Herkes çıplaklığa talip.
Ya da diğer bir deyiş ile herkes emperyal olma hevesi ve hayali içerisinde koşuşturmakta veya onun en büyük yardımcısı olmak için can atmakta.
Bunun için her tarafa saldırmakta, vicdanı bir tarafa bırakıp, insanlık onurunu ayaklar altına alarak, insan özgürlüklerine ket vurmakta, kırarak, dökerek, nefsinin kendisine sunmuş olduğu hayaller peşinden koşmaktadır.
Taki çıplak olana kadar.
Bu çıplaklık peşinden koşarken de adaletten, hukuktan, insan haklarından bahsetmekte, bunların üstünlüğünü savunmakta, bunlar için mücadele ettiğini ortaya koymaktadır.
Özgürlüğe hem kendisi açısından hem de toplumların iyiliği adına koşuşturduklarını söylemekte, bunun adına slogan atmaktadırlar.
Taki emperyal olana kadar.
Hiç kimse, bu sonuç için mücadele ettiğini söyleyemez veya bu mertebeye ulaşanlar da böyle olduklarını, vicdansız olduklarını kabul etmezler.
Bir gerçek var ki bu gerçek kabullenilmese de, bu hedefler peşinde koşan ve bu hedeflere varan herkes, bu varış saatinden sonra çıplaktır diğer bir deyiş ile emperyaldir.
Bu emperyal gücü elinde bulunduranların tümünün konumu, davranış biçimi, bu yönde olmasına rağmen bu gerçek, sesli bir şekilde ifade edilmez.
Gören gözler kör, duyan kulaklar sessiz kalır.
Fakat gelinen bu konumda uzun süre kalmaları da mümkün değildir, Rabbimizin koymuş olduğu yasa bu süreci sınırlı kılmaktadır.
Bunun bir dönem keyfini sürebilirler, bu gücün vermiş olduğu ihtiraslarla, toplumlar ve devletler üzerinde hakimiyet kurabilirler ve istedikleri gibi de yönetebilirler.
Cazibesi ile insanlığı kendi yerine veya yanına davetkar davranabilirler.
Bu davete de ister istemez nefsine esir düşen topluluklar meyletmekte, bunu sahiplenmekte ve bayrak yarışını kaldığı yerden devam ettirmektedirler.
Bu gerçek ve pratik durum, hem toplumsal işleyiş içerisinde kendisini gösterirken hem de uluslararası ilişkiler de kendisini apaçık sergilemektedir.
Bu katmanlarda ki işleyişlerin, yapısını oluşturan çarkların tümü, bu planlama dahilinde süreç içersinde kurulmuş olup, çarklar bu kuruluma hizmet eder bir şekilde çalışmaktadır.
Bu çalışma düzeneği arasına sokulacak bir çomak, sistem dişlileri tarafından öğütülerek dışarı atılmaktadır.
Kurulu sistem çarkını döndürüyor.
Herkes bu çarkın içerisinde yer alabilmek için, tüm ihtiraslarıyla mücadele ediyor.
Çarkın içerisinde yer alanlar bunun tüm nimetlerinden yararlanırken, dışında kalanlar kızgınlık ve menfaatçi bir yaklaşım ile çarkın eksik noktalarını, yanlış noktalarını ifade ederek, bunları ancak kendilerinin düzelteceğini söyleyerek, kendisini çarkın içerisine atmak istiyor.
Ama hiç kimse, çarkın kendisinin bozuk olduğunu ifade etmek istemiyor.
Göz göre göre lades diyor.
Umut ediyor ki bir gün, bu çarkın sunmuş olduğu nimetlere kendisi de çöker diye.
Kendisi, ailesi ve bulunduğu toplum adına, cenneti bu dünyada yaşatırım diye, gücü ve otoriteyi bulunduğu noktada elde ederek beklentilerini karşılamayı arzuluyor.
Duygu ve düşünce sahtekarlığı yaparak.
Ama pazarlık ettikleri kimdir ve satın aldıkları nedir, bu soruya cevap bulamıyorlar veya bulsalarda bulmak istemiyorlar.
Farkında veya farkında olmadan, iradesizlik göstererek nefislerine teslim oluyorlar.
Kazançlı çıkacaklarını düşünmektedirler.
Hedeflerine ulaşmak adına pazarlık ettikleri ve onlara gaz veren ise iblisin kulaklarına fısıltısından başkası değildir.
Son dönemde, pandemi ile başlayan ve tufan ile birlikte yaşadıklarımız ne kadar da çok çıplak kralın olduğu gerçeğini gözler önüne sermiştir.
Ama her alanda, hem bireysel hem toplumsal hemde devletler arası ilişkilerde ve tüm katmanların da.
Gücü elinde bulunduran egemenler yani emperyaller diğer bir deyiş ile çıplaklar kulübü, insanlığı uzun yıllardır sömürürken, saklamış oldukları gerçeklerin gün yüzüne çıkması ile birlikte sudan çıkmış balık misali ortalığa serpilmişlerdir.
Bu pratik durum karşısında ezildiğini iddia edenler ve bu hakim güç karşısında mücadele eden ve zulmü haykıranlar ise, bu boşluk karşısında çıplaklığa talip olmaktadırlar.
Sahtekarlıklarını açığa çıkarmaktadırlar.
Bayrak yarışında bayrağı devralmak istemektedirler.
Özgürlüğü özleyenler, başkalarının özgürlüğüne ket vurmak için dişlilerden bir dişli olup, çarkın çalışmasını devam ettirmek istemektedirler.
İblis ise, sonu kendisi için kötü biten, bugünlerde sergilenen sinema karşısında, kendisinden çok emin bir şekilde koltuğuna oturmuş, bacak bacak üstüne atmış kahvesini yudumlarken bekliyor.
Bırakın bunlar birbirlerini yesinler, bu savaşı kazananlar ile biz bu dişli sisteminin çalışmasını kaldığımız yerden devam ettiririz, ukalalığını sergilemektedir.
Toplumun tüm katmanlarında ve işleyişlerindeki kaybetmişliği, yaşanılan rezilliği kazanca çevirmek istemektedir.
Evet, bu iblise yakın gözükebilir ama dişliler dışında kalıp bu kurulu sistemi kabullenmeyip, vicdanın sesini dinleyen ve gerçekten hem kendisi için hem de insanlık için onurlu bir yaşamı hayata hakim kılmak isteyen topluluklar var.
Ve bunlar yeryüzünün her tarafındalar.
Bu vicdan sahipleri, tüm fedakarlıkları yaparak bu sistemin dışında durarak, çıplaklığı görüp reddederek yola ve mücadeleye devam ediyorlar.
Ve yüksek sesle bağırıyorlar, kral çıplak diye.
İblisin fısıltısını değil Rabblerinin sözünü dinleyerek ama sadece ve sadece Rablerinin sözünü dinleyerek yol alıyorlar.
Araya çomak sokup, bu sözün sahibinin önüne geçmek isteyen, gerçekte iblis temsilcisi sözde Rabbimizin adını kullanan tüm sahtekarları reddederek.
Gelin bizler de bu sahtekarları reddedelim ve kral çıplak diye haykıralım.
T.K. @kul6303838