OYUNU KURAN OLAYDAN KAZANANDIR

Abone Ol

EBUBEKİR UZGUR, SEZGİN KARAYEL GÖREVDEN ALINDILAR

Düzce Sulama Birliği’nin bir başkanı var. Daha önce Kaynaşlı'da Köylere Hizmet Götürme Birliği Müdürlüğü yapmış Ebubekir Uzgur, cuma günü itibariyle görevinden alınmış. Bu arkadaşımızı siyaset, riyaset makamı öyle takdir etmiş, görevden almış. Ancak biz bu Sulama Birliği’ni arkadaşımız oraya atandığında borçlu bir kurum olarak biliyorduk. Sulama Birliği gerçekten son yıllarda bir atak yapmıştı. Çiftçinin suya ulaşabilmesi ve o kanaletlerin bakımı konusunda bir aksiyon olmuştu. Şimdi görevden alınmış, öyle uygun görmüş büyüklerimiz. İki tane boyutu var bunun; kuruma adamın kattığı var, görünüyor. Tabii bilemiyoruz büyüklerimiz daha iyi bilir. Sebep ne? Çünkü Sulama Birliği önemli bir nokta. Çünkü Düzce'de kanaletler var. İşin enteresanı ne biliyor musunuz? Türkiye'de ova statüsünde olup da en uzun sulama kanaletleri olan yer Düzce. Seçilmiş ailelerin tasarrufunda olan bir yer burası. Bu kadar kanala gerek var mıydı bilmiyoruz ama çok kritik bir yer burası. Kanalların bir güzergahı var. Aktif olan kanallar var, pasif olan kanallar var. Pasif olan kanallarda kanal boylarında arsalar var, parseller var. Burada faaliyet gösteriyoruz, göstermiyoruz diye verilecek olan yazılara göre bu parseller satılıyor. Acaba parsel işi mi var? Parselin haricinde bu birlik başkanının bir istismarı mı var, onu zaman içinde göreceğiz. Ama bir parsel, bir rant, bir menfaat, bir hesap olduğu ortada. 
Yine bugün (23 Aralık) bir görevden alma var. Sayın Faruk Özlü'nün ekip arkadaşları içine katılan bir müddet Düzce BELTEM yani eski adı Bahçeşehir A.Ş.’de Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Sezgin Karayel, Merkez Kirazlı 2. Etap konutlarında site müdürü olarak görev yaparken 2 ay deneme sonunda ‘Beceremedin’ diyerek görevden aldırılmış. O kadar iş var ki. Sezgin Karayel, Faruk Özlü'nün seçim döneminde ekibinden biri. Sulama Birliği Başkanı da Faruk Bey ile beraber birtakım projeler yürüten ekibin içinde. Bunlar bu kadar tesadüf mü bilmiyorum. Nasıl oldu aynı güne mi denk geldi? Mahkeme kadıya mülk değilmiş. Herkesin bir günü var. Görevden alınır, verilir bir daha ama sebep önemli. Bir yere birisi atanıyor, neden atanıyor? Birisi bir görevden alınıyor, neden alınıyor? Bu kamuoyuna yansıyan boyutlarında mutlak ve mutlak bir izahı var. Her işin bir arka planı var. Arka planda neden böyle oldu? Bunları söylediğimiz zaman bize farklı konularda bu işin arka planı zaten geliyor. Gündeme getirdiğimizde bunlara bir bakacağız. 

DERSİNİ ALDI, EDİYOR EZBER 
İDARİ SORUŞTURMA AÇILDI

Sezgin Karayel'in ayrıldığı bir Bahçeşehir vardı. Şu anda BELTEM oldu. Buranın da yönetim kurulu üyesi Faruk Bey'in yine danışman olan Ercan Katırcıoğlu’nun odasına, Necla Hanım bir ziyaret bulunmuştu. Ama baya bir ziyaretti bu öyle sıradan bir ziyaret değildi. Orada bir tantana olmuştu. Farklı farklı ifadelerde bulunmuştu, iş yargıya intikal etmedi. İdari soruşturma açılmış Necla Hanım hakkında. Ercan Katırcıoğlu orada yönetim kurulu üyesi, karşısındaki genel müdür. Genel müdürle olan meseleyi başkasıyla konuşursan genel müdür seni dinlemez. Gelir ziyaret eder, gayet doğal. Necla Hanım'ın önümüzdeki günlerde barış ziyaretleri var. O ziyaretlerin sonucundan aldığı destekle, Beltur’un Genel Müdürlüğü koltuğunda layık görenler var. Bu uzlaşma yaptıkları, kahve içtikleri, ziyaret ettikleri o koltuğa layık görüyor kendisini. Güzel bir söz var. Büyükler diyor ki; ‘Bir adamın kendi kendine yaptığını, bir memleket gelse yapamaz.’ 

Düzce'de bir haller yaşanıyor. Olayın sonucunda kazanana bakacağız. Olayın sonunda kazanan kimse oyunu kuran odur. Bu iş bu kadar basit. Birileri bir oyun kuruyor, bir olaylar çıkıyor. Birileri de kazanıyor bu işten. Olayın sonucunda, kavganın sonucunda, kaosun sonucunda kim kazanıyorsa oyunu kurandır. Şeyh Edebali, Osman Gazi'ye nasihat ediyor; ‘Dünya sandığın kadar büyük değildir, gün doğarken belki ölürsün.’ İnsanların vicdanlarıyla olan kavgaları bir yere gelir. Ama cüzdan kavgası, menfaat kavgası, çıkar kavgasında bir yere gelinmiyor. Devletimizin hiyerarşisinde hayatında gerçeğinde şu vardır; ‘İki şeye bakarlar bir kasıta bakarlar, kusura bakarlar.’ Yasalarda da bu vardır. Bir insan bir işi kasıtla yapıyorsa farklı değerlendirilir, kusurla yapıyorsa farklı değerlendirilir. ‘Bizim hayatta mutsuzluğumuzun iki sebebi var, gurur ve kibir. Yaşadığımız her olaya iyi bakın. Siyasettekine ticarettekine, hayatın her boyutuna iyi bakın. Baktığımız yerde şunu göreceğiz. Biz inandığımız gibi yaşamıyoruz, yaşadığımız gibi inanıyoruz. Biz çıkarlarımız, menfaatlerimiz, egolarımızla, gururumuz, kibrimiz, zafiyetlerimiz ile insani, İslami ve vicdani değerleri uyduruyoruz. İşimize geldiği zaman hayır ve şer Allah'tan gelir iman ederiz diyoruz. Başımıza bir şer geldiği zaman da buna sebep olanı insanı veya başka bir sebebi koyuyoruz. Kaderin sahibinin bize bir ders olabileceğini, bir sebep olabileceğini hiç düşünmüyoruz. Bu da yaşadığımız gibi inanmamıza sebep oluyor. Onun için bir musibet bin nasihattan evladır. Kusur mu kasıt mı, işin püf noktası burası. Ben bunları, bugünkü görevden alınmalar, ticaretler, yücelenler, düşenler, kavga edenler için herkese anlatma ihtiyacı hissettim. Ben yorum yapıyorum, haber yapmıyorum. Ama yorum yaparken de bildiklerimizi, duyduklarımızı hasbelkader büyüklerin sözünü tekrarlatmak lazım. Hakikat kendiliğinden belli olsaydı hitabete gerek kalmazdı. Hepsinden önemlisi şu; siz doğru olun, doğrular sizi bulur. Hayatın her boyutunda, her noktasında, her anında, ticaretinde, siyasetinde, ailesinde her boyutunda şu var; İnsani mi, İslami mi vicdani mi? Vefalı, mutlu, huzurlu günler diliyorum.

PROGRAMIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN;