NANKÖR VE VEFASIZ OLARAK TARİHE GEÇECEK
Bir haftadır konuştuğumuz konu Düzce Dağı mı? Bolu Dağı mı? Bir yere gelemedik, ama geldiğimiz bir yer var. İnsana sadakat yaraşır, görse de ikrah yardımcısıdır, doğruların cenabı Allah. Türkiye'de hakikaten toplumun büyük bir bölümünü 6 benzemezi bir masada oturtur, bir yere getiren siyasi görüşleri bizle örtüşmese de bir Kemal Kılıçdaroğlu gerçeği vardı.
Dağla Kılıçdaroğlu'nun alakası ne? Tanju Özcan. Tanju Özcan'ı siyasette milletvekilliği noktasında ve vefa noktasında bir yerde gösteren, siyasi ışığını yakan bir Kemal Kılıçdaroğlu var. Kemal Kılıçdaroğlu'na da çok ağır ithamlarla, eski yol ve dava arkadaşına, genel başkanına ‘Sen Tanrı Mısın? Cemaat misin?’ gibi çok ağır ifadeler kullanan bir Tanju Özcan var. Ona karşılık da Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ‘Ölürsem hak vaki olursa cenazeme gelme.’ diye bir karşılığı var. Dünyada vefa, vefa, vefa…
Vefasızlık ve nankörlük insanın fıtratında olduğu zaman, bu insana bir şey anlatamazsınız. Çünkü Allah'a şirk koşmak ve inkar etmek gibi bir şey. İnsanın iman noktasında, Allah'a inanç noktasında şirk koşmak veya inkar etmek, nankörlük ve vefasızlık. Tanju Özcan Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu açıklamasından sonra, nankör ve vefasız bir insan olarak tarihe geçecek. Bu nankör ve vefasız insana bizim Düzce'nin belediye başkanı da bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Ya bu nanköre, bu vefasıza ne anlatılır? Bu kadar makam, mevki sahibi insana, ifadelerine baktığınız zaman, Kemal Kılıçdaroğlu'na konuşmalarına baktığınız zaman, sizin bunda ne emeğiniz, ne vefanız var da hangi liyakati bekliyorsunuz? İnsan etrafıyla, dostlarıyla, çevresiyle gelmişiyle, geçmişiyle değer görür.
BOLU DAĞIN DA BAYIRIN DA SAHİBİ OLMUŞ
Düzce Dağı olsa ne olur? Bolu Dağı olsa ne olur? Düzce'nin sınırları içinde, bakın Yedigöller’e. Dört tane göl bizim sınırlarımız içinde, ama niye oluyor böyle? Yaylalarda bir sorun var. Çünkü biz daha hala uzayan kol bizden olsun misali ‘Sen ne milletsin?’ diyoruz. Ama liyakatli olup olmaması, becerikli olup olmaması, iş bitiren olup olmaması önemli değil. Bizden olacak, bizim milliyetimizden olacak diye kavga ederken Bolu aynı dili, aynı duyguyu paylaşan idarecilerle beraber, Abant’ın da yaylaların da Yedigöller’in de göllerin de dağın da bayırın da sahibi olmuş.
Düzce'ye gelince; Düzce'de bir Kuzeybatı çevreyolu var. Proje güzel, hayal güzel peki, bu Kuzeybatı Çevreyolu çok mu zordu? Sayın Cumhurbaşkanı’nın yanında devamlı bulunan, telefon diplomasisi kuran Ayşe Hanım, Kadın Kolları Genel Başkanı olarak Sayın Cumhurbaşkanı’na izah edip de ‘Bizim Düzce’nin hayati meselelerinden bir tanesi Kuzeybatı çevreyolunu yapıp da, bizim şehrimizin yaşam kalitesini daha yükseltelim.’ diyemez miydi?
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi gayet iyi, Nedim Sözbir rektör mücadelesini en güzel şekilde veriyor. Cengiz Tuncer var, mücadelesini veriyor. Fakat bir düzene girmedi burası. İnsanlar buradan bir mutlu olamadı. Sakarya'ya gidiyorsunuz, Sağlık Bakanlığı Tıp Fakültesi Uygulama Hastanesi. Bolu'ya gidiyorsunuz, Tıp Fakültesi Sağlık Bakanlığı Uygulama Hastanesi. Düzce'ye geliyorsunuz, Düzce Üniversitesi Sağlık Bakanlığı’na bağlı değil. İnsanlar özel sıraya girmek için, özel muayene yaptırmak için, özel tahlil yaptırmak için, özel röntgen çektirmek için para harcıyorlar. Oradaki de hastane, buradaki de hastane. Düzce Devlet Hastanesi statüsünde Sağlık Bakanlığı'na yönetimi geçmeliydi. Gerek kişisel, gerek kurumsal, gerek ticari, gerek devlet gücünü kullanarak baskılara maruz kalıyoruz.
ÇEVREYOLU YAPILSIN KALİTEMİZ ARTSIN
Hızlı tren bir lobi… Elinden geldiği kadar yapılamaz mıydı? Bunlar olamaz mıydı? Olabilirdi. Rahmetli Avni Akyol'a, hayatta olan Necmi Hoşver’e Allah size sağlıklı uzun ömürler versin. Sayın Akyol’u da rahmetiyle muamele eylesin. Necmi Hoşver gibi bir milletvekili şu anda bir Talih Özcan var. Halkın içinde halkla birebir. 3-4 tane insanla fotoğraf çektirmekle olmuyor. Etkili insan yetkisiz, yetkili insan etkisiz. Ben her zaman şuna inanıyorum; bir insan ölecek. Şato gibi evler var, en güzel lüks yatlar var. Ama içinde bir mezar odası yok. Nasıl çıkılacak o evlerden? En son 1 metrelik yere giriyorsunuz. Bir eseriniz olsun Düzce’ye bırakacak. Talih Özcan bir açıklama yaptı. Tanju Özcan ve Faruk Özlü'nün doğru bir şekilde enerjilerini memlekete harcamalarını ve bunun pek faydalı olmadığını belirtti. İnşallah o noktaya gelinir, ama benim geldiğim nokta şu; İspanya'da böyle ekonomik bir sıkıntı var. Bir Amerikalı direktör İspanya devlet başkanına sormuş ‘Nasıl bu ülkeyi yönetiyorsun, nasıl yönetiyorsun?’ Bir kısmını arenada, bir kısmını futbol sahasında.’ demiş. Düzce'nin gündemi gelecek olmalı. Bizim Kuzeybatı çevreyolumuz ne olacak? Bizim imtiyazımız, imkanımız olmadan bu hastanelerdeki halimiz ne olacak? Bundan dertleniyor musunuz Sayın siyasetçiler? Sayın Keşir, Sayın Öztürk, Sayın Şengüloğlu, Sayın Caboğlu dertleniyor musunuz? Dert bu olmalı. Sayın Faruk Özlü hakikaten dert bu olmalı. Çünkü içtimai kimlikleri olan, adamı olan, tanıdığı olan dağları aşırıyor. Vatandaş memleketimizin ali kurbanları düz yolda şaşırıyor, ovada yürüyemiyor.
KIRK YILLIK KANKİ OLDU MU YANİ?
Pazartesi günü yeniden refah dosyasını açıyoruz. Yeniden Refah’ın bir il başkanı var. Bir akçeli işler var, paralar oraya gitmiş, buraya gitmiş, onların detaylarına gireceğiz. Düzceli de değil. Dolaşmış gelmiş, en sığınacak liman burayı bulmuş. Onları da izah edeceğiz. Ancak şunu düşünmemiz lazım; Siyaset yapan adamın bir sosyal medyası olur. Facebook olur, Twitter olur, Instagram olur, TikTok olur, bir şey olur. Sosyal medya ve profil fotoğrafı olur. Ne sosyal medyası var, ne profili var. Geldiği günle, şu an geldiği duruma baktığınız zaman şu söz geliyor aklıma: ‘40 yıllık kani oldu mu yani?’ Davut Güloğlu'nun ne olduğunu, Yeniden Refah’ın il başkanının neler yaptığını ve neler yapmak istediğini, il teşkilatının neden görevden alındığını pazartesi günü bir ele alacağız. Şu memlekette zaten anlattığımız sorunlarda liyakatli olmayan, dertli olmayan sadece bu yerlerden dünyalık için, egoları için, lay lay lom için, faydalanmak için gelenlerin ne olduğunu hep beraber göreceğiz.