CABOĞLU’NU DİNLERLERSE TARİH YAZARLAR!

Abone Ol

Cuma günü akşamı Kitabın Ortasından programında konuğum Semih Cemşit’ti. Programının sonlarına doğru bir fotoğraf geldi. Türkiye’nin konuştuğu fotoğraf, tam program esnasında. Biz de şöyle düşündük; bir misafiriniz gelmiş, misafirinizin de izah etmediği, vakıf olmadığı, ailesinden sıkıntılı bir durumu var, bu burada sorulmaz dedik. Türk asaletinde, maneviyatta, hassasiyette böyle bir şey olmadığı için Semih Cemşit’e CHP lideri Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu ve CHP Milletvekili Aday Adayı Azade Ay’ın seccade üzerinde çekilmiş fotoğrafından bahsediyor. Tabi bu ilerleyen saatlerde sosyal medyada Türkiye’nin gündemi oldu. Fotoğraf çekilmiş, seccadenin üzerine basılmış. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu çıktı, “üzgünüm” dedi. Yani inancınızı bırakıyorum dedi çok üzgünüm bu işten dedi. Azade Ay Hanım’ın olduğu fotoğraf değil burada birkaç tane daha fotoğraf çekilmiş, birkaç tane daha vardı, birkaç kişiyi daha gördük. “Samimi Müslümanların takdirine bırakıyorum” dedi. Gayet doğal bir şey hani secdeye gitmeyen adamın seccadeye basması gayet doğal yani onun ehemmiyeti yok ki! Secdeyi görmeyince seccadeye basılır, gayet doğal bu! Çünkü mahiyetin veya kutsal olmanın bir anlamı yok burada. İkincisi, hepsinden önemlisi; şimdi bu fotoğrafı bir çeken var, bir poz veren var enstantaneye alıp sosyal medyada paylaşan var. Ya anladık sizin secdeyle seccadeyle işiniz yok da altılı masada bu sizi mücahit yapan bir Saadet Parti’li arkadaşlar var onlardan bir tane en azından seccadenin ne olduğunu, secdenin ne olduğunu, milliyetin ne olduğunu, maneviyatın ne olduğunu daha doğrusu bu milletin milli ve manevi değerlerinden haberdar olan bir fotoğrafçınız da mı yok? Bir danışmanınız da mı yok? Bunu sosyal medyaya koyarken, “Seccade var, bu olmaz” diyecek kadar bu işte hassas olan bu değerleri bilen yanınızda bir tane adam yok mu? Yokmuş demek ki! İşte bazen olmaz denilen şeyler olmaz. Ben Sayın Kılıçdaroğlu’nun “çok üzgünüm” dediği samimiyetine inanıyorum, ben inanıyorum yani en azından öyle diyor. İnsanların beyanı esastır, kimsenin kalbindeki niyeti görmek değil. Ama Kılıçdaroğlu’nun secdeyle seccadeyle işi yok, o da doğru. Olmamış ki, olmaz da yani öyle bir yaklaşımı yok, öyle bir inanç perspektifi yok. Bu milletin değer yargılarından bu milletin değerlerinden bir haber bir hâl çıktı ortaya. İşin özünde şu var; aynı dili konuşmuyor, aynı duyguyu paylaşmıyor bu milletle, buradan çıkan sonuç bu.

CHP demişken, soru sorduk Semih Bey’e, dedik ki, “İYİ Parti’yle ittifak söz konusu mu?” O da yüzde 80, yüzde 90 var dedi yani olabilir dedi her an için. Ben de bu işin arka planına gittim, İYİ Parti İl Başkanı Yunus Özay Er’le konuştum. Daha sonra yine CHP’den birileriyle konuştum. Şimdi evet bir ittifak görüşmesi olmuş. Şöyle olmuş; İYİ Parti’den Yunus Özay Er’le Ender Çakar gitmişler CHP İl Başkanı Semih Cemşit’e, sizin Faruk Darıyerli’yi biz aday olarak istemiyoruz ittifak noktasında, Ahmet Karslıoğlu’nu istiyoruz. Daha sonra Ahmet Karslıoğlu’nu da istemiyoruz, eski İl Başkanı Kemal Demir olsun demişler. Adam milletvekili aday adayı değil ki. ‘Bir tane İYİ Parti’li Kadir Erdoğan Merkez İlçe Başkanı Semih Bey’e Faruk Darıyerli çekilsin sen olursan biz ittifak olarak destek veririz.’ Üç tane isim aday adayı da değil zaten, aday olmamış. Nasıl bir destek? Nerede uzlaşıp nerede birliktelik sağlanacak bir hâl yok ortada. Sonuç itibarıyla CHP’lilere bakarsan, İYİ Parti yaklaşımında samimi değil, İYİ Partilileri dinlersen bunlar Düzce’den bir milletvekili kazandık modundalar, bu modda gidiyorlar, onun için ittifak sağlamıyorlar. Durum bu. İYİ Parti’nin cuma günü bir tane bir adayı gelmiş, Düzceliymiş, iş adamı. “Ankara’da siyaset yaptık, Düzce’yi çok seviyoruz, siyaset yapacağız”. Biz zaten böyle siyasetçileri, ithal vekilleri istemiyoruz. Ne çektiyse Düzce, bunlardan çekti. Orada bir Aslıhan Hanım, Berat Öztürk, Dilara Kefeli var, İYİ Parti Aday Adayı. Mükemmel. Memleketin çocuğu. İnsanlar teveccüh gösterir, göstermez. Ama Düzceli. Öyle yukarıdan kenardan köşeden gelip de ben Düzce’yi hatırladım, ‘seçim bitti bu adamlar gitti.’ Ondan sonra bu modeller yok biz bu modelleri istemiyoruz. Milletvekili olarak görmek de istemiyoruz, bilmek de istemiyoruz. Uyuyor mu bilmiyoruz ama oynamak istemeyen gelin yerim dar dermiş, İYİ Partililer yerim dar diyor. 14 Mayıs’ta ne olacağını hep beraber görürüz. Yavuz Ağıralioğlu’ndan sonra İYİ Parti’de zaten zelzeleler bitmiyor. Düzce’de ne olur onu bilmiyorum ama netice itibarıyla burada pek iki ittifakın pek hayırlı bir alameti değil. Herkes birbirine nişan alır gibi bakıyor ama sahneye çıktıkları zaman öyle değil, orada samimiyet yok.

Ben sordum Yunus Özay Er’e, Faruk Darıyerli’ni niye istemiyorsunuz dedim. Aday adayı olmuş adam, niye istemiyorsunuz? Ama arkasında başka bir şey daha var o işin. Araştırıyorum, onu da zaman içinde göreceğiz. Orada bir el var, bir akıl var bu işleri yöneten, öyle görüyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi adaylarını tanıttı. Düzce Belediyesi’nin Kültür Merkezi’nde hınca hınç bir kalabalık. Mükemmel bir kalabalık. Muhteşem bir kalabalık. Heyecan dorukta. İsim sıralarına göre Milletvekili Aday Adayları kendilerini tanıttılar, anlattılar. Ben de baştan sona izledim. İzledikten sonra partililerle beraber bir istişare ettim. Baktım ettim eyledim. -Onu söyleyeceğim sonucu da- yalnız burada teşkilat toplantılarında aday değilim diyen Ümit Yılmaz son dakikada ben adayım dedi. Bir şey dedi orada; “bize kefen biçmeye çalışanları sarı torbalarda göndeririz.” Dedi. Kime dedi, kim kefen biçermiş, kim sarı torbaymış, kiminle gidecekmiş onu bilmem ama bildiğim bir şey var; adam sözünden, at yularından tutulur. Aday olmayacağım diye açıklayıp ben belediye başkanlığına niyetliyim deyip de birileri aday olduktan sonra ortaya çıkıp ben de adayım deyip de suyu bulandırmanın bir anlamı yok. Bulandırırsanız da siz bilirsiniz çok önemli değil bu dere akar geçer biz basınız ya biz sayfayı okuruz biter.

Sordum ben MHP’lilere, buradaki adaylardan bir sıralama yaparsanız kim olur, dedim. Ortak kanıyla şöyle bir liste çıktı; birinci sırada Mehmet Keleş, ikinci sırada Avukat Sinan Yılmaz, üçüncü sırada da Mehmet Ali Çelik.

Bir de bir partili bana dedi ki, çok da doğru dedi; “İlhami’yi dinlerlerse MHP Düzce’de tarih yazar.” Evet doğru söylüyor o partili, niye? 2018 seçimlerinde Düzce’de MHP’nin Milletvekili çıkarma ihtimalinin hiç olmadığı bu yerde İlhami Caboğlu gece gündüz teşkilatıyla, işte arkadaşlarını motive ederek bir milletvekili çıkarma noktasında büyük bir mücadele verdi ve bir tarih yazdı. İkinci tarihi milletvekili adaylığına sandıkta itiraz vardı Ümit Yılmaz’ın adaylığına. Orada da gereğini yaptı ve ondan sonra da 10 tane belediyenin 5 tanesini partisine kattı. Bir tarih yazdı aslında. Şimdi taçlandıracak. Bunu dinlerler mi yani onun doğruları neyi icap ettiriyor, bizim dediğimiz doğruyu söyleyecek diye bir kaide yok. Belki de İlhami Caboğlu benim dediklerime aykırı bir şey söyleyebilir onu da bilmem ama İlhami Boğaziçi mezunu. Siyaseti çok iyi biliyor. İlhami Başkan Sayın Caboğlu’nu, MHP teşkilatı ve Ankara dinlerse bir tane milletvekilliğini aynı yanında bir tane milletvekilliği rahat bir şekilde alınabileceği gibi, dengeler bozulup 2’yi bile zorlayacak potansiyel var ki iki de çok zor değil, öyle görünüyor yani tabanda öyle görünüyor. Caboğlu’nu dinlerlerse Düzce’de tarih yazarlar, dinlemezlerse hesap soracak adamı ararlar.

PROGRAMIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ...