Milliyetçi Hareket Partisi Düzce Belediye Başkan Adayının kuvvetle muhtemel Yılmaz Eser demiştik. Yılmaz Eser Düzce’ye eser bırakmaya geliyor sloganıyla ismi kesinleşti. Kim Bu Yılmaz Eser? Bu Yılmaz Eser, hakikaten Melen Park’taki köprüden Düzce’de bir çok imar alanında eser kazandırmış, inşaat mühendisi ve müteahhit sıfatıyla kamuya iş yapmış ve Çilimli’de Millet Bahçesi olmak üzere birçok belediyede halka dokunan yatırımlara dokunmuş bir isim, iddialı da bir isim. Milliyetçi Hareket Partisi’nden Düzce Belediye Başkan Adayı olarak sahaya önümüzdeki günlerde inecek. Hayırlara vesile olsun.
Perşembe günü İYİ Parti İl Başkanı Yunus Özay Er ve Düzce Belediye Başkan Adayı Mehmet Keleş 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle , hani ‘Geç olsun, güç olmasın’ derler ya; gecikmeli bir şekilde basını dolaştı. Bizi de ziyaret etti ve ziyaretinde ‘seçimi 35 bin oyla alacağım’ diyor, kendisi çok iddialı. Yani herkes seçimi kazanacak. Hani oyları üst üste koyduğunuz zaman 2 tane Düzce’de seçmen olsa, yani 260 bine vursa, ancak denk geliyor. O diyor 35 bin oy alacağım, öbürü diyor 50 bin oy alacağım derken, Mehmet Keleş ‘Ben seçimi alacağım’ diyor. Yani Mehmet Keleş iddialı. Tabii sandık bu! Ne olacağı belli olmaz.
Diğer taraftan Davut Güloğlu yarın (Bugün) geliyor. Türkiye genelinde de Davut Güloğlu’nun Yeniden Refah Partisi’nden Düzce Belediye Başkanı olması gündem oldu. ‘Ne oldu sana’ diye çıkacak sahalara, ama ona ne olacağını bilmiyoruz. Çünkü çok eleştiri var… Davut Güloğlu ismini biz Öncü’den açıkladığımız zaman, yorumlar kısmında ‘Neden Düzce’den aday oluyor. Bu Düzceli mi? Gitsin memleketinden aday olsun, bu memleket Davut Güloğlu’na mı kaldı, bu ne alaka?’ şeklinde yorumlar geldi. Tabii onunda söyleyeceği bir şeyler vardır, onları da dinleriz. Ama Davut Güloğlu’nun Yeniden Refah Partisi’nden aday olması, ciddi şekilde eski Milli Görüşçü olan kanadının da oylarına talip olmuş oldu. Ama Düzceli olmayan Davut Güloğlu, Düzce’de doğmayan, büyümeyen, yaşamayan, ama Düzce’den aday olan… Ama Düzce’nin kaderi bu. Düzce’yi zaten Düzceli olmayan birçok kişi yönetiyor ama bir Düzceliler Düzce’yi yönetemiyor.
Cuma namazından sonra, Büyük Camiinin önünde kalabalık bir heyetle, Düzce mevcut Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü seçim startını verdi. AK Parti Düzce Milletvekili Ercan Öztürk ve partililer Büyük Camii’nin önünden 2 saatte İstanbul Caddesi’nin yarısına gidemedi. Esnafın ve vatandaşların ilgisi ve alakası nedeniyle Faruk Özlü ve beraberindeki heyet yürüyemedi cadde de. Yani neden yürüyemedi? İnsanlar bir şeyler anlattı, fotoğraf çektirdi, büyük ilgi gösterdi. Yani görüntüye bakarsanız veya algıya bakarsanız zafer yürüyüşü gibiydi. Yani bu yürüyüş çok anlamlıydı ve Dr. Fark Özlü insanların ilgisinden ve yürüyemedi.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde Milletvekili Talih Özcan faktörü her zaman duruyor, ama Rıdvan Bilgin aday olacak diye bekliyoruz. Diğer yandan da, hani Milletvekilliği düşmüyor diyoruz ya; Talih Özcan’ın da sahaya inme ihtimali var. Sahaya çıkacak da Belediye Başkan Adayı olarak saha da olur mu? Onu bilmiyoruz, ama görünen köy kılavuz istemez misali Rıdvan Bilgin’in CHP’den Düzce Belediye Başkan Adayı olacağı görüşü çok hakim..
Bu arada, CHP demişken; AK Parti Beyköy İlçe Başkanı Osman Yavuz hakkında 77 tane CHP’li kendilerine edilen küfür, hakaret ve bu ifadelerden dolayı kendisi hakkında Düzce Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundular ve orada çok büyük sıkıntı var. Ercan Öztürk; Düzce Milletvekiline arkadaşımız sordu; ‘Bu süreç devam ediyor’ dedi. Yani süreç devam ediyor, ne yapılacak? Onu bilmiyoruz, ama orada çok sıkıntılı bir durum var. Yani siyasetçiye yakışmayacak şekilde bir ifade kullandı. Yani siyaset öyle yapılmaz ki? Küfürle ve sinkafla siyaset olmaz. Siyaset, akılla, mantıkla olur. ‘Siyaset ilim değil, filim işi’ demişti Fevai Arslan bir zamanlar. Evet, siyaset ilim değil, filim işi, ama burada da bu, bu şekilde olmaz.
Şimdi Beyköy demişken, 2 tane örnek vereceğim size… Bir Beyköy’den, bir Düzce Merkezden, bir de Gölyaka’dan. Şimdi, hani büyüklerimizi saymak, küçüklerimizi sevmek derken bir andımız vardı ya; bizim, ne kadar bu yemine bağlı kaldık, onu bilmiyorum da ama büyüklerimizin güzel sözleri var. Hani ’Koca Karı Lafları’ derler; ‘Kocalı kadınla, babalı evlatla iş olmaz’ derler. Şimdi Beyköy Beldesi’nde bir seçim atmosferi var. AK Parti Gençlik Kolları Başkanı Ohuzhan Küçük, AK Parti Beyköy Belediye Başkanlığı’na aday adayı. Şimdi; seçimden sonra da hasbel kader kazandı, ben pek ihtimal vermiyorum. Yani Osman Başkan gibi bir isim varken orada ihtimal vermiyorum. Daha çok genç ve tecrübesiz. Velev ki oldu; Musa Küçük mü yönetecek Beyköy’ü, yani babası mı yönetecek, oğlu mu yönetecek? Bu hiç mantık işi de değil. Hani ‘Kocalı kadın, babalı evlat’ buraya oturdu.
Bir güzel söz daha var hani Musa demişken; 40 yıllık kani, oldu mu yani’ derler ya bizde. Bizim berber Musa… Gece – gündüz ,7 / 24 seçimde, belediyede, orada – burada anılan bilinen berber Musa olarak biliyoruz biz, Mehmet Keleş’in de gençlerin deyimi ile kankisi, eski kankisi. Hani eski dosttan düşman olmaz derler ya; şimdi bu Musa buradan çıktı, Mehmet Keleş İYİ Parti’den aday olduktan sonra Mehmet Keleş ile yollarını ayırıdı, ‘Tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna’ misali AK Parti’den Belediye Meclis Üyesi aday adayı oldu. Kendisine 2 tane sorum var; 1- bu Truva atı olarak mı girdi buraya, 2- Mehmet Keleş ile aralarında ne oldu da buraya geçti. Yani hiç akıl alacak gibi bir şey değil bu siyaset. İnsanlar bukalemun gibi, rüzgara göre yelken değiştiriyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Oluyor işte siyasette…
Bir de Gölyaka’da MHP’nin adayının ismi açıklandı. Muzaffer Coşkun’un adının açıklandığı program, biraz sönük gibi geçti. Yani o heyecan, o isim, o realite orada olmadı yani. Pek oturmadı gibi geldi bana. Yani Akçakoca’da öyle, Yığılca’da başka bir sıkıntı yani şu anda seçimde ve siyasette, 30 yıl önceki o duruş, o asalet, o maharet, o heyecan yok. Siyasette git gide seviye düşüyor. Neden düşüyor? Çünkü doğru ve dürüst insanlar siyaset yapamıyor. Siyaset yapan insanlar çok doğru ve dürüst insanlar demiyorum. Yani doğrucu Davut olan insanlar, kitabın ortasından konuşan insanlar siyaset yapamıyor. Siyaset o kadar ince, o kadar zarif ki insanlara en güzel, en kolay, en faydalı kullanma sanatı. Bunları kullanırken tarzlarınıza göre, yaklaşımlarınıza göre, eğilimlerinize göre netice alıyorsunuz. Siyaset bir amaç değil ki; bir araç. Yani memlekete ve millete hizmet etmek için bir araç. Ama bunu bir amaç olarak kabullenip da konsomatris gibi masadan masaya dolaşan adamların sahasına inmeye başladı. Bunun en büyük sebebi de hani Hz. Ali’nin çok güzel bir sözü var; “bir diyarda, bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmazsa o memleket ihya olmaz.” Bu memleketin namusluları artık siyasette ve riyasette söz sahibi olmalı. Ağırlığını koymalı, talip olmalı. Çünkü bu iş panayır çakallarına, bu iş bukalemun ruhlularına, bu iş konsomatris ahlakına sahip olanlarla buraya kadar geliyor.
Nitelikli, düzgün, memleketine, milletine faydalı ve doğru bildiklerinde hakikaten bir mücadele verebilecek olan insanların bu dönemde siyasete dahil olması lazım. Artık bir yerlerden başlamalı… Çünkü olmadığı zaman böyle oluyor işte… Halden, yoldan, izden anlamayanlar, toplumun geleneği ile, göreneği ile, duygusuyla, doğrusuyla örtüşmeyenler, genç yaşta makam veya mevki sahibi olanlar yerini yadırgıyor, ondan sonra kalite düşüyor. Kaliteli, seviyeli, etik değeri olan düzgün, nitelikli ve şahsiyetli olan insanların şu dönemde Belediye Meclislerinde, İl Genel Meclislerinde olmasında fayda var. Ama biz burada, seçimden önce aday adayları ve adaylar olmak üzere, biraz önce verdiğimiz örnekler gibi kimde ne eksik varsa söyleyeceğiz. Biz bu konuda karınca misali yön alalım, tarafımızı belli edelim. Burada ‘Bukalemun gibiyim, sarhoştum, aydım ben bu işten caydım” deyip de siyaseti maddi ve manevi çıkarları için, ego çıkarları için araç yapanlar değil, siyaseti topluma hizmet edenler için ilke edinenler sahaya insin. Sahaya her çıkan ‘Ben siyasetçiyim’ diyerek ortada dolaşıyor. Hadi oradan ya…