Daha önce Düzce’deki turizm hareketinden bahsetmiştik, Sayın Vali’ye ve Sayın Genel Sekreter’e bu konuyla ilgili vermiş oldukları mücadeleden dolayı teşekkür etmiştik. Gerek sosyal medyada gerek birebir ilişkilerde ‘ne kadar çok övdün’ türünde bir eleştiri geldi. Hadise şudur; bir Yedigöller yolu var, yıllardan beri yılan hikâyesine dönmüş, yapıldı, yapılacak, oradan mı geçecek, burada mı duracak… ve Yedigöller’e Bolu’dan giriş var ama Yığılca’dan daha yakın bir giriş var. Düzce’nin Sayın Valisi Cevdet Atay ve Sayın Genel Sekreteri Mehmet Hayri Şen burada risk alarak ve gönül koyarak Yedigöller yolunun yapımına başladılar. Otoban üzerinden İstanbul’dan gelen Yedigöller tabelasını göstereceğiz ama Yığılca yolumuz yok, Yığılca yolumuz yapılmadı. Yedigöller yolu yapılıyor ama o trafiği kaldıracak bir yolumuz yok. Niye? Sayın Cumhurbaşkanı yıllar önce talimat verdi, söz verdi. Niye dinlemiyorlar Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatını? Deprem oldu düşüncesi var, depremden önce niye dinlemediniz? Niye takip etmediniz? Birbirinizin ayağını kaydıracağınıza, birbirinizi ‘kim milletvekili olacak, kim belediye başkanı olacak?’ diye burada kaydırak oynayacağınıza, Cumhurbaşkanı’nın koyduğu iradeyi, ‘Sayın Cumhurbaşkanı’mız böyle bir irade koydunuz ama bu yolun bitmesi lazım.’ deme cüretini göstermiyorsunuz. Birbirinizle uğraşın. Bu memlekette hizmet ettiğinizi söyleyin.
Konuralp’te Dr. Faruk Özlü, Düzce’nin kaderini değiştirecek bir adım attı. Bir adımı tarihe yazdı. Neydi? Konuralp’teki Antik Tiyatro ve oradaki tarihi eserler. Yıllardır yağmalandı. ‘Kazıyoruz, ediyoruz, eyliyoruz.’ Ne oldu, ortaya bir şey çıkmamıştı. Şimdi çıktı. Mükemmel bir turizm tanıtım ve enformasyon için adım adım ilerliyor. Yedigöller yolu keza öyle. Bu yapıldığı zaman Düzce’den geçen, otobandan geçen, Karadeniz Ereğli’den, Zonguldak, Sakarya istikametinden gelen yer yolla bağlandığı zaman burası bu memlekete turizm anlamında ve ekonomi anlamında, insani beşeri münasebet anlamında çok değerler katacak.
Gölyaka, çok güzel bir Güzeldere Şelalesi, Samandere Şelalesi’yle beraber Düzce’de komplike olan turizm yatırımına, turizme fayda sağlayacak bir yer. Güzeldere yolunu da yapılacak, edilecek derken yolu yapmak Sayın Vali Cevdet Atay’a nasip oldu. Sayın Genel Sekreter’in burada çok büyük fedakârlığı, samimiyeti var, risk alarak yürüdüğü bir proje.
Gölyaka’da bayramda insanlar Kültür Park etrafına gittiler. Kurban Bayramı gününü belediye iş makineleriyle sakatatların atılacak olduğu alanlara bir yer açtı, sakatatları gömdü ancak oraya giden insanlar orada kokudan duramadılar. Niye? Akşam fevri olarak ferdi olarak veya oradaki bir kesimhanedeki kesilen sakatatlar, işkembeler, bağırsaklar koku yaydı etrafa. Hiç Allah’tan korkmaz kuldan utanmaz mısınız ya? Belediye size o hizmeti vermiş, iş makinesini açmış, buraya atın, demiş. Kireçleyip gömmüşler. Biraz da insan olmak önemli. Netice itibarıyla millet orada işkembe kokularıyla bir bayram geçirdi. Tuvaletlerin de yeterli olmadığını gördü. Turizm açısından yoğun bir akış vardı bu hafta sonu.
Akçakoca’da çöpler toplanmıyor, belediye mücavir alandaki çöpleri almıyor. Niye olduğunu bilmiyoruz. Özel İdare bu boşluğu kapatmaya çalışıyor, şu anda Özel İdare çöp topluyor. Belediye kendi mücavir alanlarının içindeki çöpleri almamaya başladı. Orada zaten bir şey söylediğimiz zaman ‘kafede bir eylem oldu, Okan’la şahsi bir meseleniz var…’ diyorlar. 10 tane Düzceli’nin 6 tanesi akşamları Akçakoca’ya gidiyor. Akçakoca bizim için önemli. Sevsek de sevmesek de. Bu memlekette olan bitenin ne olduğunu insanların bilmesi lazım. Bir minibüsler var, ne olduğu belirsiz. Arabalarda plaka yok. Şehir merkezinde yolcu taşıyor. Bunu bilen varsa gereğini yapsın ama bu çöplerin toplanmaması başka bir şey. Belediye kendi mücavir alanındaki dün topladığı çöpü bugün almıyorsa bunun hesabı sorulmalı. Cumhur İttifakı’ndanmış! Ne Cumhur İttifakı? Ne Millet İttifakı? Memleketin ittifakı var burada. Siyasetin üstü olması lazım. Başta Sayın Devlet Bahçeli Akçakoca’daki olan biteni bilmeli. 12,5 milyon euro Dünya Bankası’ndan kredi istenmiş, 10 milyon euro daha isteniyor, 22,5 milyon! Akçakoca’nın cürmü ne ya? 22,5 milyon euro kredi istendi. Şimdi de AK Partililer’e baskı yapılıyor, imzalayın diye. Niye bir 10 milyon, bir 12,5 milyon? Tabi her 10 milyonluk kredide 300 bin TL komisyon var. Ne komisyonu var? Şirketlerin danışmanlık ücretleri var.
Akçakoca’ya 500 bin küsur araç girdi diye saçma bir açıklama yaptılar. Her araçta 2 kişi olsa 1 milyon küsur insan yapar. 1 milyon insan Akçakoca’nın bütün alanında ayakta dikilse nerede ağırladın? Biraz gerçekçi olmak lazım.
Anlatmaya çalıştığımız şu; Düzce’de Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sayın Erdoğan Bıyık dedi ki, Turizm ofisi kurduk. İlk defa TSO’da turizm konusunda ehil olan bir ofis kurduk ve bunu İl Kültür ve Turizm Müdürü’yle beraber koordine edeceğiz, dedi. Bir an önce Düzce’de turizm üzerine strateji ve planlama noktasında bir kurultay kurulmalı, bir çalıştay yapılmalı ve bu çalıştayda bu memleketi bilmeyen duymayan görmeyen, internetten gören, televizyondan bilenler değil, sahadan gelenler, işletmeciler ve sektörün içinde olanlar, önce dertlerini, önce taleplerini tespitlerini, önce tespitlerini ortaya koyup daha sonra da bunun ehil ve akil kişiler tarafından harmanlanıp ama çok bilen değil, işi bilen. Teori üreten değil, pratikte yaşayan insanların dediğine göre bir strateji oluşturulmalı. Netice itibarıyla Düzce turizmde, yatırımda, planlamada, AK Parti hükümetinin Sayın Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’yi değiştirme noktasındaki vizyonundan hak ettiğini alamadı. Niye? Birbirlerinin peşine düştüler. O milletvekili olmasın, bu belediye başkanı olmasın… Hayırdır? Sizin enaniyetinizle uğraşacak hâlimiz yok!
SEDAŞ, bir tane direği müteahhite diktirmiyor, abone olacak. Niye? Yatırım yok, ödenek yok, ‘dikemezsin’. Kapatmışlar defteri. Nerede bu memleketin sahibi? Siyaset zamanı gelince, oy zamanı gelince, ‘ben size şöyle hizmet edeceğim.’ Sonuç? Sıfır.
İşin sonunda Düzce’nin 2 tane hedefi olmalı; tarım ve turizm. Tarım ve turizm olduğu zaman bu memlekette büyük ferahlığa ulaşabiliriz. Diğer türlü yıllardır dinlediğimiz hikâyeyi dinlemeye devam ederiz. Bize hikâye yazmayın, hikâye anlatmayın, bize icraat gösterin, hizmet gösterin.