AK Parti Kadın Kolları Genel Başkanı ve Milletvekili Ayşe Keşir, Ticaret ve Sanayi Odası’na (TSO) 1 sene sonra hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. Çok güzel, iyi bir gelişme.

TSO’da aylardır devam eden bir gündem var, önceki dönem TSO Başkanı ve yönetimi hakkında bir soruşturma vardı. Düzce Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bilirkişi gibi görevlendirdiği Ticaret Bakanlığı’nın müfettişi, yaklaşık 3 ay gibi bir dönemde soruşturma yaptı. Mahiyetini bilmiyoruz ancak öğrendiğimiz bir şey var, 3 ayrı boyutta yapılan soruşturma Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim edildi, iddianamenin hazırlanması bekleniyor. İş hukukta. Yargıya intikal ettikten sonra iddianame çıkıncaya kadar, yargı süreci başlayıncaya kadar herhangi bir söylem yasa olarak da vicdan olarak da mümkün değil ama işin bir de arka planı var, adli ve idari olarak biten bu soruşturmaya adli olarak refere noktasında ya da yardım edilme noktasında bir müdahil olunur mu? Bildiğim, detayını hukukçular bilir de, adli yargılamada haksızın karşısında durulmaz, haklının arkasında da durulmaz, doğrunun yanında durulur. Dolu dolu Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı Yasin Emre’nin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası adli kurumunu temsil ettiği bir yerde, tavassutun olabileceğine ihtimal vermiyorum. Bununla ilgili denilen, ‘Siyasi irade, siyasi iktidar, bu konuyla ilgili soruşturmaya da adli yargıya da bir dakika diyebilir.’ Bunun siyaset makamı ya da riyaset makamı, iktidar olanlar, muktedir olanlarca olabileceğine öngörüm yok, öyle bir ihtimal de yok. ‘Eden bulur.’ denilir ya, kim ne ettiyse ne eylediyse, dünyada, belki de hiçbir şey çıkmayacak, ama öğrendiğimize göre çok sıkıntılı. Nokta atışlarıyla beraber çok sıkıntılar bir dosya diye biliyoruz. Netice itibarıyla, ‘Atılan taş ürkütülen kurbağaya değmeli.’ Ticaret erbabının ve ticaretle iştikal edenlerin, para kazanmak için emek verenlerin hakkının hukuk tarafından yerine getirilmesi, iddia edilen kişinin de masumiyeti varsa yargılama sürecinde sonuçlarını göreceğiz. Bu ekranlarda çok konuştuk, bizi farklı değerlendirenler oldu. Hukukta, ‘Ben bunu bilmiyordum.’ diye bir kural yok. Kusura bakıyor kasıta bakıyor. Kusur varsa tolere ediyor ama kasıt varsa affetmiyor.

Düzce’de siyaset ısınmaya başladı. Siyasette baktığımızda yapılan hizmetin oya dönüştürme oranı çok az. İnsanlar dokunabildiği, konuşabildiği ve riyaset makamına gelen başkanlarla seçim bitiyor. Maddi, manevi, içtimai, sosyal hallere dokunan bir belediye başkanı insanlara dokunamazsa ne olur? Seçimi kaybeder. İnsanlar kişiye özel çözümler istiyor. Düzce’de geldiğimiz siyasette bulanık bir hava var.

‘Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü’yü İzmir’den mi aday olacak?’ deniliyor, ‘Aday olamayacak.’ deniliyor, ‘Kazanır.’ deniliyor, ‘Kaybeder.’ deniliyor. CHP Milletvekili Talih Özcan, ‘Ben Düzce Belediye Başkanlığını kazanacağım.’ diyor. Mehmet Keleş’in adaylığı konuşuluyor. Ümit Yılmaz, ‘Ben aday değilim.’ diyor ama MHP’den ismi çıkıyor. ‘Düzce’de ittifak olacak.’ deniliyor. Hizmetin kalitesinden bu sonuçlar çıkmalı. Önce hizmet ve o insanlara değer verip onlara yaklaşımdaki samimiyet ölçecek bu seçimlerin kaderini. Artık Türkiye’deki birçok insan siyaseti siyasetçiye öğretecek kadar güzel biliyor. Yazdığımız, çizdiğimiz, yorumladığımız her şey toplumda kabul görmeyebilir, insanlar hizmet ve hizmeti nimet olarak sayan, külfet gibi göstermeyen siyasetçileri istiyor. 2024’teki seçimlerin tozlar yerden kalkmaya başladı. Mehmet Keleş, Faruk Özlü, Rıdvan Bilgin, Faruk Darıyerli, Ümit Yılmaz, Ayhan Şamandar’ın içerisinde rekabetli kaliteli bir seçimi göreceğiz.

MAKALENİN VİDEOSU İÇİN TIKLAYIN