Gazi Mustafa Kemal'in döneminde işgal altında olan Osmanlı topraklarının işgalden kurtarılması için müfettiş olarak Sultan Vahdettin Han tarafından görevlendirilip Samsun'a çıkış tarihi olan 19 Mayıs 1919’un 105. yılını kutladık. Tarihçiler, ‘Padişahlara bile verilmeyen bir yetkiyle gitti.’ derler ve o gün kurtuluş meşalesinin yakıldığı gün 19 Mayıs ülkemizin, milletimizin, devletimizin tarihteki yerini yeniden aldığı veya ilk adımının olduğu gün kutlu olsun. İnşallah nice yüzyıllarda bu milletin esaret altına girmeden yaşamasını Mevla bize nasip etsin. Biz de vatanımıza, milletimize, devletimize, devleti ebedi müddete hizmet noktasında en üst seviyede görevimizi yapalım.
ÇİÇEK ABİ BEKLMEDE KALDI
Faruk Özlü Düzce'deki A takımını açıkladı. Çok büyük değişiklik yapmamakla beraber çok ince dokunuşlar yaptı. Faruk Özlü, Düzce'ye de, taşra siyasetine de hakim olmuş. Hani ‘En iyisini Faruk Özlü bilir.’ diyen yalaka takımı var. Onlardan demiyoruz ama ben şu kadarını söylüyorum; muktedir olmakla iktidar olmak arasında bir bilgi ve tanıma mesafesi vardır. Faruk Bey’in bunu çok güzel bir şekilde ince dokunuşlarla Düzce'yi ve belediyeciliği, yerel yönetimi çok iyi tanıdığını, dengelerini çok iyi gördüğünü ve kurduğunu anladık. Çiçek abi var, Fahrettin Yılmaz. Başkan yardımcılığı bekliyordu ama nasip olmadı. Ama beklesin mutlaka, bunlar değişmeyecek şeyler değil yani.
SARICAN, EŞ BAŞKAN GİBİ
Enteresan olan bir şey var. Numan Şirin mezarlıklar müdürüydü. Bu arkadaş aynı zamanda Sayın Özlü'nün kuaförü. Yazı işlerini artık tıraş olurken konuşurlar. Burçin Sarıcan konumu şu; protokol ve koordinasyondan sorumlu başkan, başdanışmanı. Bilindiği gibi Burçin Sarıcan daha önce Kültür İşleri Müdürü ve Belediye Başkan Yardımcısı’ydı. Belirli bir alanı vardı şimdi alan açıldı. Başdanışman olarak Faruk Bey'in projeleri ve yönetim noktasında kendine bir alternatif koydu. Sarıcan, başkan kadar yetkili bir noktaya geldi eş başkan gibi. Yasin Tüfekçi , eski Zabıta Müdürü’ydü. Spor akademisinin başkanı oldu. Yasin, orada güzel hizmetler edecek.
İNSANLARDA BULAMADI, HAYVANLARDA ARAMADI
Bir Gönül ablamız vardı. Gönül abla Kadın Kolları Başkanlığı yaptı. Gönüllere dokundu, şimdi veteriner müdürü oldu. Gönül Abla artık insanlarda bulamadığı sadakati hayvanlarda arayacak. Belediye meclisinden sadece Burak Coşkun, mobilya sektöründe kendisi daha önceki dönemde de meclis üyesiydi. Ona da hayırlı olsun. Benim anlamadığım bir şey var. İnsan Kaynakları Müdürü Sinan İnan vardı. Sinan İnan arşiv hizmetlerinden sorumlu. Hukuk Müdürlüğü de yapmıştı. Öyle bir yere görevlendirilmiş ki yani arşivlerle uğraşacak.
Mehmet Emin Tangüder, Temizlik İşleri Müdürü oldu. Muhtarlar Müdürü’ydü. Yapamadığı tek müdürlük oydu. Pek beceremiyordu şimdi buraya geldi. Cihan Ünal, Özel Kalem Müdürü’ydü. Başkan yardımcısı olarak atandı. Hepsinden önemlisi bizim Ayşe ablamız var orada. Hem Özel Kalem Müdürü hem Basın Halkla İlişkiler Müdürü, iki görevi birden yaptı. Ayşe Abla'nın gönlü yeter, insanlara dokunur, mütevazidir. İşin sonunda belediyede personelle uyumlu, koordineli ve halka dokunacak kişileri etkili bir noktaya getirmiş. Bu taşra siyasetidir. Faruk Özlü biliyorsunuz devlet bürokrasisinde devam ediyor. Bu bürokrasinin içinde Ankara siyasetini, devletin stratejik siyasetlerini bilen birisi olarak 5 yıl önce çok şey bilmiyordu ama herkes bir fikir söylüyordu. Faruk Özlü, çok güzel bir şekilde bu işi çözmüş. İnşallah bu dönem Düzce'ye hayırlı olsun. Düzce'den ilçelerine dokunacak bir ekip bu. İnşallah hayırlara vesile olsun. Faruk Bey olayı çözmüş, çok bir şey söylemeye gerek yok. Enteresan olan tek şey Sinan Bey’in Arşiv Müdürü olması.
YIKILDIKÇA GÜZELLEŞECEK
Akçakoca'da yıkım başladı. Yürüme yolunda gece konan, gündüz konan bir keşmekeş hali vardı. O sahil yolunu, yürüme bandını yapan kişi olan Akçakoca Belediye Başkanı Fikret Albayrak, seçimi ekonomik güçle değil gönüllere dokunarak tekrar kazandı. Gönülle belediye kazandı. Kahveyle, ikramla, hediyeyle sponsorlukla değil. Sayın vali başta olmak üzere tüm devletin birimleriyle, ekipleriyle, gücüyle bu yıkım işleminin arkasında durması lazım. Çünkü Akçakoca hepimizin. Hepimiz bir hafta sonu veya bir yaz günü oraya gidiyoruz.
DEVLET KENDİNİ FARK ETTİRMELİ
Bu yıkımlar, bu düzenlemeler yapılırken birinin ayağına dokunduğunuz zaman ne olur? İnsanlar ayağa kalkar. Onun için devletin gücü, devletin etkisi ve yetkisi en etkin bir şekilde burada kullanılıyor ve bunun da bilinmesinde fayda var. Orada herhangi bir olumsuzluğa sebebiyet vermeyecek şekilde devlet varlığını hissettirmeli. İnşallah bu yaz döneminde de güzel bir mesire alanlarıyla deniz kenarındaki o güzel havayla tüm Düzce ve dışarıdan gelecek misafirlere hizmet edilir.
EN BÜYÜK DÜŞMANIMIZ İNGİLİZ, ANLATAMADIK
Biz yıllardır okullarımızda ve sosyal medyamızda bu ülkeye gerçek düşmanlık yapan bir İngiliz’i işgalimizle, kavgamızla, gürültümüzle net bir şekilde anlatamadık. 19 Mayıs bir milletin var olma mücadelesinin içinde bir mihenk noktası. Ancak 19 Mayıs'a giden o Bandırma Vapuru ve içindekiler İngiliz işgal biriminin vizesiyle gittiler. İstanbul'dan çıkış İngiliz vizesiyle oldu. Yıllar sonra İngiliz istihbaratının Sultan Vahdettin ve Anadolu'ya giden ekip hakkında şu tespiti var; sonra anladık ki Osmanlı döneminde bugünkü akademilerde karşılığı olan harp okulunda eğitim alan en zeki insanları Bandırma Vapuru ile göndermişler. Fakat biz 19 Mayıs'ı anarken İstanbul'a indi, Samsun'a indi. 16 Mayıs'ta İstanbul'dan çıkarken bir İngiliz vizesi vardı. İngiliz'in işgali altındaydı. Bu anlamda tarihte Kutül- Amare'yi anmadığımız gibi 16 Mayıs'ı da anmadık. Bu ülkenin en büyük düşmanının İngiliz olduğunu bu nesle anlatmadığımız sürece birbirimizle akıntıya kürük çeker, kavga eder gideriz. Bu memleketi işgal eden İngiliz, Çanakkale'ye geldiğinde 250 bine yakın ölü verdi. İşgalciler, İstanbul'dan bir kurşun atmadan çıktı. 19 Mayıs Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Vahdettin Han'ın son Osmanlı Sultanı, onun bir stratejisiyle yola çıkılan süreçte İngilizler’e karşı çıkıldı. Bu millet İngiliz'in düşman olduğunu öğrenmediği sürece, millet olmanın idrakini ve asaletini yaşayamaz.
