Düzce 1998’den bugüne kadar ilk defa böyle büyük bir sel yaşadı. Dün akşam saat 20.00’ye kadar 22.00’ye kadar hayat normal gibi gidiyordu. Ne olduysa saat 22.00’den sonra oldu. Devamlı yağan yağmurdan dolan Hasanlar Barajı, savakları deyin kapakları deyin tahliyeye başladı. Tahliye başladıktan sonra gecenin tam yarısında Düzce’de çoğu yerini su bastı. Küçük Sanayi Sitesi, Melen Su Park, Düzce’nin Melen havzasının bulunduğu yerlerde 1,5-2 metreye kadar sular çıktı. ‘Ne yapalım, doğal afet.’ Tedbiri alacaksın, takdiri Allah’a bırakacaksın. Siyasetçiler, bürokratlar öngörü sahibi olmalı.
“Vali dert dinliyor, müdür teşrif etmemiş”
28 Şubat sürecinde soy ismi Sarımsak olan, o zaman Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu’nun deniz kuvvetleri istihbaratına yerleştirdiği istihbaratçı polis vardı. O kişinin verdiği bilgi, o kişinin öngörüleri ve değerlendirmeleri Türkiye’deki kanı durdurdu. Devletin ikbalini kurtardı. DSİ’de ve AFAD’da binlerce uzman var. Konuştuğunuz zaman karşısında el pençe durasınız gelir. Gecenin saatinde kurtarma operasyonlarında Düzce’nin gönüllerinin valisi, belki de Düzce tarihinde en mütevazı valilerden bir tanesi, Cevdet Atay sahada, yanında Düzce’nin yeni seçilen Milletvekili Ercan Öztürk var, Emniyet Müdürü, devlet protokolü var. Vali Bey vatandaşla hasbihâl ediyor, devletin varlığını hissettiriyor. DSİ Müdürü daha alana intikal etmemiş. Vali, ‘gelsene kardeş, sen hayırdır’ deyince DSİ Müdürü ‘efendim ancak gelebildik’ diyor. Sahaya vali inmiş, dertlenmiş, milletini dinliyor, DSİ Müdürü daha teşrif etmemiş.
Bu barajın kapaklarından 2 tanesi bozuk, tahliye edeceklerinden. Günler önceden bir tedbir alınmış, bu tarihlerde 10 yıl içinde yağmayacak yağış Düzce’ye yağacak diye bir öngörü var. Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz mısınız bürokratlar? Günler öncesinden bunun tedbirlerini alarak barajı hızlı bir şekilde ama sel olmayacak şekilde boşaltma cihetine veya telafi cihetine niye gidilmedi?
“Mıh olamadığınız makamlarda oturmaya utanmıyor musunuz?”
Devletin valisi idare eder, siyasetçileri de çözüm üretir ama sen önüne bir şey koyacaksın. AFAD’ın İl Müdürü, siz niye öngörmediniz bunu? Dereleri ıslah etmeyen, derelerin bu su akışına sevk ve idare etmeyen, devletimizin yetkilileri… buna belki bir DSİ İl Müdürü yetmeyecek ama tabiri caizse siyasi erkan, siyasi iradenin buna ağırlığını koyması lazım. Bir mıh olamadınız! ‘Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at, bir eri, bir er bir ordu ve devleti kurtarır.’ diyorlar. Mıh olamadığınız makamlarda oturmaya utanmıyor musunuz? Düzce’de milletin canı, malı sizin vereceğiniz kararlara, sizin alacağınız öngörülere tabiyken bu kadar insanın canıyla, milyonluk makineleriyle, malıyla hayatını bu kadar altüst etmeyesiniz diye o makamlarda oturuyorsunuz. Utanmıyor musunuz siz? Hiç mi vicdanınız yok? Evde gittiğiniz zaman bir amir memur statüsünde olmak ayrı bir şey.
Düzce’nin sahibi yok. Bir Vali Bey’in, bir iki tane müdürün, Genel Sekreter’in veya yanındakilerin fedakârlığıyla da bu işler olmaz. Düzce’nin sahibi olsaydı geçen seneki selden bugüne kadar bu derelerde bir çözüm üretilirdi.
“Siyaset bunlara dokunmalıydı”
‘Dr. Faruk Özlü burada yok’muş. Diş tedavisi için gitmiş. Olmaması bir sıkıntı mı? Evet sıkıntı. Olsaydı dozerin üzerine kepçenin üzerine binip yol açacak hâli yoktu. Düzce’nin sahibi yok ve eğer Düzce’nin sahibi olsaydı, bu eksiklikler bu hatalar önceden öngörülürdü. Bürokratın yeri bir yere kadar. Siyaset dokunmalıydı bunlara. Niye dokunmadı? Biz şu anda yaşadığımız felaketin özünde tedbir alamamaktan, öngörü görememekten ve bunu dert edinememekten bunu yaşadık. Sizin keyfiniz, sizin ortaya koyduğunuz değer memleketteki binlerce milyonlarca zarara sebep oldu. Ekili bahçeler gitti, iş yerlerini su bastı. Bu saat itibarıyla Küçük Sanayi Sitesi hâlâ sular altında. Eğer bu devletin, bu milletin ekmeğini yiyip de bu dertlerle dertlenmiyorsanız, tedbir almıyorsanız, öngörüde bulunamıyorsanız, oturmayın o makamlarda!
Belediye Başkanı, Milletvekilleri’ne konuyu getireceksin çözüm isteyeceksin, olmazsa bize söyle, vatandaşa söyle, oy vermeyelim veya eleştirelim. Ben hiç zannetmiyorum bir milletvekilinin önüne veya bir siyasetçinin önüne, bir il başkanının önüne memleketin acil bir sorunu geldiyse bunu çözmeme noktasında hiçbir şekilde çözüm üretmeyecek diye bir şey yok. Üretmiyorlarsa da bunu da bilelim. Ama bu işin bir sahibi olmalı. Küçük Sanayi Sitesi’nde ekonomik olarak, içtimai olarak bu kararları almayan müdürlerin sülalesine tazminatı çıkaracaksın, bak nasıl düşünüyor o zaman.
Kaç defa dedik, Düzce bürokrasisi elden geçsin, eşlerin ikisi de müdür olmaz! Olmuyor işte, çözüm üretilmiyor. Değiştirin. Bu makamlarda, millete hizmet derdiyle dertlenen, hizmet edecek adamları getirin. Kanallar vardı, kanallar kapalıydı. Ferrero kapatmış kanalları, Çilimli hattında Dikmeli köyünde ve diğer hatlarda. Bunlara ne yaptınız, sordunuz mu? Düzce sular altında kaldı. 3 tane 4 tane rantiyeci bu işten imkân kazanacak diye fırsat kazanacak diye DSİ İl Müdürü, Sulama Birliği, bu işin arkasındaki kimse, beceremiyorlarsa değiştirin. Değiştirmediniz mi? Değiştirmediyseniz bu millet size bunun gereğini yapar, bunu il müdüründen değil de siyasetçiden sorar. Çözüm üretemeyene, sorun anlatana çözümsüzlük üzerinden makamları işgal edenlere lütfen gereğini siyasetçiler yapsın. Başta Sayın Ayşe Keşir ve Sayın Ercan Öztürk olmak üzere Sayın Faruk Özlü de bu konularda, bürokrasi konusunda birtakım tasarruflarınızı gözden geçirmenin vakti geldi ve geçiyor.