UCUZDUR VARDIR BİR İLLETİ, PAHALIDIR VARDIR BİR HİKMETİ

Abone Ol

FARUK ÖZLÜ SAHAYA İNDİ

SUSUZ YAŞAMAK İSTEMİYORUZ

Düzce'nin gündemleri bir hayli yoğun. Sayın Belediye Başkanı Faruk Özlü, Uğur Suyu üzerinde HES olan, hidroelektrik santralleri olan bölgeye ‘Suya burada ne oluyor, ne bitiyor?’ diye incelemeye gitti.  Hatta bundan önce biz Öncü Haber olarak bunu geçen hafta gündeme getirmiştik. HES bölgelerinde incelemelerde bulundu. Tabii hidroelektrik santralleri hayatı kolaylaştırıyor. Evet hayatımıza kalite katıyor ama bir yandan da gidiyor. Hidroelektrik santralleri doğanın yapısını çok bozuyor. Ekolojik dengeyi bozuyor ve aynı zamanda da su meselesinde de Düzce’ye ciddi sıkıntısı var.

ADAM 10 YIL ÖNCE SÖYLEMİŞ

Şimdi ben daha gerilere gidiyorum. 2016 veya 2015 yıllarına gidelim; o zaman Belediye Başkanı Mehmet Keleş, Düzce Milletvekili ve Bilim ve Sanayi Teknoloji Bakanı Sayın Faruk Özlü.

O yıllarda Düzce Belediye Meclis Üyesi olan Murat Özsoy bir asbestli boruyla geliyor meclis toplantısına. Orada suyumuzun yetersiz olduğundan tutun da ‘Bu asbestli borularla insanlara bu suyu nasıl içiyorsunuz?’ diye feryat ediyor. Milliyetçi Hareket Partisi Belediye Meclis Üyesi Murat Özsoy’a, insanlar gülüyor. Yani pek nazarı dikkate almıyorlar. Yaklaşık 10 yıl önce bu iş gündeme gelmiş. Bu sıkıntı gündeme gelmiş ve mecliste gündemde en üst seviyeden gelmiş. Fakat o günden bugüne kadar makul, mantıklı, somut bir çözüm önerisi olmamış. Belediye başkanları genelde altyapı işine girmezler, altyapı işi çok müşkülatlı. Seçim kaybettirir. Faruk Özlü'nün bir daha aday olma durumu yok, beklentisi de yok. Düzce'nin her tarafını oysun o asbestli borulardan kurtarsın. Yüzde 54 kayıp-kaçak bedelini yaparsa ancak o yapar. Çünkü bir daha burada hesabı olan bir belediye başkanı bu işlere girmez. Biz de bu sene yaşadığımız susuz yazı, iki sene sonra yaşamayalım. Susuzluk yaşamak istemiyoruz. ‘Kar yağmıyor.’ diyorlar. Ancak gerek İstanbul'a su veren, her tarafı su olan Düzce'de susuzluk çekmek akıl karı değil. İnşallah bu projeler hızlanır. Paranın bol olduğu zaman da yapılmamış ama paranın kıt olduğu zamanda yapmaya çalışıyoruz.

KİMSE DOMUZ ETLİ YİYECEĞİ SUNMAZ

TEDARİK NOKTALARINA DİKKAT EDELİM

Domuz eti vakasını Türkiye konuşuyor. Düzce de konuşuyor. ‘Saydam Catering domuz eti kullandı.’  diye. Ben baştan beri de söylüyorum; Saydam veya herhangi bir firma bilerek, isteyerek, görerek, duyarak, fark ederek domuz etini bu memleketteki insanlara yedirmez. Fakat burada bir açıklama yaptılar. Tarım Bakanlığı’nı yetersiz buldular, kendilerine göre doğruları vardır, belki de doğrudur bilemiyorum. Tarım Bakanlığı'nın bu konudaki zamanlama ve tahlil noktasında bir zafiyet olduğundan bahsettiler. Hadise şu; bu açıklamanın içinde bu eti nereden aldıklarını, kimden aldıklarını açıklasınlar. Yani piyasadan uygun tabii et alındı. Domuz etinin pahalı olduğu yer de var, ucuz olduğu yer de var. Domuz eti Türkiye'de satılıyor, 30 bin ton kayda girmeyen domuz eti var. Türkiye'de ihracat için domuz çiftlikleri var. Ben şuna inanıyorum; Düzce'de hiçbir kuruluş, hiçbir lokanta bilerek, isteyerek fark ederek gerek ekonomik gerek farklı bir sebepten dolayı domuz eti ürününü kullanmaz. Et aldığınız yer, tedarik ettiğiniz nokta baştan sona takip edilmediği zaman, her zaman herkesin başına gelebilir. Düzce'de yeteri kadar hayvan da kesilmiyor. Kesim noktasında tüm Düzce'nin, bölgenin cazibe merkezi olamadı. Neyi, nereden, nasıl aldığınıza bakmanız lazım. Mesela ben internete bir göz attım. 250 liraya da domuz eti var, 1 milyona da domuz eti var. Artık neye göre bu fiyatlar belirlenir bilmiyorum ama tedarik noktalarından alınmadığı sürece başka bir yerde de yaşanabilir olma ihtimali var. Başka yerlerde de tavuk zehirlenmesi olabiliyor. Tavuk bir gün, iki gün kaldığı zaman, standartlara uygun olmadığı zaman zehirlenebilir. Nitekim 180 kişi tavuk zehirlenmesinden hastaneye gelmişti.

Bunların nerede, ne zaman, nasıl muhafaza edildiği, tedarik edildiği çok önemli. Çünkü biz gerek kurum gerek kişisel olarak en uygun fiyata en ucuzunu yemeye çalışıyoruz. Piyasada şirketlerin toplu yemeklerde veya diğer yerlerde acımasız rekabet var. Fiyatın en uygunu da birtakım sıkıntılara sebep olabiliyor. Ticaret erbabı, ‘Ucuzdur vardır bir illeti, pahalıdır vardır bir hikmeti.’ diyor. Ucuz mal her zaman iyi değil pahalı mal her zaman da kaliteli olmayabilir ama kaliteyi vakti zamanında yakalamak lazım.

PROGRAMIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN;