Türkiye'de siyasette çok önemli isimlerden rahmetli Süleyman Demirel ve İsmet İnönü’nün arasında geçen bir hadise var. Allah amelleriyle muamele eylesin. Süleyman Demirel meclisin merdivenlerinde İnönü ile karşılaşıyor. İnönü bunun kulağına eğiliyor diyor ki ‘Süleyman Bey meclisin merdiveni kaç tane?’ diyor. Demirel, ‘Bilmiyorum efendim.’ diyor. Demirel bu işi kafaya takıyor, birkaç gün sonra bir daha karşılaştıklarında İnönü’nün kulağına eğiliyor. ‘Meclisin 220 tane merdiveni var.’ diyor. İnönü, ‘Kime saydırdın?’ diyor. ‘Kendim saydım.’ diyor. İnönü, ‘Liderler zor işle uğraşmalı kolay işlerle uğraşmamalısın. Ben de bilmiyordum kaç tane merdiven olduğunu.’ diyor. Tabiri caizse Demirel, ilk karşılaşmada siyasetin yaşlı kurdu İsmet İnönü'nün tezgahına düşmüş.

Bütün belediye başkan adayları, siyasetçiler, siyasete katılan herkesin şu memlekette vicdanından, imanından, cüzdanından, dünyasından olanların bir niyeti vardır. Talip olma noktasında bir niyeti vardır. İyi niyetlerden, vicdanlardan bahsedelim. İyi olmak ayrı bir şey ama ehil olmak, tecrübeli olmak bambaşka bir şey. Beyköy Belediye Başkanı Osman Kılıç, Milliyetçi Hareket Partisi'nden seçildi. O günkü dönemde Milliyetçi Hareket Partisi ile AK Parti arasında büyük bir çekişme vardı, asfalt makinelerini aldılar elinden, asfalt dökemedi. Bugün MHP ve AK Parti belediye başkanının merkezi idareden alacağı hizmet, para, imkan arasında hiçbir fark yok. Cumhur İttifakı’nın içinde hiçbir fark yok. Ha AK Partili olmuş, ha MHP'li olmuş. Oradan bir tecrübe elde etti ve 15 yıldan beri Beyköy Belediyesi'ni yönetiyor. Arkasından yine bu safhada Fatih Ocak belediye başkan adayı oldu. Beyköy Milliyetçi Hareket Partisi'nden yaklaşık 10 yıldan beri Osman başkana çalışıyor. Babalar vardır, evin derdiyle, sıkıntısıyla kederiyle uğraşır, rızkını getirir. Kaptanlar vardır, kimse senin hangi fırtınada hangi lodosta hangi karayelde gemiyi nasıl getirdiğine bakmaz. Limana indiğine bakar. Osman Başkan 15 yıl boyunca o babanın eve taşıdığı rızık gibi bu beldeyi ilçe yapma noktasında mükemmel bir noktaya getirdi. İkinci adam olmak kolay çünkü dert yok. Birinci adam bütün sorumluluk yani neticede Fatih başkanla Osman başkanı kıyasladığımızda talimatlarından nasıl uygun bir portre çıktıysa, sonuç çıktıysa bu kesinlikle ve kesinlikle Osman başkanın iradesidir. 2024’ten sonra Türkiye'de çok şeyler gelişebilir. Ehil ve tecrübeli başkanlar lazım.

Yılmaz Yıldız vardı, yerel basında haberler çıktı. ‘Ben aday değilim, ben aday olmayacağım. Muhsin Başkan'dan ayrılmam.’ dedi. En son aday oldu ve afişler hazırmış yani baştan beri de insanlara doğruyu söylememiş. Yanlış hesaptan doğru sonuç çıkmaz. Muhsin Yavuz, Yılmaz Yıldız’a başkan adayına bu iradeyi vermese, bu fırsatı vermese, bu tasarrufu vermese ne yapabilir? Bir kere yanıltarak çıktı ortaya. Yanlış hesapla doğru sonuç çıkar mı? Çilimli halkı bilir tecrübe var, hazır sofraya oturmuş, hazır talimatı almış, uygulamış. Yük çekmiş mi yok, sorumluluk çekmiş mi yok, o fırtınalı denizlerden geçmiş mi yok. Birinci adam olmak öyle kolay değil. Kentsel dönüşümden bu birçok projesine kadar sadece söyleneni uygulamış. Bu makbul mu? Görmüş. İyi adam mıdır, iyi adamdır. Bunu tartışmıyorum ama bir numara adam olamaz. Onun için zaten Orhan Kansız da yedeklendi. Netice itibariyle bilgili, tecrübeli, kendinden emin, ne istediğini ne istemediğini bilen insanlarla yola çıkmakta ve irade koymakta fayda var.

Ağa Mahallesi’nde bir topluluk yaşıyor. Düzce biliyorsunuz 72,5 milletten oluşuyor. Roman Kültür Evi diye bir yapı düşünüldü. Sibel Gün Çabuk diye bir arkadaşımız var. ‘Sibel intihara kalkıştı’ dediler. Sebep siyasiymiş. İşin arka planına baktık. Bu vatandaşlar burası ‘Ağa Mahallesi Konağı’ olsun diye bir düşüncede. Sibel Hanım da ‘Biz burayı derledik, toparladık, parasını bulduk. Buraya biz kafe olarak çalıştıracağız.’ gibi vatandaşa söylemlerinden sonra burada tansiyon artmış. Toplantı yapılıp, ‘Ağa Mahallesi Konağı’ kararı çıkıyor. Sibel ablamız da bu karar nasıl uygulanır diye intihar girişiminde bulunuyor. Basın noktasındaki arkadaşları harekete geçirmeye çalışıyor. Yani belki de orada beklentisi vardı. Kafe olarak poğaça satacaktı. İl Özel İdaresi seni istihdam etmiş, intihar mı edilir? Her anlamda hayatına artı değerler katan Faruk Özlü’ye karşı yapıyorsun. Özlü’ye hakaret ve küfür seansları düzenleyip, demediğini bırakmayan ve bugün can ciğer kuzu sarması olmaya çalışan insanlara bile Faruk Özlü maddi-manevi-içtimai olarak pozisyonlarında değerlendirmek, faydalı olmak için bir duruş sergiliyor.

Gölyaka'da bir hanımefendi bir yerde Milliyetçi Hareket Partililer ile karşılaşıyor. Muzaffer Coşkun’a oy istiyorlar. “Ben size oy vermeyeceğim, ben size destek vermeyeceğim.” tavrında bir şey söylüyor. Bunun yanından ayrıldıktan sonra bir daha geliyor,  o zaman onlar da diyorlar ki ‘Vermeyeceksen, senin oyun bize lazım değil. Fakat sen buraya doğru bir niyetle gelmiyorsun. Bizi provoke etmeye çalışıyorsun.’ Kadın akabinde AK Parti'nin seçim bürosuna gidiyor. Ahmet Demircan var. Yakup Demircan'ın oğlu. Onunla beraber bir direğin dibinde bir şeyler konuşuyorlar ve çantasına bir şey koyuyor kadın. Yakup Demircan bu işe çok kızmış. ‘Burada kadına hakaret ettiler.’ diyor. İlhami Caboğlu’na kızmış. ‘Yakup başkan çok yoruldu. Biz bunu değiştireceğiz.’ dedi diye. Ne diyecek adam, siyaset yapıyor. Ha AK Parti ha MHP fark etmiyor. AK Parti Grup Başkanvekili Sayın Mustafa Elitaş buraya geldiğinde şu konuşmayı yaptı; ‘AK Parti'nin tanıtımında hiçbir şekilde MHP ile itilafa girmeyin, hiçbir şey fark etmiyor.’

Demircan ağlamış çok içerlenmiş biz bunu haber yaptık diye. Gölyaka’yı gerenler zaten geriyor. –Biz haberci olarak haber yapacağız. Siyasette Demirel’le İnönü’nün hikayesi gibi büyük adamlar liderler büyük işlerle uğraşır, ufak işlerle uğraşmaz. Yanlış hesaptan doğru sonuç çıkmaz. İkinci adamlar işin sonunda o fırtınalı denizde karar vereceği zaman o gemiyi batırabilir. Geminin ehil kaptanları var geminin halis kaptanları var. Buna bu şekilde bakmakta fayda var.

PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN;