15 Temmuz’da öyle bir direniş ve öyle bir destan yazıldı. Cumhurbaşkanlığı bir kararname yayınladı, bu kararnameye göre, altsoy - üstsoy yani 1850 yılına kadar bakılabiliyor. Soyadı inkılabı yaptık ya; Cumhuriyetin ilk döneminde, kimin devşirme olduğu,  kimin Ermeni olduğu, kimin sebataist olduğu, kimin ne düğü belirsiz olduğunu belirlediler. Cumhurbaşkanı şu mesajı vermişti; hepinizin evvelini biliyoruz, haddinizi bilin dedi. İşin özü buydu, ondan sonra zaten 15 Temmuz başladı, bugün Rabin isimli bir aileden doğan Fettullah isimli Fetö, Vatikan’da gizli Kardinal sıfatıyla, bir törene katıldığı zaman Papa 2. John Paul vardı, onun gitti elini ayağını öptü. İzmir’de kestane pazarı vardı, Sebetaysevi, Fettullah Gülenin atası, Selanik’e sürülen sebatasevi, Sebateistler vardı bu ülkede. Sebetaysevi de İzmir’den başlamıştı. Fettullah Gülen’de İzmir’den başladı. Geldiğimiz noktada ılımlı İslam adı altında, bütün Türk Milliyetçiliğinde kenarına köşesine koydular, ve ne yaptılar; Türkiye Cumhuriyetlerinde, İslam Coğrafyasında Devlet Başkanlarının adını kullanıp büyük bir proje vardı. Bu projeyi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan halkın iradesiyle, halkın inancıyla 15 Temmuzda bitirdi. Bu Fetö denen sebataist, Yahudi tohumu, Cumhurbaşkanı Başbakan olmadan yanına gittiğinde, parti için destek istiyorlar, o zaman bile insanları dinleme gibi planları var. Asansörden iniyor ve diyor ki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önce bunlardan başlayacağız dediğini duyuyor ve bu şekilde devam ediyor durum.

Ergenekon ve Balyoz davalarında tutuklu gazeteci, Nedim Şener Ergenekon’cu diye FETÖ’cüler tarafından tutuklandı ve dedi ki Nedim bey; “ Fetö Devlete sızmıştı, Tayyip Erdoğan’a FETÖ sızmadı, FETÖ Tayyip Erdoğan’a sızarak Devleti kurtardı dedi.” Doğru aynen bu şekildeydi zaten, Milli görüş hareketiyle rahmetli nurlar içinde yatsın, merhum Necmettin Erbakan hocam, Allah rahmetiyle muamele eylesin, Milli Görüş Lideri Erbakan’la Fettullah Gülen’in hareketinin arasında bir iki sene var. FETÖ sebetaist, yerli iş birlikçi, Siyonist ve misyonerlerin adamı, derin Devlet olarak İslam kisvesi altında çıktı. Erbakan Hocam da birçok Abdurrahim Ervasi ve birçok büyüklerin duasını ve himmetini alarak, Metehan’ın kurduğu derin Devletinde oluru ile tasviri ile yol çıktılar. Netice’de Necmettin Erbakan hocanın çıkığı yolu yetiştirdiği talebesi Recep Tayyip Erdoğan, operasyonla 15 Temmuzda bitirdi. Bitiremedi aslında, Düzcemiz de bile kripto aileler var, caminin en ön safında görünüp evinde şapena gidip, Hristiyan aliler var bizim memleketimizde. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu derdi; “Bütün tarlalar sürülmüş” ama bu Milletin feraseti, bu Milletin asaleti, bu Milletin imanı, öyle bir sağlam ki Hamidullah Peygamber efendimiz, tarafından edilen dua ile biz bu coğrafyaya geldik, bizi buradan hiçbir güç atamaz.  Biz Hamidullah’ın bu diyarı benim ümmetime nasip et ya rabbim dediği ümmette millet de biziz. Bu iman ile bu asalet ile bu feraset ile dünya görüşleriniz ne olursa olsun, biz hilal ve yıldızın altında, toprak ana, Anadolu ve Devletin başına itaat, ulu emre itaat zincirini, üslubunu, edebini yaşadığımız sürece, hiçbir 15 Temmuzlar hiçbir müdahaleler bize hiçbir şey yapamaz.

 23 Temmuzdan sonra Lozan anlaşması bittikten sonrada, bu memlekette bakın neler olacak ben inanıyorum sizde inanın bakın neler olacak. Hocanın birisi bir köye imam olarak gidiyor, bir bakıyor köye kimse gelmiyor,  namazı anlatıyor, ‘namaz gerekli dinin direği.’ Hocam sen şimdi bize diyeceksin ki elini yıka, kulaklarını yıka, ayaklarını yıka, bir dünya iş diyorlar. Oyunu bırakıp gelelim de bu kadar işi biz nasıl yapalım. Hoca ‘elinizi yıkayıp gelin’ diyor. ‘Öyle abdest olur mu?’ ‘Olur’ diyor hoca, ‘elinizi yıkarken kolunuzu da yıkayın, burnunuzu yıkayın’ derken cemaat hoca çok oldu derken, ama ayaklarını yıkatacak hoca kafayı takmış.  Hoca ‘Allahuekber’ deyince camide saf saf cemaat, ama fitne boş durmuyor. Dönemin müftülüğüne şikayet ediyorlar, ‘hoca abest alma düzenini değiştirdi, namaz kılma düzenini değiştirdi.’  Müftüde oraya teftiş için birisini gönderiyor. Müfettiş bakıyor abdest dedikleri gibi, hemen o hocayı alıp başka köye gönderiyorlar, o köye de yeni bir imam gönderiyorlar, hoca geliyor köye Allahuekber deyince bakıyor saf saf cemaat, konudan kısmen bilgileniyor, ama cemaate diyor’ ayaklarınızı da yıkayın.’ ‘Valla biz hocadan böyle öğrendik’ deyince,  yeni hoca eski hocaya mektup yazıyor, hocaya artık nasıl hakaret ettiyse, sen abdesti değiştirdin, usulü değiştirdin, kaidedeyi değiştirdin, cennet ile cehennem arasında hocayı dolaştırmış, eski hoca mektubu okumuş, mektupta bir boşluğa ben ayaklarına kadar getirdim gerisini de sen hallet demiş.

Düzce’nin en önemli lisesi Turgut Özal lisesi yerini bulamadı.  Darıcı köyde 6 katlı bina burada 7 katlı bina, burası deprem bölgesi buna nasıl imar verdiniz, bu depremde sallandı peki nasıl yer bulamadınız, bu kararları neden veremiyorsunuz, buraya Milli Eğitim Bakanı geliyor buraya güçlendirme yapın diyor çözüm yok. Toplantılar düzenliyorlar, eğliyorlar, geziyorlar, tozuyorlar, olmuyor. Burada 7 katlı bina var, Bolu 2 katlıyı geçmiyor. Okulların bulunduğu arazi, alın bu okulları şehrin daha korunaklı noktalarına çelik ile yapın. 3 senedir Kazım Aktaş Orta Okulu bitmedi. Faruk Özlü ona rica, buna minnet diyecek de okul yaptıracak. Siz Milli Eğitim Bakanına Sayın Cumhurbaşkanına buradaki hali, efendim deprem oldu Adıyaman’da Allah onlara kolaylık versin de orada deprem olmadan önce bizde deprem olmuştu ve halimiz buydu. Yazık, en büyük yapılan yatırım insana yapılan yatırımdır. Siz Düzce’nin zeki neslinin önünde en büyük engelsiniz.  Bu siz dediklerimiz kim, bu işi kim yapmıyorsa o, bu işe kim çözüm üretmiyorsa bu işle dertlenmiyorsa, ayaklara kadar gelmiş iş buraya Milli Eğitim Bakanı gelmiş Cumhurbaşkanına bilgi verin, Düzce’de bütün okulların çelik kondisyonla yapılması çok mu zor bir şey. Bu çocuklar oradan oraya taşınıyor, buradan buraya taşınıyor. Allahtan korkmuyor musunuz da kuldan utanmıyor musunuz?  Bu neslin imkanlarıyla, güçle, parayla, imkanla makamla şereflenirken, etrafınızda 7 ceddinizi kurtarırken ve siyasi nimetlerin tanıdığı imtiyazlar ile yaşarken, bu çocukların neslini geleceklerini düşünmeyenlere lanet olsun. Çözüm üretemeyenler de çeksin gitsin. Mahkeme kadıya yük değilmiş, yazık oluyor yazık ediyorsunuz. Yani eylül ayında birçok okul prefabrik, bir çok okulu da oradan oraya taşı buradan buraya taşı, Düzce’de Milli Eğitim sistemi felç oldu. Sayın Cumhurbaşkanım, bunlar sizlere geliyor mu bilmiyorum? Ama buradan naçizane görüşlerim, bana kim ne derse desin, ama hizmet edin. Düzce’ye yazık, geleceğe yazık, nesle yazık.

Allah kabul etsin hacılar döndü, bu arada Hasan Şengül oğlu Ak Parti İl Başkanı da geldi, Allah hacılığını kabul etsin. İnşallah oradaki ameline duasına göre amellenir. Benim en çok, Ak Parti’den Milletvekili Aday Adayı olan Özkan Çakar’ın yapmış olduğu bir paylaşım dikkatimi çekti; “Hurma yemeye bekliyorum” diyor. Enteresan olan şu; Ak Parti’de Milletvekili  aday adayı olan bütün arkadaşlarını yarın, kahvaltıya davet etmiş. Birde grup kurmuşlar, çok ince bir akıl. Özkan abi bunu akıl ettiyse eyvallah,  danışmanı vasıtasıyla akıl ettiyse oda güzel bir akıl. Onlardan bir tanesi diyordu ki; ‘ben Milletvekili olursam veya olamazsam problem değil, çünkü bu Milletvekili aday adayları partiye, 50 bin, lira 100  bin, lira 20 bin, lira 30 bin lira, partiye bağış yaptılar. Ben seçileyim veya seçilmeyeyim önemli değil. Tüm Milletvekili adaylarını toplayacağım ve yemek ikram edeceğim, teşekkür edeceğim’ dedi.  Çünkü bir yemeği 50 bin liraya yiyebilir bir adam… Yani, netice itibariyle güzel bir başlangıçtır bu.  Milletvekilliği aday adaylığı grubu da hayırlı olsun, Özkan abinin hacılığını da Allah mübarek etsin, en kısa zamanda sizin hurmanızı yemeye, zemzeminizi içmeye geleceğiz.  Allah tüm inanları inandığı gibi değil, yaşadığı gibi inanmayı nasip etsin.

HABERİN VİDEOSU İÇİN TIKLAYIN