Fındık sezonu önümüzdeki hafta itibariyle başlıyor. Biz bir hafta daha Yorumlu'Yorum'a devam edeceğiz, ardından fındık sezonu başlayacak. Biz de fındıklarımızı toplamaya gideceğiz. Tabiri caizse, son bir haftamız Yorumlu'Yorum'da..

İTİBARSIZLAŞTIRMA TAKTİKLERİNİ ÖNCEDEN BİLİYORUZ
Bize bir video ve bir telefon geldi. Yığılca merkezde bir kaza var, bir motor seyir halinde bir araç dönüş yapıyor, direkt onun önünü böyle dönerken de yolu kapatıyor, dikkat etmiyor, motorun geldiğini görmüyor. Tabii bu da kazaya sebebi olduktan sonra kaza yapan hastaneye gidiyor. Fakat oradaki motor sürücüsünün yakınları bizi arıyor. Diyor ki,  'biz şu anda emniyetteyiz' diyor.
Bu kaza yapan kişi Yığılca Belediye Başkanı Selami Savaş'ın dayısının oğlu. 'Burada çok acayip bir hal var, biz çocuğumuzun kaza yaptığına mı yanalım, haksız  çıkarılır mı diye endişe mi edelim?' Tabii emniyette böyle bir şey olmaz ama bunlar, tabii hısımı, akrabası olarak emniyete, belediye başkanı da gidince böyle bir handikapa düşmüşler, böyle bir üzüntüye düşmüşler. Siz bunu yetkili yerlere iletin noktasında yetkili yerlere de iletildi. Tabii orada herhangi bir haksızlık, zaten görüntülerde de göreceksiniz bir usulsüzlük olmaması noktasında bir sonuç doğdu ve bunu da sağ olsun İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri bizzat müdürlük bazında takip ettiler ve inşallah adaletli bir karar çıkmıştır ki öyle görünüyor. Kaldı ki insanların tedirginliğini de biz habere yansıttık. "Dayısının oğlu adeta yolu kesti" diye haber yaptık. 
Biz bunu yıllar önce bildiğimiz bir taktikler var. İtibarsızlaştırma taktiği bir yorum yağmuruna tutulduk. Yevmiyeciler  özellikle istek üzerine işte 'haberinizi kınıyorum, yanlı haber yapıyorsunuz' falan dediler. Acaba o yorumları yazanlar yarın aynı şekilde siyasi bir gücün karşısında mağduriyet yaşadığı zaman Öncü'yü  veya diğer basını arayacak mısınız? İş burada bir Belediye Başkanı yakınının, bir kazasından dolayı veya siyasiler emniyete gittiği zaman siyasetin riyaseti gücünden polis veya emniyet ister istemez bir etki altında kalır. İşte biz bunu anlatmaya çalıştık. Derdiniz neydi ya?  'Öncü'yü kınıyorum'  diye Yorum üzerine yorum  geliyor.
Ama size bu aklı verenlerin aklını, daha önceden biz biliyoruz bunun kimin taktikleri olduğunu herkes biliyor. Çoğu bilmeyen de az incelersen görür.
ÖNCÜ BU MEMLEKETİN ÖNCÜSÜ VE SESİDİR
Şuraya şunu yaz, bunu yaz denilen Yevmiyeli yorumcular bunlar. Yani netice itibariyle biz kimsenin karşısında da değiliz, arkasında da değiliz ama mazlum ve kimsesizlerin yanındayız arkasındayız. Kazaya sebebiyet verildikten sonra, bütün hısım akraba siyasi içtimai halde emniyete giderse vatandaş bundan kuşkulanır, tereddüt eder. Burada da bu vatandaşın sesi var, burada da bu vatandaşın sözü var, burada da bu vatandaşın derdi var. Öncü WhatsApp İhbar Hattı, ekranın dibinde Öncü'yü arayın, Öncü bu memleketin öncüsüdür. Öncü bu memleketin sesidir, gözüdür, kulağıdır, kamuoyunun vicdanıdır.
SİYASİ GÜÇ İŞİ KOLAYLAŞTIRIR
Gölyaka sapağında Uçar Ticaret var. Uçar Ticaret'te Mısır kurutma fabrikası var. Allah bereket versin işte bunun da oğlu Sefa Uçar AK Parti'den İl Genel Meclis Üyesi. Buraya senede bir ay kullanmak üzere doğalgaz hattı çekiliyor. Şimdi doğalgaz hattı da köylerin içinden geçiyor. Köylü doğal olarak arıyor, diyor ki  'bu fabrikaya bu doğalgaz veriliyor, bu işletmeye  veriliyor, köyümüzün evimizin önünden geçiyor, bize niye verilmiyor?' diyor. Doğru mu? Doğru. Haklı mı? Haklı. İl Genel Meclisi Başkanı Fazlı Koç'a sordum, dedim ki durum nedir? Ben dedi izin verdik ama dedi Dergaz işin mahiyetini sorayım. Dergaz aradıklarında ,fabrikaların böyle bir hakkının olduğu EPDK tarafından da onaylandığında veriliyor ancak parasını  kim ödeyecek? Parasını fabrika ödeyecek. Sorduk Ali Uçar'a, '8 milyonun üzerinde bir para ödedim bunun için dedi', doğalgazı bu şekilde çektik dedi. 
 Şimdi peki bu köylüye niye verilmiyor?  Düzce'de hava kirliliği var. Senede bir ay kullananacak Fabrikaya bir imkan var da yasal olarak vardır bilemiyoruz tabii ama Oğlan İl Genel Meclis Üyesi seçildikten sonra, gazın çekilmesi çok manidar. Sefa Uçar İl Genel Meclis Üyesi, bugüne kadar fabrika kaç seneden beri var, şimdi çekiliyor. Senede bir ay kullanacak. Peki senede bunu 6 ay kullanacak köylüye bu köylerin içinden geçen doğalgaz hattından niye faydalandırmıyoruz? Çünkü İmar yok. Yapın imar, elinizi tutan mı var? Bu köylüye imar verin, arazilerini özel idare imarına tabi tutun, doğalgazın geçtiği yerden bu vatandaş faydalansın. Yani doğalgaza para bulunuyor da imara para bulunmuyor mu? İmar yokmuş, yapın imar, imar olsun. Niye olmuyor?  Zaten Düzce'de hava kirli, insanlar nefes alamıyor, bir çanağın içinde yaşıyoruz. Fabrikalara veya imtiyazlılara  bu doğalgaz çekiliyor da bu millete, bu köylüye imar yokmuş. Gerekçeye bak, imar olmadığı için doğalgaz çekilmiyormuş.  Nasıl yapılıyorsa, imar planı yapın yasal olarak ve vatandaşa verin doğalgazını. Yazık değil mi? Bu insanların çoğu da AK Parti'ye oy verdi. Oradaki insanların yüzde 90'ı AK Parti'ye oy verdi.
FINDIĞI BİZ ÜRETİYORUZ FİYATI BAŞKASI VERİYOR
Gelelim fındığa. Fındık işi çok kötü. Bu sene fındıkçı inim inim  inleyecek. Ferroro denilen bir yapı var. Türkiye'de ve Düzce'de bir düzen kurmuş, 
Milleti aynı İngiliz gibi birbiriyle böyle vuruşturuyor.  100 tane esnaf belirliyor, 100 tane iş yeri belirliyor, birilerini zenginleştiriyor, bir fındık piyasası belirliyor. İşin sonunda kaybeden köylü, kazanan rant oluyor.  Maalesef çok rant ve imkan sahiplerinin, zenginlerin cenneti cehennemi yok. Hani biz fakirleri, cennete gönderiyoruz ya, 'siz sabredin, fakirler sabredin, cennete gideceksiniz, sabredenlerle beraber.' diyorlar, tamam eyvallah ama  zenginler ne olacak? Rantçılar ne olacak? Bunlara cennet vadetmiyor mu fakilere cennet vadedenler. İşin sonunda geldiğimiz nokta şu. Dayı başları var. Onlar da insanların simsarlık yapıyorlar. İşin  bunlar da işte 'biz 800'ü kabul etmeyiz, 950 olacak, yol parası olacak, şu olacak, bu olacak'  diyorlar. Yani valilik zaten belirliyor yevmiyenin fiyatını ama fındık fiyatını Ferrero belirliyor. 
 Fındığı biz üretiyoruz, fiyatını başkası belirliyor! Yıllardan beri böyle. Fındık dediğiniz olayı hafife almayın. İstiklal Savaşı’ndan sonra, Cumhuriyet’in kuruluşunda ülkenin borçlarını ödeyendir fındık. Türkiye Endüstri ve makineleşmeden önce yıllarca ihracatta bir numara olan bir üründü fındık., ama ne oldu? Davul bizim boynumuzda, tokmak başkasının elinde. Ritmi başkası veriyor, biz veremiyoruz. 
Maalesef bu sene, ben söyledim, bana bazı siyasetçiler tepki gösterdi. Fındıkçı bu sene umduğunu bulamayacak.  Fındık, bizi esnafımızı, memurumuzu, Düzce'yi  direkt ilgilendiriyor. Yani bir endüstri, bir sanayiden gelen paranın birkaç misli bize fındıktan geliyor. Esnafımız faydalanıyor, ticaret erbabımız faydalanıyor.
Fındık işi bitti mi, fındık krizi başladı mı, Düzce’de hayat biter. 17 bin lirayla 20 bin  lirayla asgari ücretle alınan paralarla bu memlekette geçim olmaz. Çünkü bir eli fındıkta insanların maalesef geldiğimiz noktada, umutlar boşa, hayaller coşa coşa gidiyor ama umutlar boş. Bu sene fındık çokmuş, yandı fındık, yandı! Rekolte falan yok. Fındık yandı, fındık bitti. 
Bu iklim şartlarında Türkiye’nin muhtelif bölgelerinde olan fındık bölgesinde birçok yerde fındık yandı, gitti. Tabiri caizse  içini doldurmadı. Biz de beklentimiz çok yüksek. Beklentisi çok olanlar mutsuz olurlarmış. 
Bir de kendini toplumun çok çok üzerinde gören, çok mantıklı gören, çağdaş ve modern görenler diyor ki 'sen konuşurken kahve ağzıyla konuşuyorsun.' Nasıl konuşacağız biz? Bu milletin diliyle, gönlüyle konuşulmayanı, biz nasıl konuşalım? Biz kimin adına konuşuyoruz burada? Vatandaşımızın mağduriyeti adına konuşuyoruz. Peki bu mağduriyeti anlatırken böyle sırça saraylarda oturup da efendim bir elim yağda bir elim balda yaşayıp fakirin, acizin, emekçinin hakkını yaşamayan, bilmeyen adam onun dilinden anlar mı? Biz halkız, halkın gönlündeki, dilindeki, vicdanındaki hakikatindekini  biz ne yapıyoruz? Onu söylüyoruz, onu biliyoruz ve öyle söylüyoruz.
 Biz de biliriz , birileri gibi 3 tane yabancı kelime kullanıp da kendini enaniyet duygusu içinde millete bir şey anlatmayı. Eğer basınından memurundan, ticaret erbabından, esnafından, siyasetçisine kadar, Yavuz Sultan Selim Han, Mekke’yi haremi şerif diyoruz ya, oraya 'Mekke-i Mükerrem’in hamisi dediği zaman' , dur diyor, 'hadimi yani hizmetçisiyiz' biz buranın diyor.
Bu millet,  o kadar asil bir millet ki bu millete hakim olmaya, tahakküm etmeye gerek yok. Bu zaten lüks olur. Bu milletin diliyle, aynı dili konuşup, aynı duyguyu paylaşabiliyor musunuz? İşte erdem orada. Biz de ona yaklaşmaya çalışıyoruz. 
Haftaya Cuma günü bir duamız olacak. Programda yorum yok, memlekette olan eksik, fazla, yanlış olan du konularla ilgili isim vermeden, mecazi anlamda değil ama gerçek anlamda duada bulunacağız. Ha bunu neye göre bulunacağız?  Şu an andan itibaren hangi konuda dua etmemizi istiyorsanız bize yazın diye söylüyorum. Hani Peygamber Efendimiz  bir Hadis-i Şerifinde buyurmuş ki "bir yerde haksızlık, adaletsizlik, yanlış neyse varsa bunu önce elinizle düzeltin, düzeltemiyorsanız dilinizle düzeltin, söyleyin. Hiçbir şey yapamıyorsanız buğz edin buyuruyor."  Biz de dilimizle söyleyip buğz edilmesi gerekene buğz edeceğiz. Edilmeyen de muhabbet edeceğiz. Hoşça kalın, dostça kalın, Allah’a emanet olun

PROGRAMI İZLEMEK İÇİN TIKLA