Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri Farkındalık Ayı nedeniyle Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Engin Yurtçu, rahim ağzı kanserinin gelişimindeki en ciddi risk faktörünün HPV virüsü olduğunu belirterek, çocukluk çağında koruyucu aşılanmanın önemine işaret etti. Son günlerde basında HPV aşıları ile ilgili kadın sağlığını tehdit eden asılsız haberler yapıldığını anımsatan Yurtçu, “Bu gerçek dışı ve tıp etiğine aykırı haberlere halkımızın itibar etmemesini diliyoruz.” ifadesini kullandı.

Rahim ağzı kanseri her yıl binlerce kadının sağlığını etkiliyor ve ölümlere neden oluyor. Serviks kanseri kadınlarda en sık görülen dördüncü kanser olmakla birlikte, kansere bağlı kadın ölümlerinde de hala dördüncü sırada yer alıyor.

“Korunma, çocukluk çağında HPV aşılanmasından geçiyor”

Rahim ağzı kanserinin önlenebilir bir hastalık olduğunun altını çizerek sözlerine başlayan Dr. Öğr. Üyesi Engin Yurtçu, Sağlık Bakanlığı’nın da belirttiği gibi “Bir ülkede rahim ağzı kanserinden kaynaklı ölümü engellenen kadın sayısı o ülkenin sağlık hizmetleri yönünden gelişmişliği ve kadına verilen değer ile doğru orantılıdır.” diyerek, rahim ağzı kanseri için primer korunmanın çocukluk çağında HPV aşılanmasından geçtiğini söyledi. Rahim ağzı kanserinde, tarama yöntemleri ile erken tanı alındığında hastalığa bağlı ölüm oranlarının büyük oranda azaltılabildiğinin kanıtlandığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Yurtçu, serviks kanseri sıklığının etkin tarama programları sayesinde son yıllarda gelişmiş ülkelerde azalmış olduğunun altını çizdi. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerde önemli bir sağlık sorunu olmaya devam ettiğini de sözlerine ekledi.

1-215

Tedavide erken teşhis önemli

Serviks kanseri ve kanser öncülü lezyonların (preinvaziv lezyonların) neredeyse tamamından HPV (insan papilloma virüsü) enfeksiyonlarının sorumlu tutulduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Engin Yurtçu, “HPV’nin 200’den fazla tipi mevcuttur, HPV tip 16 ve 18 en sık görülen ve en karsinojenik tiplerdir. Serviks kanseri aslında persiste eden HPV enfeksiyonu ile ilişkili lezyonlara bağlı uzun bir preinvaziv döneme (kanser öncesi dönem) sahip olması, bu preinvaziv lezyonların HPV testi, servikal sitoloji gibi tarama programları ile erken teşhis edilmesi, bu lezyonların efektif bir şekilde tedavi edilebilmesi ve HPV aşılarının kullanıma sunulması ile önlenebilir bir hastalık olarak kabul edilmektedir.” dedi.

Sağlık Bakanlığı desteğiyle taraması ücretsiz yapılıyor

Rahim ağzı kanseri için tarama testlerine 21 yaşında başlanmasının önerildiğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Yurtçu, “21-29 yaş arası kadınlar için 3 yılda bir sitoloji ile tarama yapılması önerilmektedir. 30 yaşından sonra ise HPV ve smear testlerinin beraber kullanıldığı tarama stratejileri önerilmektedir. 65 yaş ve üstü kadınlarda önceden yeterli tarama yapıldıysa ve tarama sonuçları negatif ise taramaya devam etmeye gerek yoktur.” şeklinde konuştu.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğr. Üyesi Yurtçu, ülkemizde rahim ağzı kanseri taramalarının Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM)’nde, Aile Sağlığı Merkezleri (ASM)’nde, Toplum Sağlığı Merkezleri (TSM)’nde ve Sağlıklı Hayat Merkezleri (SHM)’nde ücretsiz olarak yapıldığını söyledi.

“Tarama sayesinde kansere ilerlemeden tedavisi mümkün”

Türkiye’de bilimsel verilere uygun tarama ve yönetim programlarının mevcut olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Yurtçu, “Kadınlarımızın serviks kanseri, kanser öncülü lezyonlar ve HPV hakkındaki bilgi düzeyleri ve farkındalıkları arttıkça tarama programlarına katılımları artmaktadır. Tarama sayesinde kansere ilerlemeden öncül lezyonların tanısı ve tedavisi mümkündür.” dedi.

“Vakalara hiç taranmamış veya yetersiz taranmış kadınlarda rastlanıyor”

Serviks kanseri vakalarının çoğunun hiç taranmamış veya yetersiz taranmış kadınlarda meydana geldiğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Yurtçu, “Tarama stratejilerinin amacı, invaziv kansere ilerlemesi muhtemel servikal kanser öncülü lezyonları saptamak ve tedavi etmektir. Bunun yanında kansere ilerlemeyecek geçici HPV enfeksiyonu ve ona bağlı iyi huylu lezyonlara gereksiz müdahalelerden kaçınmak tarama stratejilerinde önem arz etmektedir.” şeklinde konuştu.

“Rahim ağzı kanserinin gelişimindeki en önemli risk faktörü HPV”

Rahim ağzı kanserinin erken dönem belirtileri arasında vajinal akıntı (kanlı ve kötü kokulu), ilişki sonrası kanama ve düzensiz vajinal kanamanın yer aldığını ifade eden Düzce Üniversitesi öğretim üyesi, “Rahim ağzı kanserinin gelişimindeki en önemli risk faktörü human papilloma virüs (HPV) ile olan uzun süreli enfeksiyonlardır. Bu enfeksiyonların özellikle cinsel yollarla bulaştığını bilmek önemlidir. Bunun dışında sigara kullanımı, genital enfeksiyonlar ve immun yetmezlik gibi durumlar rahim ağzı kanser riskini arttırabilir.” diyerek açıklamalarına devam etti.

“HPV koruyucu aşılar etkili oluyor”

Aşıların önemini vurgulayan Yurtçu, “HPV virüsünün bulaşması veya kadınlarda lezyon oluşturabilmesi HPV aşıları tarafından önlenebilmektedir. HPV aşıları dünyada 2006 yılından beri kullanılmaktadır. Şu anda dünyada 125 ülke kız çocukları için 47 ülke ise hem kız hem de erkek çocukları için HPV aşılamasını rutin aşı programında önermektedir. HPV koruyucu aşıları Dünya Sağlık Örgütü tarafından son derece güvenli olarak kabul edilmektedir ve bilimsel veriler HPV aşısının rahim ağzı kanserini çok yüksek başarı ile önlediğini göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü HPV aşılamasında hedeflere ulaşılması durumunda rahim ağzı kanserinin dünyadan silinmesinin mümkün olduğunu belirtmiş ve tüm ülkelere bu hedefe uygun olarak tarama programları ve HPV aşılamasını önermiştir. Son günlerde basında HPV aşıları ile ilgili kadın sağlığını tehdit eden asılsız haberler yer almıştır, bu gerçek dışı ve tıp etiğine aykırı haberlere halkımızın itibar etmemesini diliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Rahim ağzı kanserinin ve öncül lezyonlarına teşhisin, anormal tarama testi sonuçları saptanan hastalarda yapılan rahim ağzı görüntülemesi (kolposkopik) esnasında alınan biyopsiyle konulduğu bilgisini veren Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Engin Yurtçu, yine jinekolojik muayene esnasında bir lezyondan şüphelenildiğinde alınan biyopsiyle de tanı konulabildiğini dile getirdi.