Bugün Cumhuriyetimiz kurucusu Gazi Mustafa Kemal’in ölüm yıldönümü. Allah bu devlete, bu millete hizmet veren, memleketimizde bugünleri bize hazırlayan tüm şehitlerimize, gazilerimize, ecdadımıza, rahmetiyle, merhametiyle, ameliyle muamele etsin. Burada bir anektodu mutlaka söylemem icap ediyor. Ben Gazi Mustafa Kemal’in İzmir İktisat Kongresi’ne gittiğinde, Balıkesir’de çıktığı hutbeden sonra bu memleketin irade ve idaresinden çekilmesini isteyen dış güçlerin tertibiyle veya bunun akabindeki gelişmelerle bu dünyadan gitmesi gerektiğine ve kendi eceliyle vefat etmediğine inanıyorum.
Allah memlekete, millete hizmet edenlere güç versin, kuvvet versin. Çünkü çok acayip bir coğrafyadayız. Avrupa ile Asya’nın birleştiği, dünyadaki birçok medeniyetlerin buluştuğu Anadolu toprakları Diyar-ı Rum tabiriyle Rum diyarının bugünkü sahiplerine bu memlekette oturmanın, kalmanın bir bedeli var. Zaman zamanda bunu ödetmek için bu diyardan gidenler bunu her zaman önümüze, binlerce yıl, yüzyıllarca sene bunun intikamıyla durdular. Kaç yıl önce euronun çıkışına baktığınız zaman, Bizans’ın kuruluşuna baktığınız zaman, Bizans’ın kuruluşunun 500. yıl dönümündeydi. Hiç unutmadılar. Bu diyardan gittiklerini, bu diyara sahip olamadıklarını hiç unutamadılar. Unutmadılar.
Biliyorsunuz, İzmir Efes’te Meryem Ana Kilisesi’nin olduğu yere gelip bunlar hacı oluyor. Mekke ve Medine’nin bir Hristiyan toprakları içinde olduğunu ve siz oraya hacı olarak gitme durumunda olduğunuzu düşünün. Avrupalı Hristiyanlarda Efes’e gelip orada, Meryem Ana’nın orada hacı oluyorlar, kendi inanışlarına göre. Ancak bu da Müslüman topraklarında, bu kin kolay kolay bitmez. Çünkü bu topraklarda hâkimiyet kurmanın bir bedeli var. Bu devleti, bu milleti seven. Hizmet eden yücelmesini isteyen herkese dolaylı ve direk ödetirler ve ödettirmek içinde mücadele ederler. Bizim her zaman akıllı ve bilinçli olmamız lazım. Ayakta durmamız lazım. Bu memleketin coğrafyası bize bu misyonu yüklüyor.
Geçtiğimiz gün İYİ Parti’nin merkez ilçe teşkilatında yönetim kurulu üyesi bir paylaşımda bulunmuştu. ‘Şerefsiz, namussuz, ahlaksız’ şeklinde. Kim demiştik onu? Demiştik ki ‘Şereflice bunu açıkla, bilelim’ demiştik. Bu şerefsiz, namussuz kim? Daha sonra bu paylaşımla ilgili çok farklı değerlendirmeler oldu. Fakat İYİ Partili Kadir Erdoğan, herhalde bu grup başkanvekili Lütfü Türkkan’ın yolundan gidip, sövdü, saydı, hakaret ama şereflice bu şerefsizin, bu kişinin kim olduğunu açıklayamadı.
Arkasından İYİ Partinin İl Başkanı Yunus Özay Er, belediye ile ilgili Faruk Özlü ile ilgili bir açıklamada daha bulundu. Şöyle bir baktık açıklamaya içinde neler var, neler… Bu kendi dili değil. Kendi dili de olsa mutlaka kenardan, köşeden derleme toplama bir insan. Siyasette eleştiri herkesin doğal hakkı. Burada demiş ki ‘Meclisinize hâkim değilsiniz. Sizin önerileriniz, sizin meclis üyelerinizin oylarıyla reddediliyor. Çünkü devreye akıl ve vicdan giriyor.’ Yani bu bir siyasetçinin söyleyebileceği bir şey. Gayet de doğal bir şey. Amma velakin burada öyle bir ifadeler var ki… ‘Basınla kavgalısınız’. Bizim kimseyle kavgamız yok! Bizim adımıza sen niye konuşuyorsun ki? Biz Faruk Özlü ile kavga etmiyoruz. Diğerleriyle de kavga etmiyoruz. Sen basın mısın, değilsin. Bizim bir kavgamız yok. Bizim tek bir kavgamız var Düzce, Düzce’nin menfaatleri. Ortak menfaat ve değerleri. Bugün bir temel atıldı. Hareket başladı bu İş Bankası’nın olduğu bölgede o adada. Yıllardır kangren olan, Düzce’nin siluetine yakışmayan, yapısına yakışmayan fuzuli bir yerdi. Düzce’nin en hassa noktalarından, kan kaybeden noktalarında, Faruk Özlü müdahale ettiği sürece, bu memlekete faydalı olduğu sürece biz kavga değil destek oluruz.
Biz kimseyle kavgalı değiliz. Yunus Özay Er, bizim adımıza da konuşma! Bir de diyor ki ‘Yönetemiyorsunuz’. Özlü’ye diyor ki ‘Yol yakınken bırakın’. Ne demek o ya? Özlü ismi önemli değil. Düzce’nin yüzde 50’sinin oy verdiği belediye başkanı. Bu dolaylı yollardan Düzce’nin yüzde 50’sine hakarettir, küçümsemektir, hafife almaktır. Hangi cüret ve mantıkla bunu söylediniz? Faruk Özlü’ye oy verenler sizin gibi düşünmüyor. ‘Yok yakınken bırakın’ demek ne demek? Tehdit mi ediyorsunuz? Peki, yol uzakken bırakmazsa ne olacak? Onu da açıklasaydınız.
Yukarıdan aşağı yazmışsınız. Sonra ‘Abi kardeş hukuku’. Adamla gidip oturuyorsun, özel toplantılar yapıyorsun, Whatsapp’tan tıkır tıkır yazışıyorsunuz. Abi-kardeş hukuku sizin bileceğiniz iş. B,iz bu dili biliyoruz. Bu belden aşağı ve ucuzlatılma olduğunu biliyoruz. Siyaset bu 8 değil. Evet, söylediğiniz gibi 19 meclis üyesinden 9’u toplantıya katılmıyor. Doğru. Bunu eleştirin, gayet doğal. Ama bu burada iki tane meseleye takıldık. Değiliz kardeşim. Biz kimseyle kavgalı değiliz. Sen bizim adımıza konuşamazsın. Bir de Dr. Faruk Özlü’ye oy verenler varken ‘Yol yakınken bırakın’ diyorsunuz. Ne demek? Böyle bir şey olabilir mi?
Seçimde gelirsin propaganda yapıp insanlara anlatırsın. İnsanlar kabul ederse vakti zamanı geldiğinde geçirebiliyorsan iktidarı ele geçirirsin. Ondan sonra da siyasetini yaparsın. Bırakmazsa ne olacak? ‘Biz Düzceliler’i sizden daha iyi tanıyoruz’ diyorsunuz. Siz Düzce’de ne kadar kaldınız? Ben Yunus Özay Er’e bir söz vermiştim. Ekranlardan da söylemiştim. Dedim ki ‘Eğer birinci sıradan milletvekili adayı olursanız size söz, oy vereceğim’ demiştim. Şahsen o sözümü geri aldım. Çünkü partinizde millete dümdüz gidip sinkaf eden bir milletvekili, ilinizde yönetimde olan birisinin telaffuz etmek istemedeğim hakaret ve tehdit gibi manifestosu… Bu mu sizin siyasetiniz? Bu mu insanlara verdiğiniz ümit?
Basında ve diğer STK’larda imanıyla duran var, vicdanıyla duran var, cüzdanıyla duran var. Biz ortak menfaatimiz Düzce, gerisi teferruat mantığıyla bakıp vicdanımızla memleketin asli meselelerine hâkim olma noktasında buradayız. İşkembemizden de bir beklentimiz yok. Onun kavağa gürültüyle işimiz yok. İkincisi Düzceliler’in iradesine, oy verenlere hadsiz ve hukuksuzca, tehdit eder gibi, çalı arkasından dolaşır gibi bir ifadeyi kabul etmiyoruz. Etmiyorum çünkü ben de Faruk Özlü’ye oy verdim. Benim oy verdiğim belediye başkanına senin ‘yol yakınken bırakın’ deme haddin yok arkadaş! Ama bu dil çok farklı bir dil. Detaylarına girmiyorum.