Ciddi bir ekonomik sıkıntı var. İnsanlar zamların altında inim inim inliyor. Kafeler dolu, marketler dolu trafik yoğun, hareket güzel, ama sıkıntı var. İş makinesi bulamıyorlar beton dökecekler, sıra alamıyorlar. Ticaret, imalat, üretim devam ediyor ama sıkıntı var. Kimde sıkıntı var? Rahmetli Özal orta direk demişti ya; işte orta direkte sıkıntı var. Dünyadaki güçler ekonomi ile geldi, ekonomi ile gönderme siyasetini yaptılar Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için. Ama millet buna fırsat vermedi, çok inandı, çok güvendi ve çok seviyor. Ama bu sevginin de yansıması lazım. Bundan 20 sene önce Türkiye’nin haline baktığımız zaman, geldiğimiz noktada çok zenginleşenler var, sebepsiz de zenginleşenler var, imkanlardan ve fırsatlardan zenginleşenler var. Bir varlık vergisi lazım, yani bugüne kadar krizleri sıkıntıları problemleri asgari ücretle çalışanlar ödedi. Yani derler ya; ekonomistler bir kuyumcu, bir asgari ücretli kadar vergi ödüyor. Ne yapmak lazım? Varlık vergisini hayata geçirmek lazım.
Sayın Cumhurbaşkanım Size Düzce’den sesleniyorum; bu ekonomistler, bu işi bilen insanlar her kimse şu varlık vergisini gündeme taşıyın, bir baksınlar incelesinler. Şirketler zaten insan çalıştırarak ekonomiye katkı sağlıyor. Bunun bir sınırlaması olabilir, 10-20 kişiyi çalıştırandan istemeyin, ama 4 tane adam çalıştırıp, 10 milyonluk, 50 milyonluk şekli olan insanda 300-500 bin lira versin. 1 kereye mahsus yüzde 5, yüzde 10 civarında bir parayı bu milletin sırtından kazanalım. Bu millete refah için versinler, yoksa zorla alınsın. Olandan alınsın, üretenden değil, çalışandan değil, bu insanları çalıştırıp da zengin olanlardan alınsın.
Düzce’nin önemli isimlerinden Kalkınma Ve Tanıtma Vakfı başkanı Ahmet Mutlu bir kalp krizi geçirmesinden mütevellit bir bilgi geldi bize. Biz hemen sahaya indik, durum nedir, ne değildir öğrendik. Kalp krizi ölüm demek, kalbin durması demek, bir haklılık payı var. Bütün gazeteci arkadaşlarımız Ahmet Mutlu öldü, başımız sağ olsun diye söylediler. Biz bilgi geldiği zaman hemen ‘bir değerlendirelim’ dedik. Hastaneye ulaştık, hastanede de şuanda müdahale yapılıyor. Evet, kalbi duruk halde geldi, ama müdahaleye tepki verdi. Ritim başladı ve mücadelemiz devam ediyor. İsmini bilmiyorum, ama o doktor gerçekten çok inat. Hakikaten mesleğine aşık, Hipokrat yemininin asaletini yaşatmış bir doktor. Ahmet Mutlu’ya mücadele veren doktor, hakikaten gönül insanı.
Düzce’de yayıldı bu, telefonla bilgi alıyorlar. Ama hastanenin önünde bir tane gazeteci yoktu, telefonla bilgi alıyorlar. Basın mensuplarının kamuoyuna karşı bir yükümlülüğü vardır. İnsanları doğru ve net bilgilendirme noktasında. Biz Öncü Medya olarak, birçok medya bunu yazarken, biz yazmadık. ‘Net bilgiyi öğrenelim’ dedik. Müdahale devam ediyor, Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırıldı. 4 tane kalp damarı tıkandı, anjiyo yapıldı ve anjiyodan sonrada baypas ameliyatı yapılacağı, tedavisinin devam edeceği ortaya çıktı, Allah şifa versin.
Hastanede sayın Milletvekili Ercan Öztürk, AK parti İl Başkanı Hasan Şengüloğlu , MHP İl Başkanı İlhami Caboğlu, Ticaret Odası Başkanı Erdoğan Bıyık, Düzcespor eski Başkanı Gökhan Kapoğlu, bütün Düzce insanları oradalardı. Burada bir gerçek ortaya çıktı; Devlet Hastanesi’nde anjiyo yapacak sistem yok. Bizi uyuttular, öyle bir haldeyiz ki… Ey Sayın Cumhurbaşkanım; bu millet sizi çok seviyor, Düzce sizi çok seviyor, bizde sizi çok seviyoruz. Ama kime emanet ettiniz Düzce’yi? Bugün Düzce Milli Eğitiminde en güzel okullardan bir tanesine yer bulunamıyor. Deprem geçeli 25 seneye yakın zaman geçmiş. Prefabrik okullarda biz bu insanlara niye oy veriyoruz. Bizim gönlümüze, bize hizmet etsin diye değil mi?
Bugün bir can hastanede, bir doktorun üstün gayretiyle kurtarma aşamasına geldi. Düzce Tıp Fakültesi’nde de tam bir donanım yok, ama orada bir müdahale var. Ama Devlet Hastanesine kesinlikle kalp krizinden gitmeyin, anjiyo yapacak ünite yok! Bunun sorumlusun Başhekim mi? Değil Sağlık İl Müdürü mü? Değil. Bunun sorumlusu 20 seneden beri vilayet noktasında, Milletvekilliği yapan, siyaset yapan, İl Başkanlığı yapan siyasetçilerdir.
Bugün 25 sene sonra Turgut Özal Okulunun, Fen Lisesinin Azmimilli’nin diğer okulları tartışıyorsak, bunu beceremeyen siyasetçilerdir, burada kimseyi ayırmıyoruz. Anıldınız, bilindiniz saygı gördünüz enaniyetleriniz üst saflara çıktı. Bu milletin sağlığı ve eğitimi noktasında hala biz Dünyanın 3. Sınıf ülkesi gibi bir hal içinde yaşıyorsak, yediğiniz, içtiğinizin hesabını dünyada sorarlar mı? Bilmiyorum ama ahirette vebali bunun çok büyük. Özellikle bu aşılardan sonra insanların kalp krizi riskleri çok yükseldi. Yani kanın pıhtılaşması damarların tıkanması konusunda. İnşallah sıhhatli günlerimiz olsun, inşallah eğitimli günlerimiz olsun, ama Allah rızası için, dünya için buraya kadar geldik, artık bizim eğitim meselemizi, sağlık meselemizi, yarınlarımızı çözecek kadar dertlenin şu memleketle.
Hani diyor ya büyükler; etkili kişinin yetkisizliği, yetkili kişinin etkisizliği vardır. Orada iş bereketsizliği diyor ya; bereketsiz sağlıksız, eğitimsiz ve öngörüsü olmayan, yarınları ne olduğu belli olmayan, bir Düzce’de yaşamak zorunda bırakmayın bizi. Bunun vebali var, bulunduğunuz dünyada. Evet, garanti altındasınız makam olarak, mevki olarak, yetki olarak, emeklilik olarak. Sülaleniz şanla, şöhretle, asaletle doluyor. Ama bunun hesabı yok mu? bunun Allah indinde bir hesabı yok mu? Bir çok Düzceli’nin üzerinizde kul hakkı var, bunun günahı insanın zafiyeti, Allah’la olan meselesi, mutlak bir yaratıcının tasarrufunda affeder affetmez. Onun kadri de güzel, onun zulmü de güzel, onun himmeti de güzel. Ama kul hakkı var; bu oylarda, bu siyasi iradede kul hakkı var. Bunu ödeyemezsiniz, oradaki canları nesilleri bugün Düzce’de tartışıyorsak bunun vebalini Allah size soracak, ama kul hakkı olarak soracak. Çünkü insanlar size inandılar.