Eskiden ipin üzerinde oynayan cambazlar vardı. Cambazlar ipin üzerinde tek başına yürür, ‘ayakta nasıl yürüyor, nasıl dengesini sağlıyor?’ diye insanlar da merak edip, bakarlardı. Orada bir de şak şakçılar vardı. ‘Cambaza bak, nasıl yürüyor ipin üzerinde’ diye. Sen elini kaldırdığın zaman, cebinden paranı çalarlar işte, cepçiler vardı panayırda. Bunu neden anlattık? Düzce’de son iki günden beri, bir arkadaşımız var. Milli görüşçü olduğu biliniyor. 25-30 sene önce buradan gitmiş, cami hoparlörleri, ses sistemleri yapan bir arkadaşımız. Buradan İstanbul’a gitmiş ve kendi ticaretini yapmış. Bugünlerde bir yalanla geri dönmüş. Sayın Cumhurbaşkanı bunu çağırmış; ‘Düzce’yi derle toparla ve hayata geçir.’
Facebook’ta fotoğraf yayınlamalar… Bazı sosyal medyada hayırlı olsun denilmiş. Neye hayırlı olsun? AK Parti İl Başkanı olacakmış, imdi bu eşyanın tabiatına aykırı. AK Parti’de ki veya siyasette ki usullere, gidişata aykırı bu. AK Parti İl Başkanı veya CHP İl Başkanı veya herhangi bir partide il başkanı olacak olan, genel merkezden görevlendirilen insanlar kendine göre bir ekibini kurar. 40 kişiye kadar olan ekibini tamamlar. Ondan sonra da sahaya çıkar, bir adım atar.
Sosyal medya üzerinden ilan edilmiş bir il başkanlığı… Mücahit Sezer’den bahsediyorum. Sınıf sınıf, oda oda geziyor, böyle fotoğraflar veriyor, AK Parti İl Başkanlığı’na adayım. Öncü Haber olarak aradık kendisini, ‘evet doğru’ dedi. Kiminle istişare ettiniz? Hamza Cebeci ile. Bizim milli amcamız, büyüğümüz Hüdaver Gösterişli ile. Başka kimle bu iş oluyor? Ali Kurt, Ankara’da ki gazeteci arkadaşımız. İstanbul’da ki Kabaktepe ile başlayan, il başkanlığı süreci Düzce’de yaşanacak. Peki burada böyle bir durum var mı? Evet var. AK Parti’de İl Başkanlığı görevini yapmış, siyasette belli bir olgunluğa erişmiş ve milletvekili adayı olmak isteyenlerin, Kasım ayı içerisinde istifa etmesi bekleniyor. Mart ve Nisan ayında da baskın bir seçim bekleniyor. Şu an da SKM bürolarının alt yapıları kurulmaya başladı. Bütün partiler harıl harıl sahaya indi. Baskın bir seçim var yani Haziran beklenmeyecek. O görünüyor.
Bu süreç içinde AK Parti İl Başkanı Mustafa Keskin, muhtemelen istifa edecekler arasında. Buna da yorum yapılıyor. Mustafa Keskin İl Başkanlığı’ndan istifa ettirilecek, milletvekili adayı olarak gösterilip ondan sonra gösterilmeyecek. Dolaylı yollardan görevden alınacak. Kim diyor bunu? Herkes bir şeyler söylüyor. İşin aslına gelindiği zaman, 3 tane sorunun cevap bulması lazım. Bir; Mustafa Keskin neden başkan oldu? İki; Mustafa Keskin’in İl milletvekili olmaması için bir sebep var mı? Görevden alınması ve istifa etmesi için bir sebep var mı? Gayet güzel ve olumlu gidiyor. Peki, ‘düğün yok bayram yok eniştem beni neden öptü’ derseniz. Bu iş tam Ticaret ve Sanayi Odası seçimlerinden sonra ortaya koyulan ‘cambaza bak’ filmi çakallığı altında çok küçük bir hesap var.
Bir iktidar partisi, hele Düzce’de böyle bir misyonu olan bir ağırlığı olan iktidar partisi, il başkanlığı seviyesi, bu kadar aşağıya düşürülmez. Burada iki tane yol var. Yol bir; il başkanlığı isimleri ve kişileri üzerinden seviyesini düşürüp, itibarını düşürüp, Mustafa Keskin’e milletvekilliği adaylığının önünün kesilmesi için devam etsin, kimler ortaya çıktılar. İkincisi; ortaya öyle bir isimler atılıyor ki, milletvekilliği adaylığında Fahrettin Şengür bile nöbetçi gibi bekliyor. Her milletvekilliğine aday başkanlığa aday… Yapmıyorlar seni işte. Ama yine de aday. Şimdi netice itibarı ile buraya geldiğimizde, ince bir hesap var. Ticaret Odası seçimlerinden sonra başladı bu hesap. İtibarsızlaşma, küçük düşürme var. Ama burada siyasette kişiler arasında rekabet olur, ama AK Parti bunları hak etmiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Düzce’ de ki şu oluşumu hak etmiyor. Haberinin de olduğunu zannetmiyorum. Yalan konuşuyorlar. AK Parti Genel Merkezi’nde böyle bir şey yok, milletvekillerin bildiği bir şey yok. ‘Ben adayım’ peki adaysınız da bu Ali Dilber ne olacak? Ali Dilber’de İl Başkanlığına aday. Recep Albayrak var avukat; o da aday. Ayşe Keşir Hanımefendiyi aşabilirse tabi.. Sinan Aydın var, bu da aday. Bunlara yazık değil mi?
Şimdi siz bu isimlerle, bu ismi aynı yerde tutabilir misiniz? 30 sene önce Mücahit Sezer’in nasıl gittiğini Düzce’de bilmeyen yok. Ee nasıl geliyorsun, ne biliyorsun? Düzce’de yaşamamışsın ki. Hangi denge ne olmuş, ne gitmiş. Efendim ben milli görüşçüyüm. Diğerleri aykırı görüşte değil ki, herkes milli görüşçü. Bu memlekette rahmetli Erbakan Hoca’nın bir lafı vardı: “Atatürk yaşasaydı, o da milli görüşçü olurdu” derdi. Milli görüş bayrağını, gömleğini yeniden giyeceğiz. Siz burada çocuk mu kandırıyorsunuz?
Ama burada iki tane önemli isim kullanılıyor. İstanbul’dan Hamza Cebeci ismi kullanılıyor, Düzce’den Başkan yardımcısı Hüdaver Gösterişli’nin ismi kullanılıyor. Birisi İstanbul’dan destek, birisi Düzce’den destek. Ali Kurt gazeteci arkadaşımız da bu işin propagandist fotoğrafında yer alıyor. Kim kazanır bu işten, sonuç ne olur? Birilerinin itibarını, birilerinin önünü kesme adına partinizin ve Cumhurbaşkanınızın itibarı ile oynadığınızın farkına varın beyler. Burada bir şey var şimdi; her zaman anlattığımız bir hikaye. Göbulo diye bir adam var Doğu Karadeniz’de yaşarmış. Biraz böyle hal, yol bilen bir adam. Eline bir tane saat almış. Tabii o zaman insanlarda saat yok. Göbulo çok kıymetli bir adam. Karşı tepelerde, dağlarda, tarlası olanlar sorarmış, Göbulo saat kaç? Göbulo saate bakarmış, söylermiş. Artık böyle herkes sorunca, bazen saate bakmadan söylermiş. Tabii aradan zaman geçmiş, köyde bunu gören bir çocuk, genç. Asker dönüşünde kendine bir saat almış. Kahvede gösteriyormuş ‘benimde saatim var’ diye, onlarda tarlaya, bahçeye gittiklerinde karşı taraftan birisi bağırmış; ‘Göbülo saat kaç?’ Göbülo saate bir bakmış ilkini doğru söylemiş, ondan sonra başkaları sorunca atmış, iki ise bakmadan söylemiş artık. O askerden dönüşü saati alan demiş ki; ‘Göbülo’nun saati yanlış, bak saat 13:00 ezan şimdi okunur.’ Göbülo iki diyor gibi hani. Bir şey çıkmış ortaya, o arada da hoca ezanı okumuş, o çocuğun saatinin doğru olduğu ortaya çıkınca da, o diğer gencin yanındaki saati soran adam da demiş ki; ‘Göbülo’nun bu delikanlının saati daha doğru, hani senin saat yanlış.’ Karşıdan karşıya bağırıyorlar. Göbülo demiş ki; onsa ne olur, onun saatinden ne olur.
Yani 2023 yılında bırakın Türkiye’yi, dünya dengelerinde yön veren dünyada ki hesapların içinde, dünyada ki senaryoların içinde, oyuncu olamayıp da, konuk oyuncum diyorlar sinema da dublör oyuncumu diyorlar, artık sıradan oyuncu olan Türkiye’yi masada senaryo yazan ve uygulatan noktaya gelen cumhurbaşkanına, bu misyona sen yakışmıyorsun, Mücahit efendi git İstanbul da hoparlörle mi işin var ses mi toplayacaksın? Ne yapacaksan yap.
Bu arada dip nota gelelim Ali Dilber, o da aday, her yere aday. İnşallah bir gün adaylığı gerçekleşir. Faruk Özlü, onu en son kent konseyi başkanı yaptı. Güzel bir koltuğu var orada, ama Ali dilber bir şeye uğradı. Baro seçimlerinde, şimdi disiplin kurulu veya diğer yönetim kurulu gruplarla seçilirken, Ali Dilber tabii Ankara delegasyon baro seçimlerinde Ankara delegasyonların da yazılırken, 120 oyu iç oldu gitti. Hukuken düzeltirim diyor, ama nasıl düzelir nasıl düzeltir onu bilemem. Ali Dilber hakikaten burada bir umutsuzluk yaşadı. Ali Dilber’e geçmiş olsun, inşallah mahkeme yapmış olduğu itirazı kabul olur. Yani baro başkanlığında, orada Ankara delegeliğinin de burada dumura uğratılması veya burada böyle bir karara alınması, Düzce’de ki Ali Dilber’in sevenlerini çok üzdü, burada bir nükte koyalım.
Şimdi Ümit Özmen’i biliyorsunuz dip notun özel konusu olsun bu Ümit Özmen. Düzce Ticaret ve Sanayi Odası eski başkanı. Bir gün bu sanayide ki dükkanlarla ilgili toplantıya Sayın Faruk Özlü davet ediyor bunları, ama zamanında da gelmiyor Faruk Bey. Şimdi tam saat 1 dediyse, 3’de geliyor neyse Ümit Bey oraya geldi, ‘niye bizi bu kadar beklettin’ diyor. ‘Saatinde gelmeyeceksen, bizi niye beklettin’ diye Sayın Faruk Özlü’ye sitem ediyor. Haklı veya haksız, haklı bir yönü var ki demiş. Neyse bu toplantıda Faruk Özlü Bey kendisine, Ali Bey diyor Ümit Özmen senin arkadaşınmış, ona söyle çok ayıp etti gibisinden, bir şey söylüyor. Biraz daha etkili bir ifade kullanıyor bu diyor git söyle. Ali Dilber tabii görev addediyor. Ümit Bey diyor Faruk Özlü’ nün böyle bir beyanı var. Size bunu söylememi istedi. Sen de diyor Faruk Özlü’ nün oldun yalaması. Şimdi bunu anlattığı zaman dedim ki, hangisini haklı güldük tabii orada Ümit Özmen mi haklı Faruk Özlü mü haklı? Aslında Ümit Özmen çokta haksız değil bu arada. Geçtiğimiz yorumluyorum programında bir tabir kullanmıştık. Halkımızın, en çok kullandığı tabirlerden bir tanesi, latife amaçlı kullanılan bir tabi, fakat bir yerlerden bir tanesi yanlış anlaşılmış, ‘Kürt çalar Çingen oynar’ diye bir tabir kullanmıştık. Ben orada Kürtlerle benim kan bağım var, Çingenlerle gönül bağım var, bunu ben latife olarak kullandım. Kimsenin bu konuda bir amaç çıkarmasına gerek yok. Çıkarttılarsa da kendileri bilirler. Ama orada kırılan, incilen veya bundan ‘bizi küçük gördü’ diye düşünen kim varsa da, benim öyle bir amacım yoktu. Amaç hasıl olmayan bir şekilde değerlendirilmiş, bu insanlarımızdan da özür diliyoruz.