Bu sabah (16 Aralık) saat 10:00 civarında Bolu'da Abant İzzet Baysal Üniversitesi'nde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından düzenlenen Kariyer Günleri programına katıldık. Düzce İş Kulübü’nün özellikle BELKA'nın oradaki performansı ve iletişimi, öğrencilerle ve hazirunla olan muhabbeti hakikaten beni etkiledi. Özellikle burada emeği olan başta Erdem Yılmaz beyefendiyi ve tüm çalışanları tebrik ediyoruz. Orada çok güzel bir yerde anıldık. Üniversite kampüsündeki sahaları görme, biraz daha inceleme fırsatımız oldu. Bu anlamda da hakikaten Abant İzzet Baysal Üniversitesi kökleşmiş bir üniversite. Üniversite yapısını yaşayan ve öğrencilerle bilimi buluşturan bir üniversite. Birçok bina vakıf tarafından yapılmış. Abant İzzet Baysal Vakfı tarafından yapılmış. Faruk Özlü (Düzce Belediye Başkanı) demişti ya; ‘Düzce'nin İzzet Baysal'ı Burhan Özdemir olur inşallah.’ Biz de ‘İnşallah’ diyoruz. Yine Akçakoca’da Burhan Özdemir bir dernek üzerinden 250 öğrenciye aylık destek vereceği bir protokol imzalandı. İşte Allah nasip edecek. Allah vermeyi nasip edecek. Allah size bir işi nasip edecek.
ÖZLÜ’NÜN SAĞLIK HAMLESİ
BAKAN DÜZCE’YE GELİYOR
Geçtiğimiz günlerde Ankara'da AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı vardı. Bu toplantının bize gelen gündeminde Düzce'deki Eğitim Araştırma Hastanesi vardı. Düzce’de biliyorsunuz insanlar üniversite hastanesinde tedavi olmak istiyorsa ‘Para veriyoruz, vermiyoruz, hocaya görünüyoruz, görünmüyoruz’ diye sıkıntılar yaşıyor. Düzce, Sağlık Bakanlığı bünyesinde Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin müjdesini şu anda verebiliriz. Çünkü Faruk Özlü sayesinde bu toplantıda Sayın Cumhurbaşkanı’nın süreci daha hassas takip etmesi, Sağlık Bakanı’nın da bu işe sahip çıkması noktasında bir gelişme oldu. Önümüzdeki günlerde sayın Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu da Düzce'ye gelerek yerinde bir inceleme yapacak. Büyük bir mücadele verildi bu alanla ilgili. Bizim hastalarımızın yüzde 40'ı Sakarya ve Bolu'ya gidiyordu ya inşallah bu hastane yapıldığında, yatak kapasitesi bine çıktığında bizim insanımız Bolu'ya ve Sakarya'ya gitme sıkıntısı yaşamayacak. Hocalara randevu alıp da parayla muayene oluyoruz derdini de yaşamayacak. Eser bırakmak böyle güzel bir şey, eserler bırakmak güzel bir şey. Bunları biz de zaman zaman dillendirdiğimizde siyasetçinin veya bu işin peşinde olan hizmet ehlinin şevki artıyor. Şevki de artsın.
HERKES İŞİNİ YAPIYOR, TERMİNAL TEMİZLENDİ
Şevki kırılanlar var, şevk kırılıyor bazen. Geçtiğimiz hafta Düzce terminalinin çok kötü bir hal içinde olduğunu ve temiz olmadığını, insanların Düzce'ye gelip gittiğinde böyle bir terminalin şehri temsil etmemesi gerektiğinden bahsetmiştim. Bu anlamda iki yol var. Birincisi Düzce'deki o terminalden vazgeçilmiş, yeni bir terminal aranıyor. İkincisi Turgay Çelik, Ulaşım A.Ş.'nin Genel Müdürü bize fotoğraflar gönderdi. Dün (15 Aralık) itibariyle çekilmiş fotoğraflar. Terminalin etrafı çok temiz olmuş. Basın ve kamuoyunda bu işler gündeme geldiği zaman insanlar kırılıyor. Ama herkes işini yapıyor. Terminalde mevcut şartlara dokunamıyorsun ama temizlik noktasında biraz gayret olduğu görünüyor. Her zaman böyle görmek istiyoruz, biz çok mutlu oluruz. Siz de mutlu olursunuz, vatandaş da mutlu olur. Pırıl pırıl, nezih görülmesini istiyoruz. Bundan da herkes mutlu olur.
YAŞAM KALİTEMİZ İÇİN DENETİM TAVİZSİZ OLSUN
Hava kirliliği noktasında çok sıkıntımız var. Düzce'nin hava kirliliği noktasında çevrenin, zabıtanın, özel idare ekiplerinin biraz daha dikkatli olması gerekir. Adam salmış dumanı. Püfür püfür duman. Biz gündeme getirdiğimizde Beltaş’ın tesislerinde kiralamacı olan firma asfalt üretiyor. Buraya zaten komple hakim olmuş. Hem iktidar hem muktedir olmuş o firma. Bu firma filtre taktı. Sadece orası da değil mesela yan tarafta bir firma daha var. Millet toz topraktan rahatsız. Filtre çalışıyorsa biz tozu-toprağı niye çekiyoruz? Burada fabrikaların hava kirliliğindeki etkisi yüzde kaç onu bilmiyoruz. Tabii bilimsel çalışma ile hava kirliliğindeki filtreleri, çevreye verilecek olan zararlarının çok hassasiyetle takip edilmesi lazım. Çevre İl Müdürü Nurhan Kartal, birine yaz birine kış yapmamalı. Çünkü personelle kavga eder hale geldiler. İnsanlar da talep ediyor böyle bir sıkıntı var. Burada hepimiz birden yaşıyoruz ama tabii siyasi dengeler var. Yaklaşık bir yıldan beri bu bizim haber yaptığımız yerde üretim yapılıyor. Hani onların göremediğini vatandaş görüyor. Ondan sonra müeyyide uygulanıyor. Demek ki neymiş? Kamu, siyasi olması önemli değil. Çevre kirliliğine, yaşama standartlarımıza müdahale eden her oluşuma, müdahale edilebiliyormuş.
Burada yaşıyoruz ancak burada yaşarken bizim bir hayat kalite standartlarımız var. Nefes alma hakkımız var, yaşama hakkımız var. Bu haklarımızı kim ihlal ediyorsa, nasıl ihlal ediyorsa buna müdahale etmek bu memlekette yaşayan herkesin görevi. Havamızda özellikle kış aylarında çok ciddi kirlenme, nefes almakta zorluk var. Bunun mutlak önüne geçilmeli. Düzce çanakmış, tencereymiş tamam ama çözüm üretmek lazım. Fabrikaların, böyle üretim yapan yerlerin takip edilmesi lazım. Devletin memuruna, müdürüne, amirine, yetkilisine kim ne diye para veriyor? Vatandaş orada rahat içinde yaşayacak. ‘Burayı takip et.’ diyor, ediyor musun? Ediyorsun ama Nasrettin Hoca’nın ıslıkla merkebe araması gibi değil. Gerçek anlamda havamızı kirletenlere müdahale etmeliyiz. Burada sessiz kalmamalıyız. Trafiğimiz sabahları aynı şekilde devam ediyor. Mutlaka bu memlekette bir üst geçit, alt geçit, nasıl uygunsa artık bu trafiği rahatlatacak çözümler üretilmeli. Çok zor günler yaşıyoruz ya Düzce'de. Havamızda, trafiğimizde, suyumuzda sıkıntı var. Bunlar çözülmeli. Mazeret iktidar ve muktedir olmayanların. Gerekçe iktidar ve muktedir olmayanların. Sorunu anlatmak iktidar ve muktedir olmayanların. Ama iktidar ve muktedir olanlar bunları çözmekle mükellef. Hacet makamında olanlar bu meseleyi çözmekle mükellef. Çözülmediği zaman hasbelkader kamuoyu noktasında insanlar düşüncelerini paylaştığı zaman birtakım sıkıntılar yaşıyor. Düzce'de yaşadığımız ortamda herkes işini yapmalı. Nasrettin Hoca hayat dersi veriyor. Borcuna pek sadık değilmiş. Millet tahsil etmek için kafasını gözünü kırarmış. Bir gün cebinde parası var, gene borcu var. Parayı verecek vermemiş. Hocayı gene hırpalamışlar. Karısı demiş ki; ‘Cebinde para vardı ya senin. Niye vermedin?’ Hoca da demiş ki; ‘Biz ne zaman dayak yemeden borcumuzu ödedik de bugün ödeyeceğiz?’ Bir imkan varsa, bir fırsat varsa, bir yaptırım varsa bunun hayata geçmesi lazım, söylenmeden, enformasyon yapılmadan. Herkes görevini yaparsa herkes mutlu olur.