Koparalım zincirleri.
Kurtulalım artık prangalarımızdan.
İsyan edelim esarete, baş kaldıralım köleliğe, onların istediği kadar güneşe ve gökyüzüne, bir yudum suya ve bir tabak lapa yemeğe.
Bizlere sunulan hayatı reddedelim, nereye gittiği belli olmayan gemiden atlayalım özgür denizlere ve ulaşalım bağımsız ve hür kıyılara.
Korkmayın, endişe etmeyin, güvenin hiç yüzme bilmesenizde, sizleri gözetleyen ve atladığınızda denize, elinizden tutup çıkaracak Rabbinize.
Var gücünüzle bağırın, artık bizler özgürüz diye, korkmayın bağırın, avazınız çıktığı kadar, özgürüz diye.
O, bizleri bekliyor.
Sonra keşke demeyelim, uyanın!
Gemi her tarafından su alıyor ve batacak, emin olun batacak, hızla bu sana doğru gidiyoruz.
Hemde dümenin kontrolünü kaybetmiş bir şekilde, kasırganın tamda ortasına doğru.
Mutlaka bu adımı atmalı, bu isyanı başlatmalıyız.
Esaretten kurtulmalı ve kasırga öncesi atlamalıyız özgür denizlere.
Kürek mahkumu olarak kalmayalım.
Bu duruma rıza göstermeyelim, aksi durumda gemiyle birlikte bizlerde tamda kasırganın ortasında batıp boğulacağız.
Esir ve köle olarak.
Tehditlerden korkmayın!
Özgürlüğü arzulayın, ona inanın, ulaştıracağı yere güvenin ve koşun onun peşine.
Ellerimizin ve ayaklarımızın çaprazlama kesilmesinden korkmayalım, gelecek baskısına boyun eğmeyelim, denize atlamaktan korkmayalım.
Zincirlere ve prangalara bağlı denizin derinliklerinde boğulmaktan çok çok daha iyidir, eksik ve özgür olarak kıyıya çıkmak.
Kırın zincirleri, çıkarın prangaları!
Kurtulalım!
Bizleri esir alan nerden türediği belli olmayan düşüncelerden, geleneklerden, geçmiş hikayelerden, mahalle baskılarından.
Gözlerimizi ve kulaklarımızı esir alan, tek noktaya odaklatarak baktıran ve bakış açılarımızı sabitleyen, sonunda iblise teslim eden dijital dünyadan.
Duygularımızı ve enerjilerimizi sömüren ve bunun için cebren ve hile ile baskı kuran abilerden, hocalardan, holiganik topluluklardan, çetelerden, cemaatlerden, ..izimlerden, Rabb’çılık iddiasında olan tüm bu kitlelerden.
Kendi geleceği için devleti kutsayan siyasi münafıklardan, bürokratik hırsızlardan ve bu düzeni kurgulayan ve filmi çeviren sermaye sahibi elit otoriter, totaliter yapılardan.
Yeter artık!
Zincirleri kırın, kurtulalım bu esaretten, yürüyüşümüzü engelleyen prangalarımızdan.
Gelin!
Gözlerimizdeki bizim olmayan gözlükleri çıkarıp atalım, dönelim kendi berrak gözlerimize.
Düşünüp akletmediğimiz ve bizim olmayan bakış açıları ile bakmayalım dünyaya, gelişmelere, toplumlara ve hayata, dönelim kendi saf aklımıza.
Verilerden, bilgilerden, nereden nasıl geldiği belli olmayan duyumlardan, kulağımıza üflenen fısıltılardan, sıyrılıp kurtulalım.
Yaratılışda saf ve temiz olan benliğimize ve duygularımıza yüklenen ve kodlanan, ne idiğü belli olmayan hislerimizden, kaygılarımızdan, sıyrılıp kurtulalım.
Bırakın! Bırakın tüm bu kodlamaları.
Düşelim özgürlüğümüzün peşine, bağımsız olarak koşalım Rabbimize doğru.
Aslolan, fıtrat gerçeğidir ve onun iç sesidir.
Aslolan, Rabbimizin sözüdür ve onun elini tutmaktır.
Aslolan, bu iki unsuru bir araya getirmektir.
Aslolan, bu iki unsuru bir araya getirirken araya çeşitli “ama” larla ortaklar koşmamaktır.
Aslolan, vicdan ve yürek sahibi olarak bir araya getirdiğimiz bu iki unsuru, taşıyabilmek için gayret içersinde olmaktır.
Aslolan, bu karakteri taşıyanlar ile dostluk kurmaktır, onlarla yola çıkmaktır.
Ve aslolan, gelecek kaygısı olmadan, salat üzere yolda yürüyüp de geriye dönüp arkadan gelenin olup olmadığını kontrol edenlerden değil, senin yanında veya arkanda yüründüğüne inanıp, tek kalsanda bundan şüphe duymadan dosdoğru yol yürümektir.
İbrahim gibi baltayı kuşanıp yol almaktır.
Vicdan ve yürek sahibi bir ruh ile zincirlere yönelmektir, bilinçli ve tek başına ama Rabbimizin gücü ile.
Bizi esir alan her türlü unsuru ortadan kaldıracak darbeyi indirmektir, zincirleri koparmaktır, prangaları bileklerimizden çıkarıp atmaktır.
Sonra dimdik durup, hiçbir tereddüt taşımadan, gür bir sesle, artık özgürüm ve kimse beni bir daha esaretine alıp köle yapamaz diye haykırmaktır.
Korkmayın, endişe etmeyin.
Fıtratımızın sesini dinleyerek, bu zincirleri kıracak ve prangaları ayaklarımızdan çıkaracak hamleleri hayatımıza monte edelim, cesurca.
Özgürlüğün en öndeki koşucusu olarak ve fıtratımızla barışık bir şekilde sona doğru koşalım.
Ve bu koşunun vermiş olduğu iç huzur ve bilinç ile bu sona, bu gerçekliğe kavuşalım.
O sonda bizi bekleyen bir gerçeklik vardır.
Aslında bizleri, fıtratımızı, ruhumuzu huzura ve selama kavuşturacak son değil, bir başlangıç vardır.
Evet bu son değil bir başlangıçtır.
Zincirleri kırıp özgür denizlere atlamanın ve dalgalarla mücadelenin sonunda vardığımız kıyının adıdır o son, o başlangıç.
Özgür kıyılar, yeni ve gerçek bir başlangıç.
Bu bilinç ve ruh ile başlangıcı arzulayarak adımlarımızı atmalı ve Rabbimizin bizlere sunduğu mutlak özgürlüğe kavuşalım, mutlaka o kıyıya çıkalım.
Hadi yapalım bunu, korkmadan ve cesurca.
T.K. @ kul6303839