2-3 günden beri Düzce'de gelmeyen sularla ilgili sosyal medyada, haberlerde devamlı bir enformasyon var. Gerek bizim medyadaki arkadaşlar gerek vatandaşlar sürekli; ‘Su geldi, gelmedi, niye gelmedi, söz verdin gelmedi, gece gelecekti, gelmedi, sabah gelecekti, gelmedi.’ Bunların tartışması ve enformasyonu var. Peki, kolay bir şey değil, aslında bir afetten çıkmışız. Devletin bütün imkanları, bütün ekipmanları, valisi, belediye başkanı, milletvekili, bütün siyasetçileri memlekette insanlara hizmet etme derdinde olan herkes bu dertle dertlenmiş ve büyük bir mücadele verilmiş.
Düzce Belediyesi su işleri ekibini, Fen İşleri Müdürlüğü’nü, belediye başkanını, belediye başkan yardımcısı gerçekten gönülden tebrik ediyoruz. Gecenin ilerleyen saatlerinde sayın Dr. Faruk Özlü bu konuyla ilgili “Hangi aşamadayız?” dediğimizde “Bu gece suyu vermeden uyumak yok.” dedi. Bu kadar mücadele verildi ama bu durumu bir takım insanlar, siyasetçiler, toplumdaki bazı kesimler siyasi malzeme yapmaya çalıştı.
Yanlış hesaptan doğru sonuç çıkmaz. Ortada bir afet var. Yani tabiri caizse doğayla mücadele olunmayacağını bir kere daha gördük. Belediye gece-gündüz ekipmanlarla kısa sürede olamayacak işler yapmaya çalıştı. Bütün makineler, bütün ekipmanlar, bütün insanlar oradayken oturup sosyal medyadan “Suyumuz yok, niye gelmedi? Akşam söz verdin, sabah niye gelmedi?“ gibi sözler söyleniyor. Ben burada şuna çok dikkatinizi çekmek istiyorum.
Düzce Belediyesi'nin bir su alacağı var. Acaba suyun gelmediği noktada belediyenin yetkilileri bir araştırma yapsın. Suların gelmediği noktada bu konuyla ilgili serzenişte bulunanların belediyeye borcu var mı? Su parasını ödediler mi, ödemediler mi? Hasbelkader bir dönem muhtarlık yaptım ben köyde. Köyde imece olur, köyün işleriyle ilgili tarla, bağ-bahçe ile ilgili bir de salma olur. Salma da imece gelmeyenler veya köyde yapılacak olan işlerle ilgili bir para takdir edilir. Bu para insanlardan toplanır. Köye hizmet gelme noktasında gereği yapılır. Şimdi devletin gücü öyle bir noktaya geldi ki bunlara pek ihtiyaç kalmadı. Bir örnek vermek için anlatıyorum, o zamanlar dikkatimi çeken bir şey vardı. Salmayı vermeyenler, imeceye gelmeyenler en çok bu işleri araştıran, eleştiren, bunları konuşan insanlardı. Salma için katkı sağlamıyorsun. Köyün tımarının, tarlasının, bahçesinin yapılması için imece düzenlenmiş ona da gelmiyorsun ve bu işleri eleştiriyorsun. Burada da ben bunu hissettim. Bunu fark ettim. Şu sosyal medya komple taransın. Bununla ilgili paylaşım yapanlar, hoşgörüsüz olanlar hiçbir şekilde bunun olamayacağını veya bu şekilde gerçekleşmeyeceğini düşünenlerin faturalarına bir bakılmalı. Gerçekten vatandaşlık hizmeti olarak bu belediyeye borcunu ödüyor mu? Su parası borcu var mı?
Ve bu arada sayın Ayşe Keşir, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı gece gündüz demedi, hakikaten. Gelen bakanlar bazında, yerel çalışma bazında, suyunda, selinde, derdinde, dermanında oldu. Hakikaten kendisini tebrik ediyoruz. Fahri Çakır‘ı biliyorsunuz. Hac vazifesini yerine getirmek için hacca gitti. Mekke'de kutsal topraklarda bu işlere dahil olamadı. Düzce‘nin bir Ümit‘i vardı, Ümit‘i zaten hiç göremedik yani Düzce'den ümidini kesti herhalde. Düzce'de Ümit‘ten ümidini kesti öyle bir tablo çıktı bugünlerde yoksa bir insan burada ne zaman olacak bilmiyorum.
Gerçekten özellikle siyaset noktasında Ayşe hanımefendi gerçekten büyük bir samimiyetle, fedakarlıkla meselelere hakim olmaya çalıştı, insanların yanında olmaya çalıştı ve oldu da. Tebrik ediyoruz.
Sayın Dr. Faruk Özlü hani bir belediye başkanımız yazmış, ‘Bizim BCDE planımız var.’ Yani Allah afetle kimseyi sınamasın. Yani Düzce'nin yaşadığı bir afet olsaydı o belediye başkanının orada o hangi ABCD planlarını devrede tutacaktı, bilmiyoruz. Faruk bey de gerçekten burada Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, İller Bankası, sayın Soylu'nun gelmesi, sayın altyapı bakanının gelmesi ve tarım bakanının gelmesi… Ankara'daki bütün bürokrasiyi, siyaseti, devleti harekete geçirerek arzını, endamını, halini, derdini anlatarak Düzce için bir şeylerin olması adına çok muhteşem adımlar attı. Bunun da farkındayız. Sayın Özlü‘yü de tebrik ediyoruz.
Hepsinden önemlisi Sayın Valimiz Cevdet Atay, hakikaten Allah devletteki sayılarını arttırsın, insanlara karşı yapmacık olmayan davranışlar, emanet olmayan sözleri yüreğinden söyleyerek bir şey yapsın veya yapmasın ama devletin o muhabbetini halkına olan sevgisini, halkına olan hizmet anlayışını yerinde ve zamanında hayata geçiren bir idareci. Hakikaten Allah sayılarını arttırsın, insanlara yaklaşımı güzeldi. Bir felaket yaşadık.
Burada eksik olabilecek olan ihmal olabilecek olandan ziyade ‘Bundan sonra ne yapabiliriz?’ diye bakmamız lazım. Kentin bir bölümünde su var, bir bölümünde yok eleştiri geldi, haklı bir eleştiri…
3 günden beri kalıcı konutlarda veya şehrin su olmayan bölgelerinde belediye itfaiyecilerle, su araçlarıyla insanlara su temin edebilirdi. Marketlerde su kalmadı. Efendim su üzerinden birçok sıkıntı baş gösterdi. Bunlar yaşandı, belediye bunu yapabilirdi, yapmadı. Yani demek ki iyi anlatılmadı. Yani gecenin ikisine, üçüne kadar suyun tamir edilmesi için, Düzce’ye su vermesi için gözünü kırpmadan işin başında duran belediye başkanına bu anlatılsaydı, “Böyle bir ihtiyaç var.” denseydi bu eleştiriler olmazdı.
Şimdi alt ekip bunu söyleyecekti. Oradaki halktan gelen sesi dinleyip ilecekti. Böyle olsaydı belki neticeler alınabilirdi. Bir afet yaşadık. Doğa bizden intikamını aldı. Fakat siyaset yapılacak bir afet değil bu. Yani eleştiri olur, eksik olur. Hani bir düğünde, bayramda bir cenazede birtakım eksiklikler olabilir ama bunlar. Kasıtlı olacak bir şey değil. Hiçbir belediye başkanı bu ölçüyü, bu felaketi öngördüğü halde bir tedbir almadan durmaz. Bu Düzce için değil bütün Türkiye için geçerli. Burada oynadığımız doğanın tahrip ettiğimiz doğanın intikamını yaşadık. Hani Allah'ın kanununa, doğanın kanununa yapılacak bir şey yok. Yapılması gerekenler yapıldı. Eğer geçtiğimiz senelerde, geçtiğimiz afetlerde bu tedbirler alınmasaydı, birtakım tedbirler alınmasaydı bugün daha büyük felaketler yaşayabilirdik. Allah devlete, millete zeval vermesin. İnşallah her şey olur. Önemli olan birbirimizi iyi anlamamız, birbirimize hoşgörüyle bakmamız efendim.