Öncü TV Haber Müdürü Canan Üstüner’in hazırlayıp sunduğu, Öncü TV ekranları ve 100.2 Radyo Öncü aracılığı ile geniş kitlelere ulaşan “Güne Merhaba” Programının Cuma günkü konuğu, Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahiliye Uzmanı ve İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Attila Önmez oldu. Son yıllarda Türkiye’de artış göstere diyabet hastalığı hakkında bilgi veren Önmez, hastalığa karşı dikkat edilmesi gerektiğini belirtti.
“Diyabet kronik ve ilerleyici bir hastalık”
Diyabetin kronik ve ilerleyici bir hastalık olduğunu vurgulayan Önmez, “Tedavi edilmezse, önlem alınmazsa kötüye gidebilecek ve organlara zarar verebilecek bir hastalıktır. Sinsi bir hastalıktır, diğer hastalıklar gibi çok fazla şikayete yol açmaz. Ağız kuruluğu yapabilir, hasta sık idrara çıkabilir. Tetkikle ortaya çıkabilen bir hastalıktır o yüzden taramalar çok önemlidir. Tip 1 Diyabet daha genç hastalarda, çocukluk çağlarında olur, ileri yaşlarda da çıkabiliyor. Pankreas insülin yapamadığı zaman kan şekerin hızla artmasıyla giden bir tablodur ve mutlaka insülin tedavisi kullanması gerekir, başka şansı yok. Tip 2 Diyabet karışıktır, fazla kilolu ve obez hastalarda olur. İnsülin direnciyle başlar sonra pankreas insülin üretememeye başlar ve kan şekeri artar. Yaşam tarzı değişikliği, egzersiz yaptırıyoruz ve bazı haplara başlayabiliyoruz” diye konuştu.
“Beslenmeye dikkat edilmeli”
Diyabet hastalarının özellikle düzenli beslenmelerine dikkat etmesi gerektiğini dile getiren Doç. Dr. Önmez, “Beslenme diyabette önemli tanı koyulduğunda sadece beslenmeyle bile tamamen düzelen hastalarımız da çok. Karbonhidratı mümkün olduğunca kısıtlamak ve kilo kaybına yönelmek gerekiyor. Endüstriyel şekerler, glikoz şurupları kan şekerini çok artırıyor, bu da pankreası yoruyor. Asitli içecekler, meyve suları şekeri artıyor. Patates, pirinç pilavı, beyaz unlu mamuller şekeri artıran, biraz tehlikeli, kaçınılması gereken gıdalar. Kalitesiz beslenme, fazla kalori alımı, hareketsizlik diyabetin sebeplerinden. Önerimiz haftada 3 gün yarım saat tempolu bir yürüyüş yapması. Çok reçete yazıyoruz ama hasta bunu kullanmadığı zaman işe yaramıyor. Tip 1 Diyabet hastalarının insülin kullanmaları gerekli, ama Tip 2 Diyabet hastalarının hap tedavisine rağmen kan şekerimiz yüksekse artık insülin tedavisini düşünmemiz gerekli. İnsüline erken başlamak da geç kalmak da gereksiz. İnsülini hayattan çıkarmak da yanlış. İnsülin yeterli miktarda kullanıldığında hayat kurtarıcı bir ilaçtır. Kan şekeri artmaya başlar, kişi dengesiz, kalitesiz beslenirse, hareket etmezse, hücre içerisinde enerji birikmeye başlar. Ama hücrenin kendisini koruması gerekli, dışarıda artan kan şekeri hücre içerisine girerse hücre parçalanır, yıkım olur, hücre kendisini korumak için bazı reseptörleri bloke eder ve şekerin içeriye girmemesini sağlamasına ‘insülin direnci’ deniliyor. İnsülin direnci olan bir hastada diyabet riski çok artmıştır. Buna prediyabet deniliyor. Diyabet tanısı koyulmayan yüksek riskli grup. Diyabet böbreğe, göze, kalbe, inmeye, damar problemine yol açabiliyor. İnsülin direncini yakalayıp tedavi edersek engelleyebiliyoruz. İnsülin direnci kilo vermeye karşı bir direnç anlamına gelmiyor.” şeklinde konuştu.
“Dikkat edilmezse hasta ölüme kadar gidebilir”
Diyabet’in dikkat edilmesi gereken bir hastalık olduğunun altını çizen Önmez, “Bazen tip 1 diyabetlerde tanıyı da biz acil durumda değerlendiriyoruz biz bunlara akut komplikasyonu diyoruz kan şekerinin çok yüksek olması ve hastanın aniden kötüleşmesi. Bunlar bize bulantı, kusma, karın ağrısı kan şekerleri genelde 600’ün üzerindedir, insülin yokluğuna bağlı kas ve yağ yakımına bağlı kanda ve idrarda keton dediğimiz aslında çok zararlı olan bir madde birikir ve kişide asidoz gelişir. Kanın ph’ı düşmeye başlar, önlem alınmazsa hemen düşürülmezse kişi komaya hatta ölüme kadar gidebilir” ifadelerini kullandı.
“Uzuv kayıplarına sebep oluyor”
Diyabetin uzuv kayıplarına yol açtığının kaydeden Önmez, “Bu tip2 diyabetlerde de özellikle yaşlılarda ketoasidoz değil de hiperosmolar durum dediğimiz bir durum vardır o da suyun çok az olmasa zaten yaşlı hastalar su içmeyi genellikle unutuyorlar hele kan şekerleri yükseldiği zaman kanın özmalitesi yani kanın yoğunluğu çok artıyor bude benzer şelilde kompilasyon gelişebiliyor. Kış aylarında havalar soğuk olduğu için hareket çok kısıtlanıyor. Buna bağlı olarak iştah da artıyor. Bu durumda fazla kalori alıyorlar hastaların genelinde şeker kış aylarında biraz yükselir, yaza doğru da yavaş yavaş düşer. Yazın sonunda en iyi yerlerdedir. Kışın özellikle kilo almamaya, beslenme düzenine uymaya, egzersizlerini yapmaya ve yeterince su içmeye dikkat etmeleri gerekir. Diyabetin en korktuğumuz komplikasyonu, damar yapısını bozması buna bağlı kalp krizine, inmeye yol açıyor. Bacaklara giden damarlardaki daralma hatta tıkanıklıklar dolaşımı bozuyor, buna bağlı hücreler besin alamıyor. Kan şekeri yüksek olan bir hasta da enfeksiyona çok elverişli oluyor. Kişilerde noropati dediğimiz, yani sinir sisteminin harabiyeti özellikle ayaktan başlıyor ve his kayıpları meydana geliyor. Bazen de çok yanma oluyor, gerçekten çok can sıkıcı bir komplikasyon bu tarz olumsuzluklar. Diyabetik ayak yaraları açılmasına neden oluyor. Bu yaralar bir gecede ciddi anlamda büyüme gösterebiliyor ve kemiğe sirayet ettiği zaman uzuv kayıplarına sebep oluyor. Kan şekerini iyi regile edersek, düzenli pansumanlarını yaparsak, bunun dışında hiperbarik oksijen tedavisi var, bunu Sakarya’da yaktıran ve çok memnun olan hastalarımız var, ama kemiğe sirayet ettiği zaman uzuv kayıplarına sebep olabiliyor” ifadelerine yer verdi.
“Çok şekerli meyveler fazla tüketilmemeli”
Çok şekerli meyvelerin fazla tüketilmemesi gerektiğinin bilgisini veren Önmez, son olarak şunları söyledi:
“Diyabet hastalarında yara iyileşmesi de gecikiyor, ameliyat sırasında da bazı komplikasyonlar olabiliyor o yüzden cerrahlar muhakkak bizden kan şekerini iyileştirmemiz için hastayı yönlendiriyorlar bizde kan şekerini iyi bir seviyeye getirip ameliyata veriyoruz acil durumlar hariç. Diyabet, Obezite ve kanser en çok çalışması yapılan alanlar. Ülkemizde %15 diyabet hastamız var. Bu giderek artıyor bundan 10 yıl önce bu rakamlar %10’lardaydı cidden büyük bir artış. Obezite %40’lara çıkıyor. Dünyada da böyle, bu yüzden konuda çok fazla araştırma var. Yeni ilaçlarımız var, gerçekten çok etkin ilaçlarımız var. Bunun dışında obezite de de etkin ilaçlarımız var, tedavide daha güçlüyüz ama hiçbir ilaç yaşam tarzı değişikliğini yani beslenme, diyet, egzersiz, zararlı alışkanlıkların bırakılması kadar etki etmez. Onları yapmazsanız ilacın hiçbir etkisi olmaz. Meyvelerde çok masum gözüküyor ama onlara da dikkat etmek gerekir, günde bir elmayı çok aşmamak lazım karpuz, üzüm bunlara dikkat etmek gerekiyor. Şeker oranı yüksek meyvelerin 1 adetten fazla tüketilmemesi gerekiyor. Şeker katılmadan yapılan ürünler daha güvenli olabilir ama bir de tatlandırıcı gıdalar var, kanser, demans ve Alzheimer riskini artıyor uzak kalmak gerekiyor. Ama ekstra şekersiz doğal meyveyle yapılmış bazı ürünler helvaya göre tercih edilebilir.”
HABER: Savaş ARI