Biz şu anda Gölyaka Sapağı’nda bir iş yerindeyiz. Buraya niye geldik? 3 Mart 2024 günü haber merkezimize bir görüntü düştü. Bu görüntüde sanayi bölgesinde bir çöp konteynerinde kemik görüldü, kemikler bırakılmış. Bu kemikler buraya niye bırakıldı diye değerlendirilirken, Tarım İl Müdürlüğü’nün veterineri ilk intibasını ‘Bu kemik at kemikleri’ diye açıkladı ve iş yerinin de ‘Korkmazlar Pide’ olduğu gündeme taşındı. Ancak biz esnafımızın ticari itibarını kollama adına isim vermeden biz bu haberi girdik. İkinci intiba olarak ise saatler sonra valilikten bir açıklama yapıldı. Dedi ki ‘Bu tek tırnaklı et olduğu kanısına varıldı.’ Şimdi biz de haberi resmi kanallardan teyit edildiği için ‘Bir lokanta ve kasapta at eti var.’ diye haberi yaptık. Tüm Düzce basını yaptı. Ayın 6'sında Ankara'dan yetkili laboratuvardan gelen tetkike göre bu kemiklerin danaya ait olduğu yönünde sonuç geldi. Bir iş yerinin, 20 yıldan beri ticaret yapan bir işyerinin itibarı ve güveni sarsıldı. Düzce tüm basın bunu yaptı ve bu iş yeri sahipleri Sayın Vali’den randevu istediler. Sayın Vali Selçuk Aslan ‘Bir dakika bekleyin burada bir hata yapıldı, bir eksik yapıldı.’ deyip geçtiğimiz ay bizleri, Düzce basınını burada toplayarak Sağlık İl Müdürünü, Tarım İl Müdürünü, Emniyet Müdürünü, İl Jandarma Alay Komutanını ve devletin ricalini buraya getirip bir yemek yendi. Tabiri caizse devlet ‘Pardon!’ dedi. Vali de gerçekten bir devlet aklıyla, devlet yaklaşımıyla buradaki hadisede yapılan hatayı tabiri caizse ‘Pardon’ diyerek iş yerini onore etti. Ancak toplumda 20 yıldan beri emeğiyle, gecesiyle, gündüzüyle mücadele veren bu insanlar ne oldu? At eti satan, at eti üreten bir işletme gibi lanse edilmiş oldu. İsim verilmedi ama adres buraya çıktı.

BU NASIL BASİRETSİZLİK?

Burada bir cehalet var, burada bir basiretsizlik var, burada bir beceriksizlik var. Bir memur, bir görevli yani 20 yıllık da görevli atın iskeleti ile dananın iskeletini birbirinden ayıramayıp devletin valisine bu şekilde bilgi vermiş. Biz de bu bilgilere göre bu haberi yaptık. Tabiri caizse işletme yargısız infaza muhatap oldu. Netice itibariyle bu kişi hakkında yasal işlem yapıldı. 657'ye tabi olan bütün mevzuatlar uygulandı.

VETERİNER HATASININ CEREMESİNİ 2O YILLIK İŞLETME ÇEKTİ

Şimdi biz buraya bugün (3 Temmuz) Öncü Ailesi olarak geldik. Öncü Ailesi olarak biz pidelerimizi yedik, etimizi yedik, tatlımızı yedik. Daha önce Düzce basınındaki arkadaşlar da bunu yedi. Ben Düzce basını olarak bu hatadan dolayı, bu eksikten dolayı, bu basiretsizlikten dolayı, bu beceriksizlikten dolayı, bu sorumsuzluktan dolayı bizi de düşürdüğü bu boşluktan dolayı tüm Düzce halkından ve kamuoyundan, özellikle işletmenin emektar insanlarından özür diliyorum. Tabiri caizse burada bir işgüzarlık var. Bir cehalet mi diyelim, ihanet veya başka bir kasıt aramıyoruz. Peki bu işletmenin ne yapması lazım? Bu işletme sıyırdığı etlerin kemiklerini burada bir konteynere koyması lazım. Burası belediye mücavir alanları içinde değil. İl Özel İdaresi mücavir alanları içinde haftada bir geliniyor buraya. Haftada bir bu çöpler alınıyor. Köy statüsünde bir hafta boyunca konteynerde kalacak olan et, kemik bu memlekette koku salar, hastalık salar. Çünkü bakterisi çok hızlı üreyen bir madde kemik. Netice itibariyle bunlar da böyle bir çözüm üretmişler. Bu çözümde bu devletin de bir ihmali var. İşletmenin devamlı kemiğini bıraktığı bir yer olmalıydı. Devlet buna benzer iş yerlerinden haftada bir ise alması gereken günde almalıydı.

Ben buradaki hadiseyi net olarak anlatıyorum. Diyorum ki nasıl diploma verildi, kim verdi onu da bilmiyoruz da bir veterinerin basireti bağlanmıştır. Ancak bu noktada bir memurun bir işletmeyi ve bir toplumu nasıl değiştirdiğini daha iyi gördük. Ben bunu söyledikten sonra burada işletmenin sahibi var. Yanımda Yaşar abi var. Bu konuyla ilgili ekleyeceğin bir şey var mı?

Yaşar Korkmaz: “Biz burada çok olumsuz bir durumla karşı karşıya kalıp mağdur olduk. Bunun tabii ki bir kasıt olduğunu düşünmüyoruz. Bilinçsizlik diyorum yani, devletimize bırakıyorum. Halkımızın teveccühüne bırakıyorum artık buradan ötesini. Biz kendimizden eminiz. Bizim abdestimizden de şüphemiz yok, namazımızdan da yok. Başlı başına hayatımız değişti. Bu noktadan sonra yüzde 50'nin aşağısına bizim işimizi düşürdüler. Biz böyle bir duruma maruz kaldık. Takdiri toplumumuza bırakıyorum, halkımıza bırakıyorum.”

Cemil Korkmaz: “Kardeşimin dediklerine katılıyorum aynı şekilde mağdur kaldık. Böyle olmaması lazımdı. Ama Sayın Valimiz geldi, gerekeni yaptı. Ama bu yeterli gelmedi. Şu anda da inşallah düzeleceğine inanıyoruz. Çiğ yemedik, karnımız ağrısın. Kardeşimin dediği gibi abdestimizden de eminiz, namazımızdan da. Böyle bir duruma maruz kaldık. İnşallah bundan sonrasında toparlanacak, zamana ihtiyacımız var, mücadelemize devam ediyoruz. 12 yaşımdan beri bu işi yapıyoruz, 55 yaşındayım. Ne rengini gördük ne kemiğini gördük. Ama böyle bir şeyin tamamen bir talihsizlik diyelim bilinçli olan bir şey de değil, kastı olan bir şey de değil buna eminiz.”

DÜZCE BASINI OLARAK ÖZÜR DİLİYORUZ

İşletmelerin kaderlerine yön veren, devletin mevzuatını uygulayan memurlar, çok vicdanlı, çok hassas olmalı. Söz vardır iş bitirir, söz vardır baş götürür. Memurlarımız ve devlet görevlilerimiz görevlerini yaparken çok hassas davranmalı. Çünkü onların ayın 15'inde bir tereddüdü yok, devlet maaşını veriyor. Her sabah uyandığı zaman o günkü yevmiyesini alıyor. Ama bu insanlar sabah kalktıklarında kaç kişiye istihdam sağlıyor. Aynı zamanda mücadele veriyorlar. Öyle Yörük malıyla kurban kesmiyorlar. Mücadelelerini veriyorlar, emek veriyorlar. Bu emekler zayi edilmemeli. Güzel bir sözden bu işi tatlıya bağlayalım. İnşallah bizim inancımızda bir ifade var, ‘Her hayrın içinde bir şer, her şerrin içinde bir hayır vardır.’ İnşallah bu şer hal işletmeye hayırlar kazandırsın. Düzce'deki tüm esnaflarımıza inşallah hayırlı, bereketli, bol kazançlı günler nasip etsin. Çünkü bugünlerde insanlar gerçekten ekonomik olarak yaşadıkları sıkıntıdan dolayı, yeme-içme-gezme gibi ihtiyaçlarından fedakarlık ediyor. Ama emek veren, emekçi olan insanlara da Allah kolaylık versin. Temel’e sormuş komutanı; ‘Temel, düşman karadan gelirse ne yaparsın?’ ‘Ateş ederim komutanım.’ ‘Havadan gelirse ne yaparsın?’ demiş komutan. ‘Ateş ederim komutanım.’ demiş. Komutan, ‘Ya yerin dibinden gelirse?’ Temel cevap verememiş. ‘Komutanım bu memleketin benden başka askeri yok mu?’ demiş. Bu memleketin basınına ve insanlarına emek veren bir kardeşiniz olarak ben bir daha söylüyorum. Bu işletmeden çıkan enformasyon dolayı Düzce basını adına, tüm arkadaşlarımız zaten haberi yapanlar da buraya gelmişti. Belki böyle bir şey olmadı ama tüm arkadaşlarımız adına özür diliyorum. Tüm esnafımıza hayırlı, bereketli, kazançlı günler diliyorum.

PROGRAMIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN;