Türkiye genel seçimleri, en geç 18 Haziran 2023 tarihine kadar yapılacak. Dolayısıyla 11 aydan daha az bir zaman kaldı. Artık birinci gündemimiz seçim olmaya başladı.
Gündem seçim olur da demagoji olmadan olur mu? Bizim demagoglar 4 yıldır bu ortamı bekliyor. Aslında evde, işte, sokakta, kahvede kısacası hayatlarının her anında her zaman demagoji yapıyorlar ama seçim dönemi kadar etkili olamıyorlar.
Türk Dil Kurumu, demagojiyi; bir kimsenin ya da topluluğun duygularını kamçılayarak, okşayarak, ona ya da onlara gerçekdışı şeyler söyleyerek onu ya da onları kendine çekmeye çalışma olarak tarif ediyor.
Demagoji yapanlar, her şeyi çok bilirler ve şiddetle savunurlar. Özgüvenleri çok yüksek olduğu için beden dilini iyi kullanırlar. Dinleme huyları olmadığından karşısındaki insanı konuşturmazlar. Asla yenilgiye tahammülleri yoktur. O nedenle karşı fikre saygı duymazlar.
Oysa siyaset güncel bir şeydir. Çünkü insan ile yapılır. İnsan ise sürekli değişen bir varlıktır. Bebektir, çocuktur, delikanlıdır, eştir, annedir, babadır, dededir, ninedir en sonunda ise mevta olur. Ve insanın her dönemde söylediği de, yaptığı da farklıdır. Hayalleri de, beklentisi de, ihtiyaçları da her gün değişir. Çünkü dünya da değişir, gelişir. Dolayısıyla müşterek nitelikteki ihtiyaçlar da sürekli değişiklik gösterir.
Dolayısıyla demagogların iddiaları hiç bir anlam taşımamaktadır. Çünkü onlar hep geçmişle ilgili argümanlar üzerinden konuşurlar. Oysa seçmen bugünü anlayan, gelecekten bahseden siyasetçiler arar. Seçmen için önemli olan, geleceğe değer katacak, ayakları yere basan, uygulanabilir projelerdir.
45 yıl aktif siyaset yapan bir kardeşiniz olarak gördüm ki, ideolojik düşünen, şartlar ne olursa olsun partisinden vazgeçmeyen seçmen oranı %70ler civarında. %10'un da adaya göre karar verdiğini düşünürsek, geriye kalan seçmenin %20'si iktidarı belirler. Evet demokrasi dediğimiz bu. Araştırıp inceleyen bu seçmeni, kim ikna ederse, ipi o parti göğüsler. Demagogların hedefi de işte bu seçmen kitlesidir.
Tarihçi Reinhard Luthin diyor ki; "Demagoji yapanlar, hitabet, pohpohlama ve hakaret etme konusunda beceriklidir. Önemli konuları tartışmaktan kaçınır. Herkese her şeyi vadedebilir. İnsanların aklına değil, duygularına hitap eder. Dinsel, ırksal veya sınıfsal önyargıları sömürmekten kaçınmaz. Öyle olmasa dahi her zaman halk adamı gibi görünür.
Sözün özünü bilge insan, Konfüçyüs söylemiş:
“Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınız.”