Dün (1 Eylül) akşam Milliyetçi Hareket Partisi İl Başkanlığı’nda bir toplantı yapıldı. Toplantıda herkesin gündemi olan bizim de anlata anlata sizin de dinleye dinleye ‘Artık yeter!’ diyeceğiniz Ticaret ve Sanayi Odası seçimleri vardı. Ticaret ve Sanayi Odası seçimlerinde gruplarda adaylar var. Gruplardan adaylar seçildikten sonra ticaret odası başkanını seçecekler. Bu çalışmalar üzerinde bir toplantı vardı. Toplantıya Milliyetçi Hareket Partisi’ne intisap etmiş, siyasete gönül vermiş gönüldaşlar çağrıldı. Ama bir kişi çağırılmadı. Kimdi o? Bilal Türkan… Düzce’deki imalat sektöründe gerçekten güzel işler yapan iki dönem Ticaret ve Sanayi Odası’nda çok başarılı işler yapan ama kendi işini takip etme konusunda profesyonel birisi. 1. Organize Sanayi Bölgesi’nde yeri al, fabrikayı yap, sat. Gümüşova Organize Sanayi Bölgesi’nde yer al, sat. Olmadı, Çilimli Organize’den yer alınması lazım. Kambersiz düğün Bilal Hoca’sız yer olmaz diye hatır olsun diye bir de Çilimli Sanayi Organize Bölgesi’den al. Çok başarılı değil mi?
Evliyanın biri ile eşkıyanın biri aynı yerde yaşarlarmış. Eşkıya da bu evliyayla dalga geçmek için her gün bir şeyler bulurmuş. Bir gün adamlara demiş ki ‘Koyun çalın getirin.’ Adamlar koyun çalmış getirmiş. Evliyayı da çağırmışlar eşkıyanın davetine. Evliya gelmiş başlamış yemeğe.
Demişler,
-“Hocam sen bunu yiyorsun ama sormuyorsun haram mı, helal mı diye?
Demiş ki
-“Size haram, bana helal, ben yiyeceğim siz yemeyin.”
Neyse karnı doyunca “Gerisini koyun bir yere ben götüreceğim.” demiş.
Demişler
- “Hocam doymadın mı?”
O da demiş
- “Size haram bana helal.”
Evliya gittikten sonra eşkıya,
- “Gidin koyunun sahibini bulun.” demiş. Bula bula yaşlı bir teyzeyi bulmuşlar.
Yaşlı teyze demiş ki
- “Buyurun beni neden çağırdınız?”
- “Senin koyun vardı biz onu kestik yedik.”
- “Eyvah” demiş teyze.
Onlar da
- “Biz sana bunum parasını verelim.”
Teyze demiş
- Sizin ben nasıl yaptığınızı bilmem ama ben o koyunu evliyaya niyet etmiştim. Ona kesip getirecektim.
Yani evliyanın dediği “Size haram, bana helal.”
Şimdi aynen bu hadisede olduğu gibi bütün yerler, büyün organize sanayi bölgeleri nerede iş varsa Bilal hoca ve avalesine helal. Şimdi tek başına mı yapıyor bunları? Tabii ki tek başına değil. Tek başına olmaz. Bir ekip bir yapı lazım. Bir organizasyon lazım…
Kısmet Hisar Döküm.. Fehmi bey ve Sedat bey … Bu arkadaşlar Düzce’de döküm işinde bir işler yapıyorlar. Neresi sanayi bölgesine katılacak? Neresi organizenin içerisinde kalacak ? Organizede tahsisli veya tahsis dışı ne kadar yer varsa mihmandarlarla beraber (mihmandarların da kim olduğunu izah etmeye gerek yok Bilal hocayla arası çok iyi niye şu anda bu firmanın sahibinin yanında çalışan Engin diye bir arkadaş var bu fabrikada yönetici. Onunla beraber Ticaret ve Sanayi Odası grubunda beraber seçilmek için uğraşıyorlar.)
Bunlar Beyköy yolunda bir tane berber var Ramazan isimli. Bu Ramazan berber, kuaför noktasında, bütün organizasyonu bütün çalışmayı ve bilgilendirmeyi yapan kişi. Hatta alışverişleri için araları açılmış bunların. Çünkü zenginin parası tatlı olur. Ama beyin olarak da Atilla bey var Gümüşova’da eski imar müdürü şu anda Sakarya’da olan… Onlar böyle çok çalışmışlar. Sedat beyle Fehmi bey hısım, akraba, kardeşinin üzerine almadık yer bırakmamış. Şimdi hani Bilal hocadan girdik ya .. Bilal hoca Organize Sanayi Bölgesi’nden yer alıyor fabrika yapıyor ve satıyor. Ondan sonra Gümüşova sonra da Çilimli…
Ya siz neye çalışıyorsunuz? Evliyanın hesabı bunların hepsi size helal de buraya iş yapmaya, ticaret yapmaya gelen, yatırım yapmaya gelen adama haram mı? Demek ki menfaat olduğu zaman, beklenti olduğu zaman, hesap olduğu zaman ne oluyor? Hizmet aşkı doğuyor. Şimdi davadan vazgeçenler menfaatten vazgeçemiyor. “Milliyetçi Hareket Partisi’ndeyim, ben ülkücüyüm, ben bu davadayım.” Seni çağırmamışlar oraya niye ? Seninle bu işi istişare etmemişler, iki dönem oradasın niye? Abi sen tabiri caizse bu memlekette nerede güzel arsa var, nerede güzel iş takibi var yapmışsın. Yani netice itibariyle şöyle bakmak lazım. İki dönemdir, üç dönemdir, dört dönemdir burada olup da bu arsalardan, bu tahsislerden, bu akçeli ve himmetli işlerden himaye elde edenlere iyi bakmak lazım. Tabii şimdi derseniz ki ‘Kıymetli biraz daha çalışsın, kime çalışsın? Nerede arsa var, nerede tahsis var, nerede iş var oraya gitsin çalışsın.” derseniz “Herkes bir daha bu işlere talip.” Yok, Düzce’de değişim olmalı. Vizyon sahibi, misyon sahibi, memleketin yarınlarına imza atacak beyinlerle beraber, menfaatinden ziyade davayı “Menfaat Düzce gerisi teferruat” diye bakabilecek adamlar olsun, yeni isimler olsun. Burada bir şey var. İnsanların hayatını değiştiriyor. Ortaklıklar değişiyor. Dostluklar değişiyor ben bu haftalık bu işe “Artık yeter” dedim. Pazartesiden beri bu işi konuşuyoruz. Ticaret ve Sanayi Odası seçimlerini. Dostluklar, ortalıklar her şeyler değişiyor menfaat olduğu zaman.
Bugünün dipnotunu söylüyorum.
Yavuz Ofset var biliyorsunuz. Ümit Ülgen ve Muhsin Yavuz’un bir zamanlar mücadele verdikleri bir yer. Ve bugün iki ortak, iki gönüldaş, iki yol arkadaşı, zor günlerde, kötü günlerde beraber mücadele veren iki insan, şu odanın grupları için yol ayrımına geldiler ve ihtilafa düştüler diye biliyorum. Bu memlekette bu kadar fitne nasıl üretildi? Bu memlekette bu kadar tefrika nasıl üretildi? Bu memlekette bir insan makam ve mevki adına insanların itibarıyla, insanların dostluklarıyla, davalarıyla ayıracak hale nasıl getirdi? Takdiri ben size bırakıyorum. Önümüzdeki haftadan itibaren başka konulara gireceğiz ama bu konu bitti mi, hayır bitmedi. Vakti geldiğinde bunları yine konuşacağız. Efendim hoş çakalın, dostça kalın, Allah’a emanet olun.