Köşe yazısı yazmak, bacak bacak üstüne atarak, çay ocağında havaya sallamaya benzemiyor. İnsanların yüzüne söyleyemeyeceğiniz sözleri konuşup, sonra da inkâr etmeye hiç benzemiyor.
Çünkü söz uçar, yazı kalır. Hatta kimliği sahtekar olanların yazısı bile kalır.
Yazmak; hayata, yaşama, geleceğe değer katmaktır. Araştırmak, bildiğini aktarmak, görüşünü fikrini ortaya koymaktır.
Kısacası yazmak kolay iş değildir. Çünkü gün gelir, yazdığınızı ortaya koyarlar, yok sayıp kıvıramazsınız.
Bizim yazmaktan muradımız, bir arada yaşadığımız coğrafyaya değer katmak, birlik beraberlik içinde huzurlu yaşamaktır.
Beğenirsiniz beğenmezseniz, eleştirirsiniz desteklersiniz, tercih sizin. Hatta oturup cevap bile yazabilirsiniz. Hakaret hariç, haksızlık bile yapsanız, itiraz edenin gözü çıksın.
Amma ve lakin, ne hikmetse Düzce'de çok kötü bir hastalık peydah olmuş. Düzce'nin etinden sütünden faydalananların kitabında hizmet etmek kalmamış. Çünkü çoğu, halka hizmet etmeyi, egolarına hizmet etmek zannediyor.
Binbir takla, yıkama yağlama ile yer buldukları makamlardan güç alarak keyif çatıyorlar.
Oysa aklın yolu bir.
Ne demiş atalarımız: "Marifet iltifata tâbidir." Yani demem o ki, yine atalarımızın dediği gibi at binenin, kılıç kuşananın olmalıdır. Her şey, onu gereği gibi kullanmasını bilene yakışır.
Yoksa yazdığını okumaktan, okuduğunu anlamaktan aciz insanlardan, toplumun müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını yerine getirmesini bekler dururuz.
Dünyayı sanallaştırmak için her yolu deneyen küresel güçler için kolay lokma oluruz.
Ne diyor Allah'ın Resulü: "Allahu Teala akıldan daha değerli bir şey yaratmamıştır."
Zeyyad (R.A.) ise, "Hatadan sonra çare arayan, akıllı sayılmaz. Akıllı, çareyi hataya düşmeden arar ve kendisini hatadan korur.” diyor.
Düzce'nin, Düzcelinin oturup şapkayı önüne koyma zamanı geldi geçiyor.
Ama ortada şapka yok.
(Şapka; başı doğal etkilerden korumak için giyilen, keçe, hasır, fötr vb.den türlü biçimlerde yapılan başlık.)
Kalın sağlıcakla...