Isparta'da 6 şehidimiz var, Allah şehitlerimize rahmet eylesin, rahmetiyle muamele eylesin. Allah bize şehitlerimizin şefaatine nail olanlardan eylesin. İnşallah memleketimize, milletimize, devletimize şehadet makamını Allah nasip etsin.
Bugün 9 Aralık 2024, bundan 25 yıl önce Düzce'nin il olmasının sene-i devriyesini yaşıyoruz. Artı, bu akşam (9 Aralık) yapılacak olan şenlikler ve kutlamalar şehitlerimizin olması münasebetiyle iptal edildi. Yerinde bir karar.
Bugün bizim arkadaşlarımız sokakta dönemin il başkanları olan Demokratik Sol Parti, Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi'nin il başkanlarıyla röportaj yaptı. Özellikle Hasan Bey DSP'nin İl Başkanı, o zaman iktidardı Demokratik Sol Parti. O dönemin Belediye Başkanı Ruhi Kurnaz'ın proje ve takip konusundaki yetersizliğinden ve dönemin valisinin de yeterli vizyonda ve öngörüde olmamasından dert yanmış. Ben hakikaten saygıyla bunun karşısında eğiliyorum. Üç il başkanımız, o dönemi anlatmışlar.
Düzce’nin il olma hayaliyle yanan bir Necmi Hoşver bunu gördü. Avni Akyol göremedi ama Sayın Hoşver gördü ama tadına tabi olamadı. Hatta arabasına 81 AH 081 plaka almıştı, hep bu hayalle yaşadık. İlçeydik ama il olduk. İl olduk ama ilçe gibi kaldık.
İLERİ GÖRÜŞLÜ OLUNSAYDI DÜZCE 20 KATI DAHA İYİ OLURDU
O dönemki siyasi irade, ‘Valilik, Kalıcı Konutlar bölgesinde olsun, Düzce'nin çehresi açılsın.’ dediğinde o dönemin valisine bunu kabul ettirememiş. Başbakana çıkmışsınız, ne güzel Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Cindoruk, milletvekilleri arkanızda. Al bu valiyi görevden, ne bekletiyor? ‘Biz buraya yapacağız arkadaş bunu. Sen Düzce’de yaşayacak mısın?’ desinler. Öngörüsü, vizyonu, liyakatı ve bilgisi olmayan idarecilerin elinde, il nimetinin, il keyfiyetinin, il olmanın heyecanını, gelişmişliğini, kültürünü yaşayamadık 25 yıldan beri. Depremden yıkıldık, o enkazın altından yıllardır aynı teraneyi, hikayeyle dinledik. Yani şu anda birçok okulumuz, birçok yerimiz yok. O günlerde Necmi Hoşver gibi bir milletvekili iktidar partisinden olsaydı, Faruk Özlü gibi bir belediye başkanı işin başında olsaydı ve bu vizyonlara hizmet eden Avni Akyol gibi milletvekillerimiz olsaydı o gün çok şey farklı olurdu. ‘Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Düzce'ye kurulsun.’ dediğinde Necmi Hoşver, pankart asıldı Bolu'ya. ‘Necmi Hoşver Bolu vilayetine girmesin.’ İlçeyken aldığımız nimetleri, hizmetleri, faydaları, gelişmişliği il olduktan sonra alamadık.
Bolu’nun o ketum siyasetinden Düzce'ye ve ilçelerine hizmeti, Bolu'nun o dağının altına indirmek çok zordu. Ama bunu Hoşver ve rahmetli Akyol bunu başarmıştı. İl ve ilçe başkanları; Zekeriya Beşyüz, Hasan Işık ve Ömer İçingir o dönemlerde bunları başarmıştı. 5 milletvekili çıkarıyordu, bunun 3 tanesi Düzceli’ydi. Bu hizmetler alınmıştı, ilçeyken alınmıştı ama çok zordu alınması. 1 metrekare asfalt dökülmesi için Bolu'dan kararlar çıkacak, İl Genel Meclisi orada, valilik orada. Ama valilik bizim oraya geldi, vilayet olduk. Vizyon, misyon ve öngörü yok. Düzce, İstanbul Caddesi’yle birkaç yere hapsoldu, gitti. Kuzeybatı çevre yolu vardı. 2-3 defa güzergah değişti. Otobandan çıkış yolumuz var, Kervan Kavşağı dediğimiz. Tam otobanın köprüsünün orada bir alt geçit, üst geçit var. Geçit tam Kervan’a yapılacaktı aslında ama birileri, orada oteli olan aileler, belediye meclis üyelerinde, şunda, bunda baskı yaptılar. Bizim iş yerlerimiz, bizim dükkanlarımız, bizim otellerimiz, bizim yerlerimiz aşağıda kalacak. Burası yukarıda olacak diye. Evirdiler, çevirdiler onu oraya getirdiler. Şu anda bela. Kervan'dan dönüş, gidiş adliye tarafına gidiş bir imtihan ki ne imtihan.
MEMLEKETİNİ DEĞİL MENFAATİNİ DÜŞÜNENLER
Düzce'yi mülki idare ve siyasi olarak, içtimai olarak yönetenlerin öngörüsüzlüğü, ilçe olmanın acziyetini yaşarken il olmanın keyfiyetini yaşayamadık. O zaman 70 bin nüfustu şu anda 180 bin nüfus aşağı yukarı. İlçelerin çok yakın olmasından dolayı, her sabah Düzce'de trafik can alıyor. Saatlerce trafikte kalıyoruz. Gerek yük araçları gerek direkt geçenler, sabahın İstanbul trafiğini aratır hale geldi Düzce. Bir o kadar hava kirliliği, keşke o günlerde proje adamı, dünyaya farklı şekilde bakan, dünyanın farklı yerlerinde devletin farklı makamlarında görev yapmış bir Faruk Özlü gibi bir belediye başkanımız veya o günlerde milletvekilimiz olsaydı… Celal Erbay bile bu memlekette milletvekili oldu. Kimler geldi kimler geçti. Memleketi, trafiğiyle, havasıyla, suyuyla, ekonomisiyle daha iyi bir il haline getirecek öngörüde yöneticiler olsaydı…
Geçen gün bir terminalden bahsettik, bir dokunduk bin ah işittik. Terminalde o rezalet, o hal devam ediyor. Birisi de diyor ki; İstanbul veya farklı terminallerde her yerde aynı sıkıntı varmış. Bizde olmasın. Kendini değil de önce kentini düşünecek. Kentini değil kendini düşünen idareciler yüzünden Düzce bugün bu kaosu yaşıyor. Kentini düşün ama birilerine bir güzellik yapacak, birine bir rant sağlayacak, birine iltimas yapacak derken Düzce'nin geldiği nokta bu. Trafikte felç, imarda felç. Niye şimdi Organize Sanayi Bölgeleri’ni genişleteceğiz. Gümüşova boş. Akçakoca’da yeni kuruluyor, Çilimli boş. Beyköy’de tarımsal arazileri açalım. Bu memleket yemeyecek mi, içmeyecek mi? Zaten havamız kirli, dert büyük. Bakıyoruz bugün (9 Aralık) pırıl pırıl bir hava var. Hamdolsun ne kadar özlemişiz güzel bir havayı. Toz içinde, duman içinde, sis içinde. Bizim yerleşim olarak kullandığımız ovaları, bundan bin yıl önce, 500 yıl önce olmayan teknolojide insanlar ekim-dikim alanı olarak kullanıyor ve dağların yamaçlarına yerleşmişler. Konuralp bunlardan biri. Bu vizyonda, misyonda, öngörüde, değerde bir mülki idare amirleri olmalı. Bir siyasetçiler olmalı, bir de yerel siyasetçiler olmalı. Aynı dili konuşmamışlar, aynı duyguyu da paylaşmamışlar.
AH… BU ÜÇLÜ OLSAYDI!
Dönemin DSP il başkanı, “Biz hata yaptık.” diyor, kutluyorum. Al valiyi görevden, aldır. Bakanlar, ‘Valilik konağını Kalıcı Konutlar Bölgesi’ne yapalım, Kalıcı ile şehir merkezini yapalım.’ diyor, Vali bey kabul etmiyor. Al görevden. Ama o dönemde bir Avni Akyol, Necmi Hoşver veya Faruk Özlü olsaydı bu memleket daha yaşanılabilir, modern, yaşam standartlarının yüksek olduğu bir şehir haline gelirdi. Caddelerimiz dar, tıkandık kaldık. Ne çevre yolumuz yapıldı, ne sosyal tesislerimiz var. Siyasette iktidardan, hükümetten en az isteyen en çok itibar görür. Bizim milletvekilliği noktasında, siyaset noktasında Bolu'dan ayrılmışsın, 3 milletvekili var. Her zaman 3-0, 10-0 yapmış belediyeler. O zaman Başbakan Düzce'ye gelip gidiyor. Düzce'yi de seviyor. İstenseydi çok şeyler olabilirdi. En az isteyen itibar görür mantığıyla beraber Düzce bu hale geldi.
İL OLMANIN MÜKAFATINI YAŞAYAMADIK
Tevafuk mudur, tesadüf müdür bilemeyiz ama 25. yılı kutlanacak bir ilde yaşamıyoruz. İl olma kültürüne, il olma idrakine, il olma doğrusuna daha kavuşamadık. Burada da yönetenler çok önemli. Ben tek şu soruyu soruyorum; Ticaret Sanayi Odası, esnaf odası, kooperatifler, sivil toplum kuruluşları, partilerin il başkanları, belediye başkanları, milletvekilleri parti ayrımı yapmadan Düzce'nin meselesini hep beraber cumhurbaşkanına, dönemin başbakanına veya bakanına, aynı dilde, duyguda, doğruda birlikte sundular mı? Var mı bunun bir örneği? Ben bilmiyorum olan varsa sonuçlarını görelim. Bir çevre yolumuz yapılmadı. Dünyanın aracı şehrin merkezine giriyor kocaman treyler. Birçok ilde spor tesisi var, yüzme havuzları yeni gelmiş de büyük bir hizmet. Gençlik merkezleri yeni kuruluyor. Herkes kentini değil kendini düşündü. Memleketini değil menfaatini düşündü. Sabah trafik sıkıntısı, akşam dediğiniz gibi hava kirliği ve Organize Sanayi Bölgeleri’nde şu çok önemli. Havasıyla, tozuyla memleketimize bu değerlerimizi, yaşama standartlarımızı azaltan fabrikaların hepsi İstanbul'dan Düzce’ye ‘Teşvik var’ diye geldiler. Herkes bunlardan faydalandı ve faydalanıyor. Gelecekler, yine gelecekler. Çünkü İstanbul doldu, İzmit oldu Karasu Limanı başlıyor hizmete. Biz limana da yakınız, karayoluna da yakınız. Coğrafi bölgemiz çok kıymetli. Ama lütfen bundan sonra Düzceliler’in geleceği için tarımsal ve turizm noktada bu istikametten ayrılmasın. Sanayi yeter, benim bu aklımla bu kadar. Aklı çok olanların zaten aklıyla buraya geldik. Bu vatandaşı, bu milletin derdini, vatandaşın serzenişini dinlemeyenlerin, çok bilenlerin, her şeyi iyi bilenlerin, çok iyi akademik makamlarda olanların, yetkililerin aklıyla buraya geldik, hayırlı olsun.