insanları bir yokladım hava nasıl oralarda gibi. AK Parti'nin İl Genel Meclisi listesinde Tahir Gülbahar, muhtarlar derneği başkanını ilçe teşkilatı çağırıyor buradan diyor aday ol diye. İki gün de aday listesinde kaldı. İki gün sonra oradan çıkıverdi. Hüseyin Çelebi var orada nöbetçi aday dediğimiz AK Parti'den aday adayı olan. Adam öyle bir anlattı ki ‘Beni çağırdılar, kendileri davet ettiler, Muhsin'i gözden çıkarmışlar, beni aldılar, sistemin içinde erittiler.’ Ancak oradaki yönetim parti, muhtarlar derneği başkanını biz seni aday yapacaktık ama Faruk Özlü engel oldu diye sağda solda konuşmaya başlamış. Siyasette entrika olur, siyaset ilim değil film işi kabul ediyoruz ama bu kadar entrika olmaz. Orhan Kansız AK Parti'nin önceki ilçe başkanı il genel meclis adaylığı için müracaat etmişti. Aslında belediye başkan adayı olacaktı. Bu olamayınca Yılmaz Yıldız'ı bir şekilde aday yaptılar. Ama yanına Orhan Kansız’ı koydular. İl genel meclisinden belediye meclisine dâhil oldu, aday oldu ama işin sonunda belediye başkanını buldular. Orhan Kansız’la seçime girip Yılmaz Yıldız’ı seçtirip artık bir sene mi olur, 6 ay mı olur, 2 sene sonra mı olur Yılmaz Yıldız'ı o posttan kaldırıp Orhan’ı oturtacak diye bir intiba var Çilimli'de.

Seçim döneminde adayların birbiriyle siyasi rekabet yapması, bazı kanalların zorlanması gayet doğal. Ama etik olmayan insanların kaderiyle, değerleriyle, dünyaya bakıştaki asaletleriyle oynamanın izahı yok. Düzce'de genel anlamda bir değişim var, Düzce değişime gebe ve Düzce'de bir şeyler değişecek, eskisi gibi olmayacak. Faruk Özlü'nün bir açıklaması var. ‘Fırıldak adaylara, parti değiştiren adaylara oy vermeyin.’ diyor. Düzce'de en çok konuşulanlardan bir yaşam analizi yapalım. Bir reklamcı afişleri tahmini metrekareleriyle ölçmüş. Düzce'de asılan afişlerin total değeri yani bir partinin iki partinin değil. Bu millet 8- 10 bin lira emekli maaşı alıyor. 500 lira ete veriyor. Bu kadar afişin milyonların harcanması normal mi? İnsanlara farklı şekilde dağıtılsa bir yaraya merhem olurdu.

PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN;