Para etmeyen değerler yığınının gölgede bıraktığı hakikatlere odaklanan birileri insan hayatının her anında en ihtiyaç duyduğu konuların başında geliyor. Yani, “çok güzelsin/yakışıklısın, zekisin, akıllısın, başarılısın vs…” övgüleriyle senden bahsedenden ziyade “ne olacak bu memleketin hali ağabey?” sorusunu sorabildiklerimizden bahsediyorum.
Bir yandan “Türkiye Yüzyılı” şarkıları söyleniyor, diğer yandan “Türkiye’nin Yüzyıl geriye gittiği” iddia ediliyor.
Doğru ne? Yanlış ne? Ortada durmak ama nasıl? Birini yüceltmeyeyim diğeri darılmasın derken, hiç kimseye faydası olmayan tartışmalarla köreltiyoruz kendimizi.
Üstat Necip Fazıl’ın ifadesiyle; “paha biçilemez mirasın üzerinde tepinen ahmak evlatlar gibiyiz…”
Milletvekili listeleri, listelere girenlerin vizyon eksikliği, siyasi dinamikler, çeşitli politik fraksiyonlar gibi para etmeyen değer yığınları, hakikati görmemize engel oluyor olabilir mi?
Yeteri kadar uyanık değilsek bal gibi olur!
Coğrafya kaderdir! Bulunduğumuz coğrafyanın kaderinden pay alırız. Kaderimizi şekillendiren coğrafi gelişmelere kulak tıkar, gözümüzü kapatırsak, Türkiye Yüzyılını başlatan Erdoğan’ın kadrolarında bile yer alsak, 3 bin yıllık tarihin bize bıraktığı paha biçilemez mirası heba ederiz.
Seçimler gelir geçer, TBMM koltuklarında oturanlar değişir, yüzyıldır değiştiği gibi… Değişmeyen ve değişmeyecek olan tek şey: “bin yıldır bu topraklardayız ve olmaya da devam edeceğiz” inşallah…
Fikirlerine önem verdiğim, entelektüel birikimiyle dünyayı başka bir pencereden gören ve isteklisine de gösteren bir ağabeyim şöyle söyledi:
“küçük hesapları bırakıp büyük resme bakalım! Balkanlara Türkiye 1 tabur asker gönderdi, neden? Güney sınırlarımızda kimler hangi hesapları yaparken, biz küçük hesaplarla gerçek resmi gözden kaçırıyoruz? Savunduğu değerlere hiçbir kutsallığı olmayan hayaller uğruna ihanet edenlerin kimlerin talimatıyla hareket ettiğine bakalım…”
Yani kısaca; Balkanlarda 1 tabur askerimizin hangi sebepten dolayı orada bulunduğunu bilmezsek, Suriye’den askerimizi geri çekme fikri cazip gelir.
Mavi Vatan’da yüzen gemilerimizin, yerleri inleten tanklarımızın, Gökyüzünde süzülen uçaklarımızın adlarının neden, Yavuz, Fatih, Abdülhamid, Altay, Kaan, Kızılelma olduğunu bilmezsek, doların bilmem kaç TL olduğu gözümüze batabilir…
Yani diyeceğim o ki:
Sancak düştüğü yerden kalkar! Bu yazı başladığı yerde biter;
“Para etmeyen değerler yığınının gölgede bıraktığı hakikatlere odaklanan birileri insan hayatının her anında en ihtiyaç duyduğu konuların başında gelir. Arayın bulacaksınız…”